gereksiz boş bir tartışmadır. tanrı fikrinin absürd oluşundan kaynaklanır.zaten nerede absürd anlamsız bir tartışma varsa orada bizim büyükbaşlar toplanıyor. allah mallah yok sevgili kardeşim.
bir kum tanesi dahi yaratamayacak aciz insanın sorusudur. kaldı ki güneşe bakmaya bile dayanamayan, gözleri kum doluşmuş gibi acıyan bir insan o güneşin evrende bir kum tanesi kadar olduğunu görmek istemez.
ben de soruyorum şimdi:taşı kaldırmak mı daha zor yoksa yaratmak mı?yoktan var etme gücü kısmını atlayıp,yoktan var edilenin yerinden oynatılamayacağı gibi bir düşünceye ulaşmak,oldukça değişik bir mantık olsa gerek.zira ilk eylem,ikincisinin hükmünü ortadan kaldırıyor.
çok enteresan.
esas öğrenmek istenen dahi belli değildir.
olmayanı ispat etme amacı güdülmüş; lakin olan örneklenmiş.
soru cevabın algılanabileceğine inanarak sorulmuş olabilirmi?
daha insanlık karadeliklerin merkezindeki fizik yasalarının değişimini anlamaktan aciz.
sonsuz döngülü bu önermede neyi anlayacak?
amaç çelişki yaratıp nemalanmaksa zaten çelişki kendisinden başka cevap kabul etmez.
yinede belirtmek gerekirse o sınırı olmayandır.
var olan tek sonsuz kendisi ve kudretidir.
böyle soruları çok duyar olduk. ne olursa olun halik allahtır, mahluk yarattıklarıdır.
bir kere boyut farklı. koca arşın yerinde durması bir kudretin sonucu değil mi ki?
"biz her şeyi bir ölçüye göre yarattık" buyuruyor Allah kur'an-ı kerim'de.
Allah O'dur ki, gökleri direksiz yükseltti, onu görüyorsunuz, sonra arş üzerine istiva etti, güneşi ve ayı emrine boyun eğdirdi. her biri belli bir vakte kadar akar gider. Bütün işleri o yönetiyor. ayetleri O açıklıyor ki, rabbinizin huzuruna çıkacağınızı iyi bilesiniz. (ra`d/2)
O kâfir olanlar, görmediler mi ki, göklerle yer bitişik bir halde iken biz onları ayırdık. Hayatı olan her şeyi sudan yarattık. hâlâ inanmıyorlar mı? (enbiya/30)
bu iki ayet Allahın gücünü apaçık göstermektedir. bu tür sorular bizleri üzmemelidir. Allah hz.Muhammede hitaben Kuran-ı Kerim`de;
habibim, onların lafları seni üzmesin. çünkü şan ve şeref bütünüyle Allah'ındır. O her şeyi işitiyor, hepsini görüyor. (yunus/65)demiştir.
inkar edenlerin bu gerçekleri görmemelerini ve ahirette onları nelerin beklediğini ise yüce Allah söyle anlatıyor.
bunlar, o kimselerdir ki; Allah kalblerini, kulaklarını ve gözlerini mühürlemiştir. Ve onlar, gafillerin ta kendileridir. (nahl/108)
ayetlerimizi yalanlayan kâfirler, Cehennemliktir, orada ebedi kalırlar.) [Bekara 39]
and olsun, Cehennem için birçok cin ve insan yarattık; onların kalbleri var ama anlamazlar; gözleri var, görmezler; kulakları var, işitmezler. işte bunlar hayvanlar gibidir, hatta daha da aşağıdır.(araf/179)
Allah bu tür soruları soranlari hidayete erdirsin.
allah, bu dünyadaki varlıklar gibi ya da bizim anladığımız boyut kavramları gibi ifadelerle ölçülemeyeceğinden allah'ın kaldıramayacağı taş yoktur, çünkü bizim sınırlı zeka kapasitemizle allah'ı somutlaştırmamız imkansızdır, ama unutulmaması gerekir ki allah her şeye gücü yetendir.
evet diye cevaplanacak sorudur. allah taşı hem yaratır hem kaldırır. kıyamet koptu zaman göreceksiniz neleri kaldırıp neleri yok ediyor. peki bunu diyen adam bir taş yaratabilir mi? adamı da geçtim, taptığınız teknoloji bile bir sivrisinek bile yaratamıyor.
"ben allah ve resulune iman ettim" şeklinde cevap verilmesi gereken sorudur.( hz. peygamber efendimiz (s.a.v) böyle emretmiştir.
bu tür soru ve sözler insanı imandan uzaklaştırmak için şeytan aleyhillanenin verdiği vesveselerdir.
benzeri olarak mesela allah (c.c) seni yarattı peki onu kim yarattı? şeklinde versiyonları vardır.
son söz:
"idrak-ı meali bu küçük akla gerekmez"
"zira bu terazi bu sikleti çekmez"
aklıyla her şeyi kavrıyabileceğini sanan insanın düştüğü paradokslardır bunlar ama insan unutmamalıdır ki onun aklı her şeyi kavramaya yetecek kadar büyük ve sınırsız değildir.
Allah insanlara bir akıl sınırı çizmiştir ve bu akılı nasıl, hangi yöne kullanması gerektiğini gönderdiği peygamber ve kitaplar vasıtasıyla anlatmıştır. kendinizi bilgisayar programı olarak düşünün: sizi programlayan kişinin size çizdiği sınırların dışına çıkamazsınız. göreviniz ne ise ancak onu yapacak kadar zekâya, algoritmaya sahipsinizdir. Böyle paradoks sorularla imanınızı zedelemek yerine sizlere emredilenlere kulak kabartıp, harekete geçmek daha akılcı olacaktır.
Allah'ın varlığından şüphe eden bu şüphesiyle yaşasın varsın; karşısına çıkacağı günü bir yandan düşünsün: ya varsa?
inanan için zaten sıkıntı yok, inanmayan düşünsün.
Is God willing to prevent evil, but not able?
Then he is not omnipotent.
Is he able, but not willing?
Then he is malevolent.
Is he both able and willing?
Then whence cometh evil?
Is he neither able nor willing?
Then why call him God?"
(bkz: epicurus)
şimdi imansız değilim ama böyle bir söz etmiş zamanında abimiz, adamı tökezletiyor.
ancak içerisinde bulunduğumuz boyutta inandığımız kavramlar dahilinde sorabileceğimiz sorudur. çünkü maddeler ve kavramlar farklı boyutlarda farklı tepkimeler ve kavramların oluşmasına yol açar. örneğin, bizim bilincinde olduğumuz zaman kavramı kara delik içerisinde geçersizdir, aynı şekilde ağırlık kavramı içinde bu geçerlidir. tanrı bilinci bu boyutların üzerinde olduğu için sorduğumuz soru da içinde bulunduğumuz ve üç boyutlu kabul ettiğimiz evren içerisinde var olan kavramlar dahilinde ortaya çıkmıştır. inanlar aklın sınırı inanmayanlar ise aklın kat edeceği yol der buna, tanımı ne olursa olsun beyin denen organın aciz kaldığı gerçeğini değiştirmez. bu soruya mantıklı cevap verebilmek için tanrıya inanıyor olmak yada olmamak önemsizdir. önemli olan, acizliğimizin bilincinde olmaktır. kütle-hacim, uzayın bükülmesi ve oluşan enerjinin sonucu yeni zaman kavramları, uzaklık kavramları falan filan daha gider bu.
Bu soruyu duyduğumuzda, Allah bizi böyle salakta yaratabilirdi diyip halimize binlerce kez şükredeceğimiz durumdur.
kpss mülakatlarında adam elemek için sorulan malca sorular: (bkz: denize peygamber ve Atatürk aynı anda düştü sen hangisini kurtarırsın çöz bakim hihi)
