dizinin aşırı popüler olduğu zamanlardı. biz de iki sap hıyar yapacak iş güç yok diye dalga geçerek izlerken bir anda hastası olmuştuk, belki "cool kadın" imajı veren sanem çelik'in etkisi bunda büyüktü. bilemem.
ama rüyalarıma kadar girdi...
klasik bir gün gibiydi. yani durumun rüyalık bir hali yoktu. koltukta inek gibi yatmış, göbeğimi kaşıya kaşıya televizyon izliyordum. daha doğrusu sürekli reklam izliyordum. şu televizyonlar da hep aynıydı; rüyası gerçeği farksızdı. on dakika yayın varsa 15 dakika reklam vardı. rüyamda bile reklam izliyordum.
atv yine yayını kesmiş, reklam veriyordu. sıra aliye dizisinin reklamlarına geldi. hala rüyada değil gibiydim. farksızdı. dış ses her bölümde olduğu gibi yine "sinan aliye ye cocuklari gosterecek mi?","aliye velayeti ustune alabilecek mi?" diyordu. sıkılmıştım. dış ses bir de üstüne dizi atv de izlenirdedikten sonra ekran bir anda bembeyaz oldu.
müzik de kesilmişti. ne olduğunu anlamaya kalmadan beyazlığın derinliklerinden, takım elbiseli gözlüklü bir adam ekrana doğru sessiz bir biçimde yürüyordu. korkmuştum, aklıma bir an halka filminde kuyudan çıkan samara geldi. o adam bir anda durdu. tek elini pantolonunun cebine soktu ve konuşmaya başladı.
"aliye 21.75 te sizin kanalinizda atv de dizi atv de izlenir" dedi ve gülümsedi. gülüşü o an tarık tarcan'ı andırmaktaydı. ama bunun bir önemi yoktu. 21.75 ne demekti? bir anlamı var mıydı? bir sembol müydü? bunları kendi kendime sorarken salak salak ekrana bakıyor ve gülümseyen tarık tarcan kılıklı adamdan da gözlerimi kaçırıyordum. belki de adam samara etkisi yaratır diye düşünüyordum.
adam tekrar konuşmaya başladı. " siz de herkes gibi 21.75 in saat kac oldugunu merak ediyorsunuz degil mi dizinin normalde 21.45 te yayinlandigini dusunup ustune 30 dakika eklerseniz dizinin 22.15 e kaydirildigini anlayabilirsiniz" şaşkınlığım daha da arttı. bir dizi reklamında neden böyle saçma bir uygulama vardı? o adam neciydi ayrıca? gözlerimi tekrar kaçırırken adam sırtını döndü ve uzaklaştı beyazlığın içinde kayboldu.
şimdi bahsedeceğim olay 1 yıl önce falan oluyor. hani öyle 1.5 hafta önce falan dememe bakmayın yani.
1.5 hafta önce aldığım telefonumu 0.5 hafta önce kaybetmemden mütevellit annemin takoz cep telefonuyla yola koyuldum. baktım telefonda sessiz yazıyor falan, fazla kurcalamadım olayı.
üç tane barzo arkadaşımın beni beklediği yere gittim. ikisi tavla oynuyordu, diğeri de yancılık yapıyordu onlara. sonra olaya bir takım ruhu katalım dedik. ikimiz de karşımızdaki yarışmacıyı tutuyorduk falan. sonradan tabuya geçtik. benim olduğum takım yenildi tabii ki.
boktur püsürdür derken sıkıldık ve "e hesabı ödeyip gidelim buralardan" dedik. kasanın üzerine eşşek kadar "lütfen hesabınızı masaya isteyiniz" yazdığı halde "ehheh abi bende bozuk yok" olayına mahal vermemek için inatla kasaya doğru yürüdük.
kasaya ilerlerken kasa başındaki çocuğu (çocuk?) gördüğü andan itibaren yürüyüşü değişen benim, kasaya geldiğimde ses tonum da değişmişti. bana baktı, "evet ne vardı?" dedi. "sana ne lazım?" demek isterdim; ama demedim, demem. edepli hatunumdur. yanımdaki üç hanzonun bakışı da bunda etkili olabilir, onu ayrıca irdelemek lazım. tüm karizmamla "bir kutu kola bir de ice cappucino" dedim. o an çocuğun bana çok tuhaf baktığını fark ettim. öyle bir çocuğun bana bakması kıç rakımımın olduğunun 5 kat üstüne çıkması için yeterli bir nedendi. ama bakışları tuhaftı. sonra yanındaki çocuğa seslendi, baksana hesaba diye. neden gittiğini anlamamıştım. sonra telefonumun çaldığını duydum. umuyorum ki bununla alakası yoktur çocuğun bana "go home" bakışı attıktan sonra "go home"masının.
zira telefon annemin olduğundan olsa gerek çalan melodi beni benden aldığı gibi, sanırım onu da ondan almıştı. beni bana bırakmadı da üstelik.
sana kızamıyorum anne, ama neden o melodi? neden "dırıt dıııııt,dırıdı dırıdı dırıdı dırıdı dırıdı dırıt dııııt?"
allah belanı versin kıraç. allah belanı versin aliye. sen çocuklarım olmadan asla diyorsun demeye de, senin yüzünden çocuğum falan da olmayacak benim, ona yanıyorum yani. evde kalıcam ben.
nedensiz bir sekilde cok sevdigim diziydi. simdi yeniden olsa keske. boktan bir son haric, gercekten samimi oyunculuklarla dolu, cok hos bir diziydi. simdi bicak sirtini da ayni sekilde izliyorum, acaba nejat islerle mi alakasi var diye de dusunmuyor degilim? ama aliye'yi izleten sanem'in essiz guzelligiydi diye kendime diyorum. muzikleri kirac'in da soyledigi gibi apayriydi, kendisi de diger dizilerden ayri tuttugunu soylemistir. eski plaklardan koydugu ben varim, mutlu olmak istiyorsan gibi eserler cok guzeldi. hersey cok guzeldi be, valla ozledim.
atv de oynanmış dizidir.
ben böyle aile dramını .ikeyim. kadının önüne yemeği geliyor, yemeği gidiyor, sofra toplamıyor, kapısında 4*4 jipi var istediğini yapıp istediğini yapmıyor, kira sorunu yok , çamaşır sorunu yok ve hala bir dramdan bahsediyorlar. mutlu değiller. yemişim böyle işi. şaka mı bu?
eve gidiyorum ev ahalisi ağlıyor. "aliye baksana ühüh ühüh. nasılda dertli kızcağız" lan hiç mi öğrenci evine gitmediniz?
dizide olsa tekne kullanmayı nerden öğrendiğini merak ettiğim dizi kişisi.sonuçta bu kadın edirneli bir ev kadınıydı hadi modacı oldu şirket kurdu falanda tekne kullanmayı ne ara kaptı.
Hayatımda izlediğim en gudik finale sahip dizi.Hayatımda bu kadar saçma bir senaryo görmedim.Neden mi?
+Bir insan kıytırık bir dikişçiyken 1 yıl içinde nasıl yat alır?
+6 yaşında embesil bir çocuk nasıl film çeker,ona montaj yaptırır birde bunu milletin işi gücü yokmuş gibi insanlara izlettirebilir(hakkaten çok geniş midesi var)
+Biri ardadan da geniş bir mideye sahip olup da ''nusret''gibi bir canlı organizmayla 55 yaşından sonra evlenir birde ondan çocuk yapar!Hea bir hatadır olduğu niye iyice pisliğe battın.
+Bir insan nasıl bir yıl içerisinde kıytırık bir işte dulken nasıl işin başına geçer,nasıl dergilere çıkıp ünlü mankenleri oynatır nasıl nev-i şahsına münhasır biri olup seçimle iktidara gelecek bir insan olabilir?
+Bir insan nasıl kudret sabancı diye bir kütükle çıkıpta arabada öpüşürken yakalanabilir?
Ohoooo bu dizi aliye bu sorular sürüp gidebilir ama nihayet ilk kez akıllıca bir hamle yapıp yerinde bitirdiler.Yönetmen soğuk suyunu içti,biz seyirci berbat sonuyla senaristleri tek tek ayar manyağı yaptık.Ve sonunda salı günlerim düzlüğe çıktı.....
gerçek hayatta kırmadığı ceviz kalmayan sanem çelik'i bize anaç göstermeye çalışmakla beraber penye satmak suretiyle acar kentte villa alınabileceğinide iddia eder.
bir allahın kulu da çıkıp yav kardeşim bu kadın göt kadar bir terzihanede çalışırken nasıl oldu da armani'ye rakip oldu demiyor.
bir de sinan faktörü var tabi,ona bambaşka bir dizi yapmak lazım gelir. hele ki son bölümde bir araya gelmek kisvesi altında nasıl aliyeyi yatağa atmaya çalıştığını görmek iyice keyif vermiştir. bilenler bilir, sinan abinin hayatı yılmaz aslantürk'ün karakteri otisabi gibidir. velhasılı kelam baktıki leyladan bir bok olmayacak,gene aliyeye hallenmiştir,malum abazalık tavan yaptı son zaman.
fakat aliye hayatında belki de ilk defa beyni var gibi davranarak kabul etmedi. zaten ben muhtemelen aliyenin lezbiyen olduğunu,meriçlede sevgili olduklarını düşünüyorum.*
bir de dizinin kahraman,feyyaz,özgür ve hadi gibi zavallı erkek tayfası vardır. neden zavallıdır bu arkadaşlar? kahraman bir lezbiyenle evlidir ama farkında değildir dahası kör kütük aşıktır. feyyaz nusretle evlenerek zaten intihar etmiştir,hayatının hatasını yapmıştır. özgür babasının ilgisizliği ve annesinin de evliliğinden sonra üzüntüden muhtemelen gay olmuştur ki tipi öyle gösteriyor. hadi'nin zaten hiçbir olayı yoktur.
neyse ki bitmiştir,rahatlamışızdır. gene de diziyi izlerken attığım kahkahaları arayacağım.
yakında akşamüstleri ana haber bülteninden önce tekrarlarını görebileceğimiz dizi. ama yine de bittiği için sevinebiliriz. zira salı günleri rahat geçecek artık.***
el kadar çocuğun yönetmen olcam diye aldığı kamerayla ana babasını dans ederken 40 metre yukarıdan çekmesi ve izleyiciye yutturulması da diğer abes sekanlardan biridir. aliye'de öyle mal gibi bakmıştır o çekime. hadi bize yutturdun, bari aliye yutmasaydı. ben anne olsam "oolum bunu nasıl çektin nereye çıktın da çektin, sen daha el kadar veletsin" falan derdim. tepkisiz geldi tepkisiz gitti aliyecik.
fonundaki igrenc, bitmek bilmiyen keman sololarindan dolayi kemandan tiksindigim evdekilerin seyrettigi, dizinin icine adice yerlestirilen kucuk emrah melodramlari ve guzel yuzune tezat bir sekilde erkek sesi ile konusmayi beceren aliye kisisi ile tam bir beyin pişirme dizisi.
aliye nin o tekneyi tek başına nasıl götürebileceğini merak ediyorum, çocuklardan biri yelkenleri açıp kaparken diğeri demir felan atıp çekcek heralde.
harika bir final olmuştur. harikalığı nihayetinde bitmesidir. aynı zamanda evdeki salı gecesi tartışmalarına son verilmesi anlamına da gelir. hani final bölümü şerefine aliye mücahitle evlense de olurdu kanımca.