15 yaşında girip 28 yaşında cezaevinden çıkan. mensubu olduğu toplum tarafından algılanamayan, yaşına rağmen heyecan ve dinamizmini kaybetmemiş ülkü ocakları eski genel başkanı. aynı zamanda yazar ve şair kimliğide mevcut olan büyüğüm
Melez bir göçebeyim bu diyarda
Unutmak benim harcım değil
Dokunmalar üzere parçalanmış haritaların
Anlam coğrafyasında her tarafımı kanatsa da
Yalnızlık!
Mevsim hafiften ayaza çalarsa
Bir de fırtına koparsa...Ardından tipi boran eserse
Türkistan olur ağlarım
Kerkük hoyratlarında efkarlanır dağlanırım
Diyarım gurbet sancısı daralmaları
Unutmanın hükmüne kayıt çilemi
Kentli duyuşlarda rivayet kılarsa
Hoyrat rüzgârlar önünde gelincik olur koparım
Nedir benim bu savrulmalarım!
Ben azalırım onlar çoğalır
Çekip gitsem kalan yan olurum
Acıdan boy vermiş
Kanatılmış, çiğnenmiş
Var yok arası... Yani isyanda ölmenin
Ucuzluğa sayıldığı çağa dair!
'Ezik bir gül gibi çığlık,
Yitik bir umut'...
Dağlara, dağlara
Yürek mi dayanır
Dağlara
Toprağın kara bağrında
Hazan yaprakları gibi
Savrulanlara
Gün batımı sevdamız
Katlin çıkmaz bakışlarında
Bağrımızda onulmaz yara
Sen
Orta Asya'nın emaneti
Çekik Gözlüm
Hangi bedenle söyleşmek istersin
Şimdi bizimle
Bu alt üst olmuş yazgının günlüğünde
Esaret kamplarının
Antep rumuzu
Bağrımıza saplanan hançer
Şerefsiz saldırıların
Orospu zulası
Katlimize ferman
Taş sarar sırtımıza
Bağrımızda onulmaz yara
Sen
Orta Asya'nın emaneti
Çekik gözlüm
Hangi bedenle söyleşmek istersin
Şimdi bizimle
Hani bir söz var ya
'Ateş yakından yakar insanı'
Katlimize ferman olanlar utansın
düşümde gördüm seni
oturmuştun duvar dibine düşünüyordun
sararıp solmuştu benzin
ağlamaklı mı neydi gözlerin
puslu bir vakit düşmüştü ufkuma
pek farkedemedim..
düşümde gördüm seni
oturmuştun duvar dibine
elinde sazın
bizim türkümüzü söylüyordun
urun, urun yükseliyordu bozgunlar
onurlu ölümler yaşanan
ak alınlı çocuklara dağlara-dağlara diyordun.
düşümde gördüm seni
uzanmıştın ranzana
gün aşırı şiirler okuyordun
kavlimize tutkun gökçen soylu
sevdalardan yana
aldırma boşver demiyorum sana
bilirim ki sen sevdayı
hoşnut kavgalarla yan yana
parmaklık, parmaklık işlersin
gün ola harman ola diyen yüreklere
düşümde gördüm seni
yalçın kayalıklara yaslanmıştın
ötüken mi tanrı dağları mı bilmem
kurt başlı tuğun elinde
börteçine önünde
oğuzun boyuna selam diyordu bakışın
düşümde gördüm seni
çin seddine kür-şad'dı çehren
ama kollarında kelepçe ayağında pranga vardı
kan mı damlıyordu ne yüreğinden
puslu bir vakit düşmüştü ufkuma
pek farkedemedim..
düşümde gördüm seni
sevdası gurbet olmuş bir karakışta
yolcu ediliyordun arkadaşlarının omuzunda
yamtar'ların, sancar'ların, afşın'ların uçmağına
marşlar söylüyorduk ardından
yastığımız mezar taşı
yorganımız kar olsun
biz bu yoldan dönersek
namus bize 'ar' olsun..
düşümde gördüm seni
irem bağlarında ab-ı kevser içiyordun
kıvılcımlar çıkıyordu gözlerinden
ak alınlı çocuklara
yılgınlığa inat!
dağlara-dağlara diyordun
''sevgidir bu duyun tanıyın.
duvara kanla demire tırnakla yazılır.
bizim sevgimiz kutsaldır ölümle burun burunadır.
onlar sevgilerinin yanına korkularını biz ölümü yazdık.
onun için kıymetlidir sevdamız
harcamayız boşuna''
baya donanımlı ve entelektüel bilgi birikimi olan birisi. neden partiden ocaklardan uzaklaşıtırıldı bilmiyorum ihtiyacı var ülkücü camianın bu isimlere. ne kamusal alanı ulan allah her yerde sözünün de sahibidir kendisi.