sınırlı bir varlık olan insanın sınırlı kapasitesi ile anlayamayacağı bir durumdur.sebep sonuç dairesinde neyin neden olduğunu anlamak için olaylara dışardan bir gözle bakmak gerekir.bir hikaye ile örnek vermek gerekirse;
Birgün Hızır (as) ile Hz. Musa yolda giderken Hızır (as) Hz. Musa'ya:
-Artık seninle burada ayrılıyoruz.Çünkü sen benim yaptıklarıma dayanamazsın.demiş.Hz. Musa ise hayır ben seninle gelmek istiyorum.Söz veriyorum yaptıkların hakkında sana hiçbirşey sormayacağım.demiş.Böylelikle yola çıkmışlar.Biraz gittikten sonra karşılarına bir gemi çıkmış.Bu gemi yoksullara aitmiş.Hızır (as) bu gemide bir delik açmış.Hz. Musa bunu görünce "sen ne yapıyorsun,şimdi bu insanlar nasıl gidecekler,bunu neden yaptın?"demiş.Hızır (as) ise "hani bana birşey sormayacaktın.Tamam buraya kadar artık seninle ayrılıyoruz."demiş.Hz Musa bunu duyunca "tamam bir daha ağzımı açmıyacağım." demiş.Tekrar yola koyulmuşlar.Yolda giderlerken Hızır (as) bir çocuğu öldürmüş.Musa (as) iyice hiddetlenmiş ve "sen ne yapıyorsun, o daha çok küçük, onu neden öldürdün." demiş.Hızır (as) yine "hani birşey sormayacaktın, artık bu kadar yeter,seninle yollarımız burada ayrılıyor." demiş.Hz. Musa tekrar özür dileyerek bir daha yapmayacağını söylemiş.Tekrar yola koyulmuşlar.Ve sonunda bir köye varmışlar.O köydeki kadınlardan su ve yiyecek birşey istemişler.Fakat kadınlar Hızır (as) ile hz.Musa'yı kovmuşlar.Buna rağmen Hızır (as) köyün tam çıkışındaki yıkılmak üzere olan bir duvarı onarmış.Hz. Musa bunu görünce tekrar bağırmaya başlamış.Ve Hızır (as) :
-Tamam bu kadar yeter sana herşeyi anlatacam ve seninle ayrılacağız.Gemiyi delmemim sebebi ileride sağlam gemileri ele geçiren korsan gemisi vardı.Gemiyi deldim ki o korsanlar gemiyi sağlam diye ele geçirmesinler.Çocuğu öldürmemin sebebi o çocuk büyüyünce inkarcı,kafir bir çocuk olacaktı ve ailesine eziyetler edecekti.Bundan dolayı küçük yaşta öldürdüm ki büyüyünce böyle olmasın.Gelelim duvarı onarmama...
O duvarın altında iki yetim çocuğa bırakılan miras var. Bu duvar zamanla yıkılacak ve artık o arsayı ekin ekmek için kullanacaklar.Bu yüzden onardımki çocuklar büyüyene kadar idare etsin, çocuklar büyüyünce mallarını alsınlar.
hayat bir imtihandır.kimisi sağlığıyla imtihan edilir,kimisi hastalığıyla.kimisi zenginliği ile, kimisi fakirliği ile.imtihanın amacı ne olursa olsun isyan etmemek ve inanmaktır.
başına bir bela geldiğinde allah'a sarılıp inancınla yaşayabiliyorsan ne mutlu. başa gelen belanın amacı da zannımca bu olmuştur her zaman. abicim, eğer allah yok diyorsan; tamam, sus otur. var diyorsan da kurcalama, ondan akıllı mısın?
''dünya imtihan yeridir'' lafını duymamışsa kişi başına altından kalkamayacağı bir dert aldığında yardım diye feryat eder.allah bana dert verdi dua ediyorum gitmedi başımdan dert der sonrasında anne/baba/eş/dost bir şekilde öğreniverir de çekip çıkarır seni kim vesile olmaktadır; sence acizliğini kabullenemeyen kul sonra döner diğer kula teşekkür eder minnettar kalır.aklının ucundan geçmez yaradanın duasını duyup vesile yarattığı şükür nedir onu da bilmez tabi haliyle ancak inançlı kimseler vesileleri fark eder.
allah her durumda insana yardım etseydi zaten bu dünya cennete dönüşürdü. unutmamak gerekir ki insanoğlu bu dünyada ne ektiyse öbür tarafta da onu bitecektir. allah'ın gazabından korkmayan zavallılar da hesabını elbet verecektir.
-evladım bak şu kozayı görüyor musun ?
+evet.
-bak şimdi, sen o kozayı biraz yırtıp içindeki kelebeğe yardım edersen, kelebeğin bacakları ve kanatları gelişimini tamamlayamaz ve biraz havalandıktan sonra ölür.
+iyi de bunu bana neden anlatıyorsun ?
-Yüce rabbimizde bize böyle yapıyor. Eğer her durumda Allah(c.c.) bize yardım etseydi, kelebek gibi olurduk, gelişemez ve düşünemezdik. Bizleri bir sınava tabii tutuyor rabbimiz, ve bu sınavdan geçmemiz için karşımıza çıkan engellerde kendi başımıza düşünüp, kararlar verip yanlış bir şey yapmamamız lazım. Zira Allah(c.c.) bizlere her durumda yardım etseydi bizim sınavımızın bir manası olmazdı.
allah a inanan ve emirlerine uyan herkesin bu dünyada ödüllendirileceği veya kayrılacağı gibi bir kural-yasa-gerçek olsaydı herkesin allah a inanması ve emirlerine uyması beklenirdi ve insanların hata yapması için hiçbir şartın daha en başından oluşmaması gerekirdi. allah a inanan veya inanmayan herkes bu dünyada sıkıntıya düştüğünü düşünebilir. ancak ilahi neticenin nasıl tecelli edeceği noktası önemlidir.
örnek:
1- bir kişi çok zengin ve her istediğini elde edebiliyor ve her sorunu halloluyor olabilir. bu kişinin ilerde kendisi dahil eşi, çocukları veya en sevdiği kişi amansız bir hastalığa yakalanabilir. trilyonlar ise kurtarmaya-tedaviye yetmeyebilir. bu allah ın takdiridir. önüne geçilemez.
2- başka bir kişi de son derece mütevazi yaşar ve hayatta zorluklarla mücadele ede ede yaşlanmıştır. eline maddi olarak hiçbirşey geçmemiştir. oysa sağlıklı 2 evladı vardır ve gerçekten de mutludur.
bu gibi durumlar dünyada yüzbinlere varacak şekilde çoğaltılabilir. nuh tufanında da ölen inançlı insanlar ve küçücük çocuklar pekala vardır. haksızlık mıdır peki bunların ölmesi? asla!! çünkü allah ın verdiği canı yine sonuçta kendisi alıyor.
bu gibi isyan durumlarında kötü-zor durumlara düşmeyi geçici bir durum bir imtihan olarak değerlendirmek en doğrusudur. inanç asla kaybedilmemelidir. belki birşeyin, bir dileğin-isteğin olmaması olmasından daha hayırlıdır. bunu düşünmek lazım. alabileceğiniz halde son model bir araba almayıp, daha kötü bir arabaya razı olmanız belki o son model arabayı aldığınızda kaza yapacağınız için bir hayıra sizi yönlendirmiş olabilir. herşey takdir-i ilahidir.
eger ahiret varsa ve bu hayat imtihansa dunyadaki adaletsizliklerin nedeni anlasilabilir. ama anlasilamayan konu 2-3 aylikken olen bebeklerin nasil bir sinavdan gectigi ya da sinava girmeden nasil 10 aldigidir?
Evvela Allah, mahlukata (yaratılmışlara) kıyas edilemez. Allah'ı mahlûkata kıyas etmek doğru değildir. Allah'in adalet anlayışı ile kul'un adalet anlayışı muhakkak farklı olacaktır. Bir kere insan bilmeyen, Allah ise herşeyi bilendir (Alim).
konuyu birkaç soru ile ele alalım
1- Allah'in varlığında kötülük nedir?
2- Allah'in yokluğunda (haşa) kötülük nedir?
3- Bir olayın neticesinin kötülük olup olmadığına nasıl karar veririz?
çıkarları ve zevkleri adına bir insana tecavüz etmek muhakkak ki kötüdür. Şimdi bu tecavüz olayı;
Allah'in varlığın da (inançlı bir insan açısından) ölümden sonra mutlak bir şekilde cezalandırılacaktır. Bu cezadan hiç ama hiçbir şekilde kaçış yoktur. Hak sahibi mutlak bir şekilde hakkını öteki tarafta alacaktır.
Allah'in olmadığı iddiasında;
Bu kötülük yine kötülük olarak kalmaya devam edecektir. Tam manasıyla bir adalet sağlanamayacaktır. insanoğlunun 17 aylık bebeğe tecavüz eden birisine vereceği en ağır ceza nedir? bu ceza gerçekten hakettiği ceza mıdır?
Bir olayın neticesinin kötü olup olmadığına nasıl karar veririz;
Hiçbir zaman mutlak manada biz bir olayın neticesinin kötü ya da iyi olduğunu bilemeyiz. Bilememezin sebebi gelecek bilgisinden yoksunluktur. Eğer Hitler gibi soykırım yapmış bir diktator kucuk yasta bir sarhoş tarafından öldürülmüş olsaydı, bu insanlık açısından iyi mi yoksa kötü mü olmus olurdu? o sarhoşu engelleyecek birisi çıksa bu insan iyi bir insan mı olurdu kötü bir insan mı? şüphesiz bu sorunun cevabını veremeyiz çünkü bilgi seviyemiz, bilebilme yeteneğimiz cüzidir.
bilgi seviyemiz cüzi olduğu gibi, irademiz de cüzi dir.
iyi ve kötü tercihe eşit uzaklıktadır. Bir olayın neticesine isyan etmek yerine, o olayın neticesinin kötü olduğuna inanılıyorsa bunun önüne nasıl geçilir bu düşünülmelidir. isyan olayın neticesine hiçbir şekilde tesir etmeyecektir, hatta ileride yaşanabilecek kötü olayların neticesine de tesir etmeyecektir.
sırıtını dönüp en ihtiyacımız olduğu anlarda bizi kendimize bırakması durumudur, kişiyi isyana kadar götürdüğü olmuştur. fakat sonuçta belki de birşey yapmasa bile ondan aldığımız umut ışığıyla çıkarız kaldığımız çukurdan..
kendisine samimiyetle el acan kullarini asla ama asla geri dondurmeyendir allah. merhametinden kesinlikle suphe edilmemeli , her sey O'ndan istenmelidir.
ama tabi hep popon sıkıştığında yardim istersen olmuyor, olamiyor.
bazen hayır gibi gözüken şeylerin şer, şer gibi gözüken şeylerin hayır çıkacağını allahın bilmesinden kaynaklanan durum. biz durumu farklı algılarız ve allahın bize yardım etmediğini düşünürüz ama allah her şeyi bildiğinden bize hakkımızdaki hayırlısını verir. bir de allah sevdiği kullarını böyle imtihan edermiş. ve bir de allah kimseye kaldıramayacağı yük vermezmiş. zamanında annaneyle dosta yolculuk derslerinden öğrenmiştim.
hayatın kapı gibi gerçeğinden bahsetmek dururken neden bu gerçeği 'matemetikten sınav yapmasın hoca o zaman, herkese 100 versin' gibi angutca örnekler veririz ki. kimse kendini tecavüze uğramış bir annenin yerine koymak istemeyebilir ama en azından durumu bu kadar angutça örneklerle açıklamayabiliriz ki bir arkadaş eden bulur demiş. tecavüze uğramış 3 çocuklu bir kadın ne yapmıştır ki başına böyle bir şey gelebilir. yazık...
herhangi bir meseleyi, allah'ın(c.c) yadım etmemesi şeklinde değil de, hayırlısı bu imiş şeklinde değerlendirmek efdaldir. zira, o meselenin sonucunun bilahareki adımlarda karşımıza nasıl bir neticeyle geleceğini biz bilemeyiz.
Eğer Allah insanlara, hayrı çarçabuk istedikleri gibi şerri de acele verseydi, elbette onların ecelleri bitirilmiş olurdu. Fakat bize kavuşmayı beklemeyenleri biz, azgınlıkları içinde bocalar bir halde (kendi başlarına) bırakırız. yunus 11
Sana gelen iyilik Allah'tandır. Başına gelen kötülük ise nefsindendir. Seni insanlara elçi gönderdik; şahit olarak da Allah yeter. nisa 79