bu hayat denen yolda butun olumsuzluklara ragmen yasamaya calisan kisi butun iyiniyeti ile mucadele eder. ama gunun birinde bu butun iyiniyetlerine ragmen etrafinda bencilliklerle cevrilmis oldugunu görür. ister istemez minumum duzeyde yasar kisi. haklarindan feragat eder. hakkı olan dönümlerce araziden vaz gecen vew bir kulubede yasamamini idame ettirmeye calisan mirasci gibidir. hayati cok asever ama etrafindakiler onu gebertmek icin ellerinden geleni yapar. bu ister bicakla olsun (yurekli adamin isidir bu) yahut kalp krizi gecirmeye vesile olurlar. tuhaftir ki emellerine ulastiktan sonra merhumun cenazesinde en cok göz yasi dökenler bunlardir. kendilerini parcalayan agit dökenlerde. övgüler duzenlerde. biz insanoglu denen korkak katiller hergün bir birimizi gebertmek icin ugrasiyoruz ama ne yazik ki tren kalktiktan sonra ah vah ediyoruz. yapmaktan cok yikmayi seviyoruz ve bu dunyayi cehenneme ceviriyoruz. insanlarimiz nedense basariya ulasmak icin en iyisini degil rakip gördükleri kisileri baltalamakla basariya ulasacaklarini düsünüyorlar. kızılderiler hakkında bir sey olkumustum. bazi kabilerde bir insan öldükten sonra kabile kendini sefahat alemlerine atiyorlardi. bu sefahat alemlerinde biz merhumun hayatini kararttik ve tanrilara karsi günah islemesine sebeb olduk ve biz sefahatle onun diyetini ödeyecegiz diye dusunurlerdi. artik insangolu sefahat döneminde ve her sefahat gününden sonra ensesinde boza pisiren suclugu tadar. ne yapalim hayat bu ... hayati fazla sevmeyeceksin sonu hep boktan biten trajedi oluyor hep...