inanılmayabilir. şöyle bişey var; kötülük allah tan geliyor ve biz buna kader diyoruz. herşeyde bi hayır vardır diyoruz. o zaman başımıza bişey geldiğinde allah adaleti sağlar diye düşünülmemesi gerekir.
istediği kadar inanmasın bir insan eninde-sonunda onun adaletiyle bir hardal tanesi kadar günahın/sevabın bile atlanmadan hesaba katılacağı o mahşer gününde yargılanacaktır her insan.
allah ın adaletine inanmayan müslüman da olamaz direkt kafir olur. allah adalet sahibidir hiçbir kuluna zulmetmez. bu dünyada yaşanan bazı hadiseler insanı aldatmasın bu dünyada bize olumsuz gibi gelen şeyler ahirette başka bir boyutta karşımıza çıkar ki yüce allah bizim için en hayırlısı neyse onu bize layık görür. onun rahmeti tüm kainatı kaplamıştır...
Allah ın adaletine inanmayanlar hep yeryüzünde sosyal adaletin olmayışından dem vururlar. Afrikada toprak yiyen insanları falan örnek verirler. Afrikanın elmas ını uranyumunu diğer madenlerini çalan avrupalıyı değil hedef olarak Allahı gösterirler. işçisine para verirken eli titreyen ya da kriz var ne yapalim diyen işvereni değil yine Allah'ı hedef gösterirler. "Halbusi ki" yaratan, bi insana aklı ve yürütme yetkisini vermiş ve temel hatlarıyla yasama yetkisini-kural koyuculuğu kendisi üstlenmiştir. Yargıyı da dünyevi ve nihai olarak kendi katında olmak üzere iki kola ayırmıştır. Yürütme sürecinde müdahelesi çok azdır ve ondan 50 bin dolarlık saat alanı anında yukardan bi şimşek gönderip un ufak etmesini beklemek dinin mantığına tamamen terstir. Bununla birlikte mal-mülkü eşit miktarlarda paylaştırmamış olmasına rağmen bununla ilgili katı kurallar (yasama) koymuş ki Dini kaynaktan baktığınızda mal yığmanın, altını gümüşü biriktirmenin, faizin, ticarette hilenin ne denli ızdırap verici sonuçları olduğunu (Tehditkar tanrı, Korku tanrısı?Bi daha düşünün) zekatı vermenin, sadakanın Kur'an da ne kadar sık tekrarlandığını gören birisi afrikada neden toprak yendiğini çok iyi analiz edebilecektir. Dünyadaki adaletsizliğin tek suçlusu sadece insandır. Birbirimize zarar verdiğimiz gibi doğanın işleyişine dahi zarar vermekteyiz.
(bkz: Allah'a güzel bir borç verme)
adalet iyi ve kötü arasında insanlık hatrına iyi olanı seçmektir ve ona doğru bir yön göstermektir. varolan tüm gücünle insanları iyiyi yapmaları için sevketmektir.
kitaplarda bahsedilen omnipotent tek tanrının iddiası da zaten burada, iyi olmamız gerektiği üzerinedir ve adalet mekanizmasını da iyilik erdemi üzerinden kurgular.
öte yandan kötülük var. tanrı da var. şimdi islamın tanrısı üzerinden diğer tek tanrılara da bakar isek, bizleri yaratmış ama kötülüğü de yaratmış ve bizlerden iyi olmamızı bekliyor. bu arada kendisi omnipotent yani herşeye gücü yeten. bunların hepsi onun iddiası.
şimdi;
eğer tanrı sonsuz güçlü ise ama kötülük yine de var ise ve tanrı kötülüğe engel olamıyor ama yine de bizim iyi olmamızı istiyor ve iyi olmamız için desteğini sunuyor ise o zaman adaletlidir ama yalancıdır da çünkü sonsuz güçlü değildir kötülüğe engel olamadığına göre ve bu da onun samimiyetsiz olduğu anlamına gelir.
eğer tanrı sonsuz güçlü ise kötülük de var ise tanrı kötülüğe bilerek engel olmuyor ve bizden de iyi olmamızı bekliyor ise o zaman kötülüğe engel olmayarak hem adaletsiz hem de samimiyetsiz davranmaktadır.
sonuç olarak tanrı adaletli de olabilir adaletsiz de ama samimiyetsiz olduğu kesindir. ve samimiyetsiz ise de doğal olarak inandırıcı bir adaleti yoktur.
yaşadığı hayatı sorgulayanların vardığı sonuç. açıklamaya çalışayım.. iki tane kız düşünelim. biri varlıklı bir ailede doğmuş, iyi okullara gitmiş, karşısına çıktığı iyi bir erkekle evlenmiş. çocukları olmuş. aynı yaşlarda başka bir kızı ele alalım. bu kız, sokakta yaşayan bir insanın çocuğu olarak dünyaya gelmiş. adımını atmaya başladığı anda dilencilik yaptırılmış. bir süre sonra tecevüzlere uğramış. genelevlere düşmüş. uyuşturucuya başlamış. hiç çocuğu olmamış. hamile kalsa da kürtaj yaptırmak zorunda kalmış. şimdi bu iki örnek çok uç örnekler mi? hiç mi böyle insanlar görmedik, duymadık? peki bu iki insanın hata yapma oranı aynı mı? hayat bu iki insana da adil miydi? adaletten bahsedeceksek herkesin eşit şartlarda doğup büyümesi gerekirdi. yani bir sınavsa yaşadığımız şu dünya, sorular aynı olmalıydı ki adil olsun.
kişiye göre değişebilen bir durumdur. allahın adaletine inanmayanlara sorulduğunda belki milyonlarca örnek verebilirler, fakat atlanılan bir nokta vardır; çoğu insan adalet dağıtıcı olarak insanları görür.* yanlışta burada başlar, ikisi arasında ki ince farkı kavrayabilseydik, allahın adaletini sorgulamanın şu durumda yersiz olabileceğinin farkına varabilirdik.*
hiçbir iyiliğin ve kötülüğün karşılıksız kalmayacağı inancının zıttını ifade eden ve böyle düşünenleri "kafir" sıfatıyla nitelendirecek olan cümle. allahın adaletinden sual olmaz. iyilik eden iyilik bulur. kötülük eden şer bulur. bu adaleti sağlayanda yüce rabbimiz.