üç günlük yaşanmışlıkla beraber 9. sınıf fizik, 9. sınıf felsefe, 4. sınıf din kültürü ve ahlak bilgisi dersleri deneyimi ile sorgulamaya kalkınca komik olabilecek olan iddiadır.
not: kıçı kırık bir kuantum teorisyeni bile aklını alabilecek önermeler çıkarabiliyorken "zaman" hakkında, zaman-madde-gelecek hakkında ahkam keserken dikkatli olalım.
önce adama sorarlar gelecek nedir onu bi anlat sen bakalım diye.
Allah madem geleceği biliyor neden hayat daha devam ediyor? sorusuna benzer...
Allah her şeyi kemaliyle bilendir. Ama bu bilmesi bizi yönlendirmesi anlamına gelmemektedir. Çünkü Onun ilmi ezelidir. Yani geçmiş, gelecek ve şimdiki zamanı aynı anda müşahede eder. Ve herkes vicdanen bilir ki, istediğim şeyi yaparım, konuşurum istemediğim şeyi yapmam. Bu kaideye göre Allah bizim ne yaptığımızı bilir. Ama biz de yaptığımız şeyin irademizle olduğunu vicdanen ve alken biliriz.
Bir film senaryosu tasarlayalım: dedektif, soygun planı hazırlayan üç adamı gizlice dinliyor. Zamanı gelince, soyulacak yere gidiyor. Maksadı suçüstü yakalamak. Fakat soyguna başlarken, adamlar planı değiştiriyorlar. Biri vazgeçiyor, ikisi başka türlü hareket ediyorlar. Eğer bir başkasının bilmesi soyguncuların hareketlerini engelleseydi, planın değişmemesi gerekirdi. Polisin önceden bilmesi olaya hiç tesir etmedi.
Plan değişmese yine etmeyecekti. Çünkü onlar, bu işi polis öyle biliyor diye yapmayacaklardı. Zaten polisin neler bildiğini de bilmiyorlardı.
Eğer planı uygulasalar, yakalansalar ve polis, yaptıklarını önceden bildiğini söyleseydi, "sen böyle bildiğin için, biz bu suçu işledik. Gerçek suçlu sensin. Biz masumuz"; mu diyeceklerdi?
Günah işleyip de suçu kadere, yani "o işi önceden bilen ilahi ilme" yüklemek isteyen günahkarın bunlardan ne farkı var?
"kaderimden kaçamam, yazılan başa gelir, olacak denen olur. Öyleyse günahımdan dolayı niçin suçlu sayılıyorum?" diye düşünenler hiç de az değil.
Bu mantığın, mesuliyetten kurtulmak isteyen bir suçluya ait olduğu gün gibi ortada. işte formül: suçu kadere yükle ve rahatla! Adil bir hakem olan vicdanın, bu düşünüş biçimiyle huzura kavuşacağını sanmıyorum. Çünkü, yapıp ettiklerimizin dikkatli bir şahididir o. Şüphesiz bir "kader kanunu&" vardır ve hükmünü yürütür, ama "irade" de bir kanundur. Her günahı isteyip dileyerek işlediğimizi nasıl unutabiliriz? Alınyazımızı okuyamıyoruz, kaderde olanı bilmiyoruz. Bizim bildiğimiz, önümüzde biri iyi, diğeri kötü iki yol bulunduğu. Asla inkar edemeyeceğimiz irademizle birinden gidiyoruz. Giderken de nefsimizden başka bir zorlayıcı olmadığını pekala hissediyoruz. Önce değil, ancak her şey olup bittikten sonra öğreniyoruz alın yazımızı.
Şu misalin meselemize ışık tutacağına inanıyorum. Harika bir kameraman düşünelim. Diyelim ki, bu adam, bizim gelecekteki on günlük hayatımızı gizlice filme aldı. Yani o, on günlük yaşantımızı önceden bildi. Biz de film olayını öğrendik, ama bantta neler olduğunu bilmiyoruz. Onbirinci gün filmi bize gösterdi. işlediğimiz hataları, günahları ve suçları seyrettik. Kameramana, "sen bizim on günlük geleceğimizi bilmesen, görüntülemesen, biz bu suçları işlemezdik" diyebiliriz miyiz?
Teşbihte hata olmasın, Allah da, bizim ömrümüz boyunca yapacaklarımızı "ezeli kamerasıyla "levh-i mahfuz" denilen bir banda alıyor. Fakat biz o filmde neler bulunduğunu asla bilmiyoruz. Bu tespit hareketimize, niçin tesir etsin! Gerçek bu olunca, mesuliyet elbette bizimdir. Hür irademizle kötüyü seçip, günah işlediğimiz için suçlanıyoruz, başka şey için değil. "kaderimde yazılıysa suçum ne?" Demeye hiç hakkımız yok. isteyerek suç işlemek "suç" değilse, suç ne peki?
Bize düşen, günahımıza tövbe etmek, affı için yalvarmak ve güzel ameller işleyip cezadan kurtulmaya çalışmak. Suçu kadere yüklemeye çalışmakla ancak kendimizi aldatabiliriz. Allah'ı, asla.
Dünya sahnesinde oyuncu muyuz?
Tiyatroda, oyunla ilgili sahne düzeni, rol dağıtımı, işlenen konu, gelişen olaylar, giyilen kostümler, kısacası her unsur, insana, perde arkasındaki rejisörü hatırlatır. Bütün oluşların arkasında o vardır.
Hayat da gerçek bir oyuna benziyor. Yeryüzü sahnesine kendimiz gelmiyoruz, gönderiliyoruz. Benzer yönlerimiz yanında, farklı özelliklerimiz de var. Rollerimiz dağıtılmış.
Fakat önemli bir noktada tiyatro oyuncularından ayrılıyoruz. Biz, rolümüzü, belli sınırları aşmamak kaydıyla, istediğimiz gibi oynayabiliyoruz. Senaryonun nasıl bir yol izlediğini bilmediğimiz için, gelecekteki olayları dileğimize göre yönlendirebiliyoruz.
Bununla beraber, şu dünya sahnesini kuran, oyuncuları yaratan, ihtiyaçlarını temin eden, olacakları düzenleyen bir zatın varlığını anlayabiliyoruz.
O zat, olayların akışını planlarken, bizim tercihlerimize de önem veriyor. irademize bağlı işlerimizden dolayı bir mesuliyet yükleniyoruz.
Bir gün gelecek, oyun bitecek, sahne kapanacak ve biz de hür irademizle işlediğimiz fiillerimizden dolayı hesaba çekileceğiz.
salakça, gerizekalıca, aptalca ve beyinsizce bir söylemdir. şöyle ki; allah herşeyi yaratandır, herşeye gücü yetendir, herşeyi bilendir. birçok insan bile geleceği görebilirken, nostradamus gibi kehanetleri tutan insanlar varken bu çok yanlış bir önermedir çünkü insanı yaratan allah kendi yarattığı bazı kullarına geleceği görme gibi bir vasıf verebiliyorsa demek ki kendisi geleceğe,geçmişe hakimdir. senin önerme sıçar kardeş.
edit: he sen şimdi diyeceksin ki aklına soktuğum, madem herşeyi biliyor o zaman bizi neden bu dünya ile sınıyor, merak etme o senin cennetlik mi cehennemlik mi olduğunuda biliyor. bu seferde ee biliyorsa neden sınıyor direk atsın cehenneme veya cennete diyeceksin, öbür dünyada biri çıkıp belki ben günah işlemeyecektim neden beni cehennemine attın ya rab demesin diye allah böyle bir sınav koymuştur karşımıza. aklı ve mantığı olan zaten az çok anlar, beyin vermiş bize yaratıcımız, o beyni sikimsonik entel akımlar(darvinizim, ateizim, vs.) gibi saçmalıklarla boşuna yormayın lütfen.
Ne diyorlar efendim Allah zamandan ve mekandan münezzehtir. Yani bizim içinde bulunduğumuz zaman sanrısı Allah için geçerli değildir. insanlar Allah'ı,sadece bir yerde oturup dünyayı yönettiğini düşünüyor oysa Allah çok boyutludur ve tek düzlemde olan bizler için fazla kafa karıştırıcıdır. Sen kafandaki tek düzleme göre zaten dünyanın efendisisin, diğer düzleme geçebilirsen Tanrı'ya sorarsın ne diyim yani.
allah geleceği bilmez demek allah' a noksanlık isnad etmek demektir. o bundan münezzehtir. abdulaziz' in inandığı tanrı başka olabilir ama benim daha doğrusu müslümanların tanrısı her türlü noksanlıktan münezzehtir.
Tutarsız iddiadır. Allah geleceği bilmez demek, allah kendisinden daha güçlü bir varlık yaratamaz demeye benzer. Yaratamayınca Allah'a eksiklik mi isnat edeceğiz peki? Hayır. Çünkü doğru cevap vermek için evvela sorunun doğru olması gerekir. Allah'ın bilgisine, kudretine sunulan şeyin tutarlı olmadığında bunun doğru cevabı olmaz.
Allahtan güçlü bir varlık olmadığından dolayı bunun yaratılıp yaratılamayacağını Allah'a sunamayız. Ortaokuldan hatırlarsınız şu soruyu: " seni benden başkası dürttü mü?" Ortada dürtülen yok ki bir seçim yapılsın.
işte allah geleceği bilmez demek benzer şekilde henüz olmayan birşeyi allahın bilgisine sunmaktır. Eğer ezelden herşey yaratıldı diyorsan evet bunun bilgisi allah nezdindedir. Fakat böyle olsaydı imtihan değil, sırası geldiğinde rolünü oynayan biri olurduk ve özgür iradeden söz edemezdik.
Gerçek şudur: Allah insanın geleceğini kendi seçimlerine bağlamıştır. Bu insanın kudreti değil, yaratıcının lütfudur. Ve ma teşaune illa ey yeşaallah, allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz ayetinde belirtildiği gibi. Allah insanın özgür iradesi ile dilekte bulunmasını dilediği için biz geleceğimize dair kararlar alabiliyoruz. Eğer o bunu dilemeseydi köpekten farksız bir hayat yaşardık. Fizyolojik güdülere bağlı bir yasa çerçevesinde bilinçsiz iradesiz bir yaşam sürerdik.
Ateyizlerin bir türlü anlayamadığı enfal 65-66, mücadele 12-13, kehf 64-70 ayetleri de bu bakışla çözülmelidir. Niçin bir sürü peygamber geldi, hükümler niçin insana göre değişti, musayı firavuna gönderen allah niçin belki çekinir dedi vs vs soruların tamamını çözen bakış budur. Yaratılışı ve insanın diğer yaratılandan bu kadar özel olmasının sebebi, verilen ruhun özgür seçim yapma yetkisidir. Ve bu yalnız iradeli varlık için hesaplanamaz niteliğindedir.
(Mülk:2) O, amel bakımından hanginizin daha iyi olacağını denemek için ölümü ve hayatı yarattı. O, üstün ve güçlü olandır, çok bağışlayandır.
geleceği bilmek imkansız olduğu için allah da bilemez, ancak sağlam öngörüler yapabilir.
en zoru da kendi davranışlarının içinde olduğu ön görülerdir. allah sürekli olarak yaratma halindedir ve bazen kendisini de güzelleştirme adına kendisi de büyür, değişir. hep aynı kalmaz. bu nedenle yarın hangi konuda kendisinin nasıl davranacağından kendisinin emin olması söz konusu değildir.
kendisinin nasıl davranacağını bilebilmesi için her bir en küçük yapı taşının nasıl davranacağını bilmesi gerekir. böyle bir şey olamaz.
özellikle de içinde kendisinin olduğu durumları kestirememesi bu yüzdendir. örnek vermek gerekirse, daha önce planlamadığı halde, durup dururken insanı yaratmış, önceden ön görmediği bu gelişme nedeniyle yine ön görmediği şekilde şeytan kendisine isyan etmiştir. fakat şeytanın isyan edeceğini elbette ki tahmin etmiştir. tabi orda başka türlü hesaplar da var.
kuranda allah'ın geleceği bildiğine dair tek bir ayet bulunmamasıyla ispatlanan durumdur. biliyor olsaydı kuranda mutlaka yazardı, çünkü kendisini methetmiş olurdu ki bunu yapmaktan hoşlandığını biliyoruz. "siz allah'tan iyi mi bileceksiniz?" (ayet meali)
Allah zaman, mekan dışındadır, kuranı kerimde yaptıklarını ve yapacaklarını haber vermesi, KENDi ile övünmesi demek deyildir, fakat Allah ın büyüklüğünü insanların anlayabilmeleri için bir uyarı niteliğindedir...!
Bilmez değil, inananlar için allah öyle bir güçtür ki, bilmemek veya tercihi kula bırakmak allah için zor değildir. Aradaki ince nüansı kaçırmaz iseniz, allahın geleceği bilmeyi tercih etmediğini anlayacaksınız, çünkü bu güç de onun elinde. Her şeye gücü yeten o değil mi?
Şu anlar kimlerin cehennemde cennet de olduğu belirli ise dünyanın dönmesinin, yaşamanın, sorguya çekilmenin manasını açıklayacak biri var mı?
sims oyununda oyuncu tanrı rolündedir ama sadece tek bir householdu yönetebilir konumuza dönecek olursak sims oyuncusu da sime ne olacağını göremez tamirat yaparken elektrik çarpınca ölen simim olmuştu. tabiki bu olaylar rastgele oluyor.
Müslüman ya da herhangi bir dine mensup olmaya gerek yok. Çekim yasaları çevresinde kurulmuş "zaman" kavramı etrafında yaşamını sürdüren bir evreni, bir varlığın yarattığına inanıyorsan, zamanı da yarattığına inanıyorsun demektir. Zamanı yaratan, ondan bağımsız olan, geçmişi-sonu olmayan bir yaratıcı nasıl yarattığı zaman kavramını ve onun getirilerini göremez?
Mal taklidi mi yapıyorsunuz yoksa gerçekten aklınızı kullanmaya yeni mi başladınız? Eğer öyleyse doldurmanız gereken çok boşluk var.
inandıktan sonra kafir olmuış bir toplumu allah nasıl yola/hidayete getirir? allah zalimler topluluğunu doğru yola iletmez.
allah bunu o an için söylüyor, gelecek için söylemiyor, netekim;
ali imran suresi ayet 89 da
Ama yaptıklarının ardından tövbe edip kendilerini düzeltenler başka; çünkü Allah çok bağışlayıcı ve merhametlidir.
burda geleceği tayin etmeyi size bıraktığını, bu işe karışmayacağını, dolayısı ile tercihinizin ne olup olmadığıyla ilgilenmediğini, sonucunda cezasını vereceğini anlatıyor. bunu bana açıklayın bi.
böyle ezberden giderseniz geveleyip durursunuz. yaratmışsınız kafanızda bir allah öyleeeeee gidiyonuz. hadi gelin açıklayın bunu.
dininize göre değişir, islam'da ise böyle bir şey asla yoktur. yahudilik'te az buz vardır denebilir, mesela yahveh sodom ve gomore'nin durumunu oraya melek yollayarak öğreniyor.