yeri ve göğü sen yarattın, iri çekirdekli domatesleri de, buğday tanelerini, envai çeşit nebatatı, türlü yemişleri, papatyaları (sarı geniş yapraklılar da dahil), mimozaları...
uçsuz bucaksız okyanuslar da senin eserin tıpkı bir dağ yamacı boyu koşuşturan nehirler gibi.
ve insanı, binek atları, kelebekleri, beyaz tüylü tavşanları, sokulgan kedileri, pek sevmesem de yılanları, kurtçukları, tırtılları, solucanları...
baharı, yazı, hazanı, kışı da sen yarattın ve korkuyu, umudu, aşkı, sevinci,hüznü.
allah'ım seni ve nimetlerini yalanlayıcı değilim, isyan da değil bu...
ama allah'ım içimde bir boşluk var, tuhaf bir sızı, gözlerim ekşiyor...
çok şey istememiştim ben, lüx bir hayat, asma bahçeleri falan değil...
10 cm daha uzun olmayı da dilememiştim, boğazda bir yalı da.
bir tek onu istemiştim ben.
onu...
bir çokları için sıradan olan onu.
çok istersem onun benim olabileceğini sanmıştım, inanırsam olurdu.
dua edersem kesindi, ne de olsa sesimi duyardın, halimi görür, hislerimi bilirdin...
ama işte allah'ım, olmadı, olamadı, belki de hayırlı olanı buydu, belki böylesi daha iyiydi ama olmadı.
ama işte allah'ım, şuramda bir sızı var, isyan değil ama kırılmak gibi bişey*.