be hey ahmak adam demek istiyorum böyle diyene. allah' ın dolu yağdırması zaten büyük mucize. sen etrafındaki düzgün işleyen mükemmel nizama bakarsan zaten o' nun varlığını anlarsın. bir başlı insanı görünce hayret etmezsin de inanmak için iki başlı birine mi ihtiyaç duyarsın. böyleleri cehalet asrındaki cahilleri hatırlatıyor bana. onlar da peygamberden ay ' ı ikiye ayırmasını istediler. ayırırsan iman edeceğiz dediler. sonra mucize gerçekleştiği vakit de inanmadılar ve tekrar inkar ettiler. ey ahmak! bu kadar kudret mu' cizeleri varken inanmıyorsan ağustosta dolu yağdırılınca da imana geleceğin meçhul.
edit edit edit: allah yok diyenlerin yüzde 70 e yakını atamızın maymun olduğunu iddia etmektedir, bu fikrin atası da darwindir, bu sizin kabulunuzdur. eğer öyleeyse beni maymuna geri döndürsün atalarınız amk ya. darwin e allah diyen mi oldu beynini ziktimin malları?
not inançsız deeeelim ama zikilmesi gereken beyni zikmek lazım.
lan yağmur yağdırsa ne olur? bir sürü masum kişi öldürülüyor, allah'tan ses yok. afrika'da çocuklar açlıktan ölüyor, allah'tan ses yok. zenginler zenginliğine zenginlik katarken fakirler sokaklarda ölüyor, allah'tan ses yok. bir sürü masum genç uyuşturucuya başlıyor, allah'tan bir ses yok. çöplerde bir şey bulamayıp ölen kedi, köpekler var allah'tan ses yok. dolu yağdırsınmış peeh.
ayrıca güney yarım kürede şu an kış. mobidiki nasıl yarattın ya rabbi?
görücem o kelime-i şehadeti. ekliyceksin adamsan şeyet.
şimdi aklıma geldi editi: geçen sene haziranda kocaeli'nde bir hafta ara ile iki kez 10 ar dakika dolu yağdı.
açıklamaya gelirsek, sizinde bildiğiniz gibi her şey belli bir yasaya bağlıdır. biz müslümanlar bu yasaları allah'ın koyduğuna inanırız.(inanmasak da bu böyledir gerçi) ve allah bu yasaların hakimidir. fakat koyduğu yasaları kendi emeğine saygı açısından değiştirmez. ayın ikiye yarılması falan bu bağlamda uydurma hikayelerdir. (Ankebut/51) kendilerine okunan bu kitabı onlara indirmiş olmamız mucize olarak yetmedi mi diyor. Yetmedi mi? buradan da anlaşılabileceği gibi.
ateist avustralyalı bir genç varmış. o da tanrıya demiş ki şu an senden bir işaret bekliyorum. bir işaretle müslüman olacağım. hiç bir işaret olmamış. genç evin bir köşesinin yanmasını, şimşek çakmasını beklemiş. ama bir kuş cıvıltısı dahi yokmuş. demiş ki bak tanrım bu son şansın ufacık bir şey bekliyorum artık büyük bir şey değil. ne bileyim kapı çalsın, kuş ötsün. ama hiçbir şey olmamış. işte hikayenin geri kalanı:
Hazreti Ömer, sırtından elbisesini çıkarmış yürüyordu. Üzerinde başka elbisesi de olmadığından güneşin sıcaklığı sırtını yakmıştı. Canı yanan Hazreti Ömer, başını kaldırıp güneşe hiddetle baktığında güneşin bir anda ziyası kayboldu ve ortalık gölge haline geldi.
Bu hal Resûlüllah'ın dikkatini çekmişti. Biraz sonra Hazreti Cebrail gelip:
Ya Muhammed! Söyle Ömer'e güneşe merhamet nazarıyla baksın. Aksi takdirde kıyamete kadar güneş bu hal üzere kalacak, diye haber verdi.
Peygamberimiz durumu Hazreti Ömer'e bildirdi ve Hazreti Ömer de güneşe merhamet ile bakınca güneş eski haline avdet etti.
yani sevgili dostum sen bir ''hz. ömer'' değilsin. senin için hiç bir müslüman bile kılını kıpırdatmazken, ilahi güçler isteyerek sen neyin kafasını yaşıyorsun.