tetikleyicisi kesinlikle yaşanan belli başlı travmatik durumlar ve onların çevresine kümelenen bir yığın irili ufaklı kötü olaylardır. fakat alkolün bağımlılığa dönüşmesinin sebebi sanılanın aksine bu travmalardan geçici de olsa kurtulmaya yaraması, iyi hissettirmesi değil. bünyenin alkolden keyif alabilmesi için alkol öncesinde de psikolojik rahatlıkta olması gerekir, bunun da bağlayıcı etkisi yoktur. psikolojik olarak çökmüş bilincin alkol bağımlılığı şurda gizlidir; alkol almadığı vakit içerisinde çalışmaktan ısınmış, yanma durumuna gelmiş beyin alkol etkisi altına girdiğinde milyonlarca alakasız şeyi birkaç saniye içerisinde düşünmeyi bırakmış, artık sadece travmasını somutlamaya çözmeye çalışmaktadır. ayık haldeki kaotik çaresizlikten kurtulur, ne yaşadığını ne yaşamadığını, ne istediğini ne istemediğini, ne yapabileceğini ne yapamayacağını çok net kestirebilir. bu onun kendisini daha iyi hissetiği anlamına gelmez, sadece artık problemini bildiği için kendisinde bulduğu o gücün gevşetici etkisini hisseder. ama bu kısır döngü olarak kalır, çünkü çözümlediği herşeyi ayıldığında zaten unutmuştur. geriye sadece o his kalır, ona bağımlı olur. bünyesine verdiği zararların hep farkındadır ama onarmak için problemlerini çözümlemeyi bekler, o zamana erteler. barda diskoda ortamda it gibi içmek alkol bağımlılığı değil sosyal içiciliktir. bağımlı da sosyal ortamlarda içer fakat diğerlerinin yanında sessiz kalır, az konuşur. konuştuğunda da nadiren ne anlatmak istediği anlaşılır. bağımlı kişi arkadaş ortamında içerken, önünde içkisi dururken 'eve gitsem de içsem' diye düşünüp içkisini yudumlayandır. zaman içinde bünyesi alkolle yaşamaya ayak uydurduğu için nadiren darma duman olur ve kusar. zihinsel olarak alkolün sınırı olmaz fakat fiziken daha fazla alkol alamayacak hale geldiğinde, daha fazla içebilmek adına kanını temizlemeyi bedenini rahatlatmayı seçebilir fakat bu 'oha çok kaçırmışım dün akşam amk ebem sikilmiş' değil, 'daha fazlası için buna ihtiyacım vardı' demektir. yoksunluğu sigarayla aynıdır, çok vakit geçmeden hissedilmeye başlar ve giderilmedikçe çığ gibi büyümeye devam eder.
alkolün verdiği mutluluk, bir yerde çok güzel. düşünmüyosun ya umrunda değil daha ne ister insan ? fakat ileriki zamanlar alkol almadan uyuyamamaya başlıyorsun, işen çıkıp bi bira içmek için saat sayarken, gece körkütük yatağında buluyorsun kendini... sonrasında zevk alamaz hale geliyorsun alkol almadan geçirdiğin anlardan. kendi içinde yarattığın dünyada yaşıyorsun adeta... sinemaya gitmek yerine bara gidip bir nebze asosyalleştiriyorsun kendini. yorgun olduğun günler, iki bira alıp eve gideyim, yada evde şarap vardı bi kadeh içer uyurum demeye başlıyorsun. ertesi gün ne işe ne hayata veremiyorsun kendini. çivi çiviyi söker hesabı, tekrar alkol almak istiyorsun. günler böyle geçerken, birde bakmışsın ki, utanmasan şişelere sarılıp uyuyacak duruma gelmişsin. buna alkol bağımlılığı adı kulağına hoş gelmemeye başlıyor. mutlusun çünkü onunla, sigara gibi.
güzel bi bağımlılık haddini aşmadığı sürece. biraz pişman edici evet, ama çok değildir sanırım.
her akşam 3-4 bira veya bir 35lik devirmek değildir kesinlikle. akşamdan akşama veya haftada 2-3 gün içmek alkol bağımlılığı değildir, olamaz.
siz hiç uyanır uyanmaz başucunda duran alkolden bir yudum alıp öyle güne başlayan ve günün her saatin alkolün her türlüsünü fark gözetmeksizin vücuda alan insanlar gördünüz mü?
hiç ayık gezmezler. ki zaten ölümüne de sarhoş olmazlar, bu bir yaşam biçimi olmuştur adeta. 2 saat bile içmeden duramazlar. su içmez, fazla uyumaz. bitik bir hayattır. ve kurtulmak için kesinlikle tedaviye ihtiyaç duyar kişi. öyle "bırakıyorum ulan" demekle bırakılmaz.
yani 2-3 saat de olsa içmeden duruyorsanız, siz alkol bağımlısı değilsiniz. sadece çok seviyorsunuz alkolü.
alkolün sarhoş yapmak dışında tek bir iyi yanı da bağımlı olunmasının çok zor olmasıdır. binlerce kişi içer ama birkaç kişiye denk gelirsiniz bağımlı olan. her içen bağımlı değildir. olsaydı, hayatı kayardı.