Her insanın hayatta bir kez tattığı gerçektir. Her insan yaşar, hayatlarında ise en az bir kez düşünmüştür: "Bunlar nasıl oldu?" Oldu, bu kesin. Ama nasıl? Kim? Ne zaman? insan bu soruları sorar kendine mutlaka. Bazıları bunun sırrını çözemez, hayatını içinde gizli saklı bir denklemle sürdürür. Ölünce çözecektir bu denklemi... Bazıları ise bunun sırrını çoktan çözmüş, kendini bu alanda uzman yapmıştır. Bu insanlar da hayatlarının her saniyesinde hisseder bu huzuru. Belki namaz kılmaz, oruç tutmaz, fazla içer ama içinde bir yerde yaptıklarını affedecek birinin olduğunu bilmesi, kötülüklerden onu koruyacak birisinin olduğunu bilmesi, işte bu bilgi onu belki uzaklaştırır kötülüklerden. Belki o da yaşar bu huzuru.
yer yüzünde hiçbir şeyden alamayacağınız huzur'dur. herkese nasip olmaz. bazılarının, "ben alamıyorum, yok öyle bir huzur" deyişi ne kadar komikse, bu olgu da o kadar gerçektir.
Hissetmeyi çok istesem de hissedemediğim bir huzurdur. Zaten insanların çoğu belirsizlikten korkmaları ve bu huzura sahip olmak istemeleri sebebiyle inanmıyor mu dinlere?
"Din toplumların afyonudur" demiştir Karl Marx. Bu söz hissettiğiniz huzuru açıklıyordur sanırım.
nerede ve nasıl olursanız olun birinin yardımınıza koşacağını düşünün. ve o kişi affedici olsun. çocukken aileniz sizi nasıl koruyosa, bütün yaramazlıklarınıza rağmen sizi hala seviyosa. işte allah bir ömür bizi koruyan, affeden ve gerekirse kulağımızı çeken bir baba ya da anne gibidir. bu sebeple allah'a inanmak kişiye huzur veririr. yoga, pozitif düşünme gibi şeylere inanıp allah'a inanmamak andavallıktır. bu huzur kişiye güven de verir. her kapıyı açar.