allah insani bir saygıya ihtiyaç duymaz. daha doğrusu allah saygıya ihtiyaç duymaz. belli başlı şeyler vardır, farzlar gibi mesela, hayatı kullanım klavuzu olan kuranı kerimde "bana saygı duyun ve hürmetle yaklaşın" gibi bir talimat yok. bunlardan ziyade allahın varlığı, ibadet ve diğer yaptırımlar var. ayrıca kişisel birşeydir, sen ona "siz" dersin, ben "sen" derim. tabi ki hüküm onundur. düşünce ise bizlerin.
çobanın biri allah'a durmadan dua edermiş:
"allah'ım sana koyunlarımın en güzelini seçeyim, onu bir güzel pişireyim. sonra bir de bol tereyağlı pilav kavurayım; içine de o eti koyayım. sen de afiyetle ye."
günlerden bir gün, dervişin biri görmüş bu adamı, bu şekilde dua ederken. adama kızmış. "sen nasıl insansın? allah'la böyle konuşulur mu?" diye. adama "böyle böyle dua edeceksin." demiş. adam zorlanmış fakat, öğrenmiş nitekim etmesi gerektiği şekilde dua etmeyi.
allah(c.c) buyurmuş o dervişe:
"sen o kuluma öyle dualar ettin ama o, bana dua ederken zorlanıyor. diğer şekilde ettiği dua bizim katımızda daha makbul olanıydı. çünkü içten gelerek, saf bir niyetle yapıyordu." diye. ertesi gün derviş, çobanı bulup; "aynı şekilde dua et." demiş.
önemli olan, niyettir. allah'ı kendine yakın hissetmen ya da hissetmemenle ilgilidir.
allahın kanunlarına saygı duymayıp Ateist düşünceye ve kişilere saygı duymak
yada daha açıklayıcı şekli ile sanat için soyunuyorum diyenlere alkış tutarken Allah için örtünüyorum diyenleri joplamak gibi bir durum.
muhtemelen nereye gidecegini bilen ve hazırlık yapması gereken insandır. (bkz: cehennem) ama inanmıyorsa farklıdır yine gideceği yer hazırdır lakin kendis bihaberdir.