off with his head nidasını dilime dolamama sebep şükela şahane tim burton eseri. film ne ara bitti anlamıyorsun o kadar eğlenceli, güzel, izlenesi.
3d olarak izleyemedim evet ama olsun. nedense çocuk filmi olarak görüldüğü için seslendirme yapılmıştı. johnny depp'in o yarı tıslar gibi, dişlerinin arasından konuşur gibi halini nasıl seslendirdiler zaten merak konusu.
white queen'in sürekli dans eder vaziyette hareket edişi, tombul ikizlerin komik didişmeleri, mavi tırtılın kelebeğe dönüşmesi ve tabiki red queen'in o kacaman kafası * hepsi tekrar tekrar izlemeye sebeptir bu filmi.*
bir başka tim burton başyapıtı. imdb puanına aldanılmazsa ve şu çocuk filmi önyargısı kırılırsa çok çok keyifli vakit geçirilebilir. johnny depp ve helena bonham carter'ın oyunculuklarına zaten diyecek yok, izleyelim eğlenelim.
filmin sonlarına doğru alice kızımızla üşütük hatter arasında bir elektiriklenme olduğu izlenimine kapılmış sonrasındaki gelişmeleri heyecanla beklemişimdir.ne de olsa alice kızımız artık o eski mini mini hallerinden şirin küçük çocuk edasından kurtulup genç kız olmuştur.fakat beklenti yersiz son da oldukça klasiktir.alice evine, hatter nam-ı değer wonderland'teki yaşamına döner.yani netice; olmadık filmlerden olmadık sonlar beklenmemeli,ruh hali yerinde değilken sinemaya gidilmemelidir.
başrol oyuncusu kız her kimse son derece yeteneksiz bulduğum ve helena bonham carter a bir kez daha hayran bırakan yeni bir tim burton yapımı.
bembeyaz kıyafetiyle tezat oluşturan kopkoyu makyajı olmadan da yeterince büyük gözüken gözlere ve dudaklara sahip olan anne hathaway*, belli ki kendisine zarif bir kelebek havası katması beklenen minik el kol hareketleriyle kendinden de karakterden de iyice tiksindirtmiştir... bence kellesi uçurulmalıydı.
johnny yse... aslında şapkacı rolü son derece renkli ve başarılı olsa da, yine bir tim burton filmi olan charlie and the chocolate factory deki uzun saçlara ve son derece efemine bir yüze -
- sahip olan willy wonka karakteriyle bile şahsımı etkileyebilmeyi başarmış olan johnny depp, bu filmde çirkinliğin sınırlarını o kadar zorlamıştır ki içimde en ufak bir kıpırtıya bile neden olamamıştır- ilk kez.
üç boyutlu olmasa hiçbir şey farketmezdi. birkaç sahnede tamam üç boyut lazım diyorsunuz ama onun dışında bir numara yoktu. güzeldi masal tadındaydı, özellikle beyaz kraliçe çok tatlıydı.
görünmez olabilen kedisine hasta kaldığım film, sadece o kediye film çekilse gidilir, dublajı da çok iyi yapılmış. 3d izlense çok daha güzel olur diye düşündüğüm eğlenceli film.
dun 3D olarak, orjinal dilinde izledigim masalimsi sinema soleni. biz iyi dublaj yapabiliyoruz tamam ama johnny depp'in sesi dublaj goturmez abi, yok imkansiz. hele birde filmlerini hep orjinal dilinde izlemisseniz, hic bir dublaj sizi tatmin edemez. bir kere oyle bir gaflette bulundum, filmde karayip korsanlari serisinin sonuncusu idi. bir daha mi? asla! yani bekleyin nasil olsa yakin zamanda dvd'si cikiyor. filmi film yapan hatta filmi alip goturen mad hatter'in sesidir.
--spoiler--
filmin bitisine dogru alice gercek hayata donup donmemekte kararsizdir. mad hatter 'geri donmene gerek yok, burda da kalabilirsin' der o bugulu bakislariyla. o ne guzel gitme deyistir gozlerle. alice ilk sevinse de sonra dusunur ve daha yapmam gereken cok seyler var deyip gitmesi gerektigini soyler. ama beni unutacaksin diye ekler mad hatter. 'seni nasil unutabilirim ki' dediginde alice, hah dedim galiba burda bir opucuk geliyor. oyuncular 47 ve 21 yaslarinda olunca insan pedofili olaylarina baglamasinlar simdi diye dusunuyor ama yani johnny depp mad hatter rolunde alice'in babasi rolunde gibi durmuyordu. gayet genc gosteriyordu. bekledim ne yalan soyleyeyim, bir opucuk bekledim. allah cezami versin ki bekledim. alice kizimiz kariyerine baslamak uzere geminin uzerinde yol alirken, arka taraftan bir yerden normal haliyle johnny cikacak diye de bekledim. mamafih oyle olmadi. begenmedim boyle bir sonu!
4 arkadas filmin sonunda sinemadan cikarken hepsi birden ya bunlari opusturselermis iyi olurmus dediklerinde hep beraber gulduk. bir an pedofili diye yaftalanmaktan korkmustum. yalniz olmadigima sevindim. anlasilan baya masallara dalip gitmisiz. bence izleyecekseniz sizde oyle yapin. 2 saatligine dertleri, yapilacak isleri iviri ziviri unutun. bu filmi izleyin. bence sizde mutlu olarak sinema salonundan ayrilacaksiniz.
--spoiler--
harika bir filimdir, yeni bir tim burton klasiğidir. yanlız sinema kültüründen yoksun öküz halkımızın bir anasınıfı çocuğu çocuk filmi diyerek bu filme götürdükleri görülmüştür, allah belalarını versindir.
animasyondur, masaldır (dedik bağrımıza bastık.) çoluğu çocuğu aldık gittik. gelvelakin inceden bir tırsıttı yav bizi ailecek. küçük kızım kolumu sıkarken kolumdaki kan dolaşımı durdu bir süre. bir keyifle aldığımız patlamış mısırları ağzımıza götüremedik o derece.
"masal masal matitas helena'nın g.tü tas" ne hale gelmiş lan karı! böyle tövbe estağfrullah bişey oluş suratına. anne hathaway'in gözleri yine çok güzeldi ama. görsel efektler bile çaresiz kalmışlar bu güzellik karşısında. johnny depp'in ise johnny depp olduğunu epeyce bir süre anlayamadım. hoş, adamlar kukla mı oynatmışlar insan mı orası da pek net değil. fakat johnny depp'in canlandırdığı zıpçıktı şapkacı'nın yaptığı o dans neydi lan öyle? wonderland wonderland olalı böyle zulüm görmemiştir kesin.
herdaim bir duvarın üzerinde yürüyen yumurta kafalı bir mahlukat daha olacaktı wonderland'da. o nerede? göremedik kendisini. omlet mi yaptılar? senelik izne mi çıkardılar nedir? ben mi yanlış hatırlıyorum?
üç boyutlu olması bile filmi kurtaramamış kötü bir yapım. bunun ötesinde tam bir çocuk filmiydi. film arasında bir sürü ufaklık kendi çapında oradan oraya koşturup oyun oynuyordu. kendimi kreşte gibi hissettim. zaten adından bile işkillenmiştim, harikalar diyarı filan. bizi filme çeken tek şey yönetmeninin iyi olmasıydı. ona aldanıp belki bize de hitap eden bir şey yapmıştır diye gittik ama hem vaktimizi hem paramızı harcayıp çıktık.
evet efenim nerden başlasam nasıl anlatsam.
filmden önce, biraz filmin dağıtım rezaletinden bahsetmek istiyorum. koskoca ankara da sadece 1 yerde 3d olarak izleyebiliyosunuz ve dublajlı.(dublaj fena değildi)
ankamall de recep ivedik imax salonunda gösterilirken, alice 3d özelliği olmadan sıradan bir salonda gösteriliyor. bir sinemasever olarak bu duruma nasıl isyan etmem. ayrıca afişlerde ki ''alis harikalar diyarında'' rezaleti nedir acaba. özel isim olan alice i hangi akıllı alis e çevirmiş çok merak ediyorum...
ben filmi 3d izledim. gayet güzel ve farklıydı. daha neler görecez diyorsunuz izlerken. lakin bende fim bittikten sonra küçük çapta bir baş dönmesi yaptı.
filme gelince; ben filmi beğendim. 13 lira helal olsun sana tim burton. sanırım bu hayalci adamın böyle bir film yapması çok yerinde bir karar olmuş. şapkacı rolündeki johnny depp yine mükemmeldi.
filmden gülümseten güzel bir diyalog;
-ben delimiyim baba(alice)
+evet sen delisin, kaçıksın(baba)
+ama her iyi insan biraz delidir(baba)
(tam olarak böyle olmayabilir diyalog.ama böyle bişey işte)
burası türkiye diyoruz ve dvd den tekrar izlemek üzere beklemeye koyuluyoruz. baba siz naptınız ya? tim burton'un filmi gelmiş. siz dublaj yapmışsınız. şaka mı lan bu? abi yetkili biri okusun şu entryi de el koysun bu piyasaya ya. ulan ne hallere düştük be. resmen çizgi film muamelesi yaptılar koca filme. vay anasını sayın seyirciler.
bu kadar dublajdan bahsetmişken bari seslendiremeyi yapanları da yazalım:
Türkçe Seslendirenler :
ŞAPKACı - SUNGUN BABACAN
ALiS - DAMLA BABACAN
KIRMIZI KRALiÇE - SiBEL TAŞÇIOĞLU
BEYAZ KRALiÇE - NURHAN YILMA
KUPA VALESi - ALi EKBER DiRiBAŞ
TWEEDLEDEE/ TWEEDLEDUM - ALi HEKiMOĞLU
BEYAZ TAVŞAN - VOLKAN SEVERCAN
CHESHIRE KEDiSi - KEREM ATABEYOĞLU
TIRTIL - KAYA AKARSU
FARECiK - YEŞiM KOPAN
MART TAVŞANı - SEFA ZENGiN
Lewis Carroll'ın Alice in Wonderland ve through the looking glass isimli kitaplarından filmleştirilen tim burton filmi. müthiş bir hayalgücüne sahip bir yazarın, müthiş bir hayalgücüne sahip bir yönetmenle buluşması. öncelikle biraz yazardan bahsetmek istiyorum. 19. yy sonlarında yaşamış olan yazar aklın, mantığın ve pozitivizmin öne çıkarıldığı bu dönemde hayalgücüne ve fantastik olana yönelen yazarlardan biridir. insanlığı 1. dünya savaşı'na yönlendiren bu dönem sanayi devrimi ile birlikte gelişen makineleşmenin insanı insan doğasından uzaklaştırdığı bir dönemdir. dünyanın büyük bir çalkantı içinde olduğu bu dönemde akla, mantığa ve toplumsal kurallara büyük önem verilmektedir. lewis carroll yukarıda bahsedilen iki kitabında toplumun baskısına ve kuralcılığa karşı özgürlüğü ve hayalgücünü öne çıkarmıştır. genellikle çocuk kitabı gibi görülen bu kitaplar aslında içlerinde çok derin anlamlar ve toplumsal eleştiriler de barındırmaktadır.
Tim Burton kitapların özellikle masalsı yanını öne çıkarmış. klasik bir masal formatı olarak bir çocuğun çocukluktan çıkıp hayata ve sorumluluklara giriş aşamasını hayalgücü ile süsleyerek geliştirmiş. makyajlar, kostümler ve dekor harika. filmin geçtiği hayal dünyasına hemen giriyorsunuz ve film bittiğinde de çıkmak istemiyorsunuz. özellikle tim burton'ın kadrolu oyuncuları johnny depp ve helena bonham carter harika performanslarıyla yine karşımızdalar. kitaplardaki karakterler çok iyi bir şekilde canlandırılmış. mart tavşanı, tweedledee / tweedledum, cheshire cat, bayard ve mavi tırtıl çok başarılı bir şekilde anime edilmiş. bu durum hiçbir yapaylık göremeden, masala kendinizi kaptırarak izleyebilmenizde çok önemli bir etken oluyor. filmde karakterine oturmadığını düşündüğüm tek kişi anne hathaway. hem oyunculuğu hem de dış görünüşü nedeniyle beyaz kraliçe rolüne tam olarak uymamış gibi geldi bana. konuştuğum birkaç arkadaşım da aynı şeyi söyledi diyebilirim. film için getirebileceğim tek eleştiri de bu zaten. tabii ki kitapta çok sevdiğim birkaç bölümün de atılması var ama bu yönetmenin ve senaristin tercihi ve açıkçası onların öne çıkarmak istedikleri şeylere bakarsak bu tercihleri de doğru geliyor.
alice in wonderland genel olarak hayal kurmaya, imkansız görüneni düşlemeye, sıradan değil farklı olmaya bir övgü. filmin özellikle dans sahnesinde toplumsal kuralcılık ve insanın özündeki coşkudan uzaklaşması büyük başarıyla anlatılmış.
2 yıldır merakla beklediğim bir filmdi, hayal kırıklığına uğratmadı. tekrar tekrar izlenmesi gereken harika bir film.
sinema da izlerken çocukları o kadar çok kıskandım ki hay maşallah keratalara bak bir gram akılları var geldikleri filme bak. (bkz: bizim zamanımızda yoktu)hiç bi skm de anlamıyolar zaten ordan bişi oluyo yok ağlıyo veletin teki anneeeğğğ korktuuğuum falan. böyle saçma sapan şeyler.
ah o arkamdaki çocuk, yanımdaki çocuk, solumda ki çocuk, sağımdaki çocuk, kısacası dört bir yanımı saran çocuk topluluğu yokmu hiçbirimi hikayeyi anlamaz üstelik türkçe dublaj (altyazılıyı bulamadınmı demeyin yok işte a dostlar burası antalya istanbuldasınız diye de imax te izliyonuz diye de bana burda hava yapmayın çarparım) kısacası ey ulu sözlük yazarları çok dertliyim.
(bkz: mükemmel film)
beni deli eden film. yanlış anlaşılmasın filmi henüz izle-y-emedim.çünkü bulunduğum şehirde tek sinema var o sinema da bu filme çocuk filmi muamelesi yapıyor.undan dolayı ilk cümleyi kurdum.
