ali ünal

entry32 galeri3
    1.
  1. (bkz: baran ünal)'ın eczacı babası. zaman gazetesindeki yazarla alakası olmayan güzel insan.
    1 ...
  2. 2.
  3. 16 Mart 2009 tarihli yazısında evrim teorisine eleştiriler yöneltmiştir. Darwin'in yazılarıyla temellendirdiği evrim teorisinin eksiklikleri, tıpkı Galileo okuyup astronomi'yi eleştirmek gibi olmuştur. Hadi onu geçtim, şu aşağıda spoiler olarak verdiğim son kısım, söz konusu olan yazarın cahilliği değilse, alenen yalandır. Zira evrim teorisi sürekli bir 'gelişme' öngörmez, hatta türlerin sürekli olarak değişmesini de öngörmez, sadece türlerin ortama uyumlu hale gelme yönünde sürekli bir baskı altında olduğunu, ve uyumlu türlerin de oldukları haliyle korunacaklarını öngörür. Bu durumda, aşağıdaki yazıları, hem de Türkiye'nin önemli bir gazetesinde yazabilmiş kişi, kanımca hem kendisini hem de gazetesini ucuz bir propaganda aracına çevirmiş olmaktadır:
    --spoiler--
    Evrimciliğin de, materyalist bilimciliğin de müthiş bir çelişkisine daha temas etmek gerekiyor. (1) iddiaya göre, varlıkta terakki esastır. (2) Terakkiyi ve evrimi tetikleyen, değişen şartlar ve bunlara uyum (adaptasyon) mecburiyetidir. (3) Uyumla hayatta kalan başarılı fertler, karakterlerini nesillerine aktarır. (4) Düşünce, hayal, tasavvur, vb. beyindeki birtakım biyo-kimyevî faaliyetlerden ibarettir. Bu iddialardan çıkacak en tabii sonuç, her yeni merhaledeki varlıkların önceki merhaledekilerden ileri bir beyne sahip olması gerektiğidir. Oysa karınca, arı, ipek böceği gibi, her bir kabiliyet yönünden insandan ileri bir hayvan türü muhakkak vardır. Burada, her varlık bu ileri kapasitesiyle zaten hayatta kalıyor itirazı yapılabilir. Bu ise, varlıkta gaye ve vazifenin organizma ve var oluştan önce geldiğini gösterir ki, evrimi de, materyalizmi de yıkar.
    --spoiler--
    NOt: Alıntının son 2 cümlesi ise tam bir felsefi çuvallama. Ey Sayın Unal, evrim teorisinde hayvanın 'varlığı' veya 'ortaya çıkışı' değil, varlığını sürdürmesi, doğal seçilim süreci tarafından 'korunması' bu ileri kabiliyetlerine bağlı. Dolayısıyla hayvanın kabiliyetinin kendi varlığını öncelediği falan yok. Son cümledeki gaye ve vazife kavramları da nereden çıktı, gelmek istediğiniz noktaya okuyucuyu sürüklemek için kestirmeden uçmuşsunuz gibi geldi bana.
    8 ...
  4. 3.
  5. bugünki biz, başkalarına benzemeyiz yazısıyla helal olsun diyerek tanıştığım yazar.

    http://www.zaman.com.tr/y...iz-baskalarina-benzemeyiz
    0 ...
  6. 4.
  7. http://www.zaman.com.tr/yazar.do?yazino=1055344

    yazısıyla artık kemalistleri geçip, mustafa kemal atatürk'e laf saymaya başlamış kendisine yazar denen insan. kendisine göre din toplum üstünde baskı kurmadığında devlet gelişemiyormuş ve mustafa kemal bu ülkeyi sömürmüş. terbiyesizlik saygısızlık ancak bu kadar olabilirdi heralde.

    ayrıca ali ünal denen yazar şahsiyetin bilmesi gereken önemli şeylerden birisi devletin bir dönemini topluca eleştirirken 2 veya 3 kalemde eleştirmek her zaman yanıltıcıdır. hoş kendisinin amacı zaten bu. mesela cumhuriyet öncesi ve sonrası dönemde okuma yazma oranını karşılaştırsın, sonuçlar kendisine ne verecek acaba? ha ayrıca atatürk'ün maaşını eleştiriyorsa yapması gereken o dönemde milletvekillerinin veya devlet memurlarının aldığı maaşı da belirtip, dönem içi bir karşılaştırma yoluna gitmesiydi. kaldı ki kendisinin doğru söylediği zaten şüpheli.

    kısacası köşe yazısında yapamayacağı türden bir karşılaştırma yapıp, atatürk'e de laf söyleyip ününe ün katmak isteyen şahsiyetsizlerden.
    5 ...
  8. 5.
  9. son yazısı olmasaydı adını dahi duymamış olacaktım, kim olduğunu, ne iş yaptığını, neye hizmet ettiğini bilmeden yaşayıp gidecektim belki. fakat son yazısıyla kendisini tanıdım, onun da amacı buydu. reklam, prim yapmak, ağababalarının gözüne girmek. başardı da.
    1 ...
  10. 6.
  11. e adam doğru söylemiş.
    hangi kısmı zorunuza gitti de bana hele?
    3 ...
  12. 7.
  13. 8.
  14. adına sahip zaman gazetesi yazarı.

    bugünki yazısı na buradan ulaşabilirsiniz.

    kısaca yazısında
    - osmanlının son döneminde yapılan demiryolu yatırımının cumhuriyetin ilk yıllarında yapılandan kat kat fazla olduğu,
    - mustafa kemalin maaşının o dönem için hayal bile edilemeyecek derecede yüksek olduğu üstüne üstlük mustafa kemalin servetinin hint müslümanlarının savaştan çıkan genç cumhuriyete gönderdikleri bağışlara el koyması ile oluştuğu,
    - ekonominin 1923 ten 1949 a kadar sürekli küçüldüğü,
    - osmanlının son dönemlerindeki okul sayısı ve okuma oranının cumhuriyetin 1923-1938 döneminden fazla olduğunu,
    - 1923-1938 yıllarının aslında cumhuriyetin altın çağı olmayıp islamın baskı altına alındığı, halkın dinden uzaklaştırıldığı, kırsal kesimin açlık ve sefalet içinde bulunmasını ancak asker-tüccar ve bürokratların zevk ve sefa ile yaşadığını,

    küsüratlı sayılar ve yüzde oranları vererek anlatıyor.

    ***********

    ali ünal; cumhuriyete, askere, mustafa kemale ve laikliğe olan bakışını anlatıyor. osmanlıya olan daha doğrusu osmanlıdaki düzene olan hayranlığını ifade ediyor. nedir bu düzen?

    - dinin yönetim üzerindeki baskısı sonucu insanların allah korkusuyla terbiye edilerek tek tip haline getirildiği, sorgulamadan yaşadığı, kadınların 2. sınıf vatandaş muamelesi gördüğü, yeniliklerin şeytanın işi olduğuna inanılan bir düzen.

    ali ünal bilmiyor mu; osmanlının geri kalmışlığını ve bu geri kalmışlığın en büyük nedeninin çağa ayak uydurmamakta direndiği için olduğunu, osmanlının son 100 yılında bu geri kafalılığın farkına varıp iş işten geçtikten sonra ıslahatlara yöneldiğini, 1. dünya savaşının başlamasıyla anadolunun büyük bir bölümünün işgal altında olduğunu, binbir zorlukla kazanılan milli mücadale sonunda ülkedeki erkek nüfusun (iş gücünün) büyük oranda azaldığını, bu kayıp içinde okumuş insanlarında olduğunu, mustafa kemalin ülkenin kurtuluşundaki tek çare olarak muasır medeniyetler seviyesine ulaşmanın olduğunu gördüğü, 15 yıl gibi bir sürede osmanlı enkazından yeni bir devlet yaratıldığını, yeni devletin 1929 ekonomik buhranından etkilendiğini, 2. dünya savaşı öncesi, sırası ve sonrasındaki bunalımlı yılların ekonomi politikasına darbe vurduğunu? elbette biliyor.

    Ama ali ünal ın umrunda olan düşman işgalinden kurtulmanın ya da küllerinden yeni bir devlet oluşturmanın zorluğu değil. Ali ünal ın asıl ilgilendiği, arzuladığı hayalini kurduğu düzeni yıkıp yerine yeni bir düzen kuran Mustafa kemal ve onun maaşı.

    *********
    Ali ünal elbette herkes gibi Mustafa kemali ve onun yaptıklarını eleştirebilir. Bu onun en temel hakkı. Eleştiri yaparken objektif olduğunu keşke hissettirebilseydi. keşke sempati duyduğu ya da destekçisi olduğu siyasi görüşün, siyasetçilerin ve bu siyasetçilerin uyguladığı politikalarında bu şekilde eleştirisini yapsaydı.

    - "yurtta barış dünyada barış" sözüne atıfta bulunarak füze kalkanı konusunda Amerika nın namlusu olduk diyebilseydi.
    - "Siyasi ve askeri zaferler ne kadar büyük olursa olsun ekonomik zaferlerle taçlandırılamazlarsa kazanılacak başarılar yaşayamaz az zamanda söner" sözüne atıfta bulunarak ısrarla girmeye çalıştığımız Avrupa biriliğinin ana politikası olan tarımın büyük potansiyele rağmen ülkemizde yok olmak üzere olduğunu, çiftçinin köylünün tarlayı takımı satıp büyük kentlere göçtüğünü, nohudu mercimeği hatta patatesi bile ithal eder hale geldiğimizi söyleyebilseydi.
    - parti gözetmeksizin iktidar sahiplerinin akrabaları ile yandaşlarının nasıl zengin olduğunun hesabını sorabilseydi.

    Daha yazacak çok şey var. Ama inanın yazmaktan sıkıldım, yoruldum, iğrendim. Bu yazıyı ali ünal adına yazmış olabilirim. Ama ali ünal gibi düşünen herkes onun adının yerine kendi adını koyup öyle okusun. Lanet olsun.
    5 ...
  15. 9.
  16. süzme atatürk düşmanı;

    yaklaşık 20 dk önce mailleşmeye başladık.

    attığı mailden hemen bir parça ekleyim... hatta durun durun tamamını ekleyim!
    --spoiler--
    Bilgisi ve fikri olmayan küfürle kendi kimliğini ortaya koyar. Varsa bilgin o dönemde Cumhurbaşkanlığı giderlerini ortaya koy, birinci cumhurbaşkanının maaşından ayrı Türkiye'nin dört bir yanındaki servetini ortaya koy, bu servetin kaynağını ortaya koy, harcamaları ortaya koy, sabaha kadarki sofraları ortaya koy. Sonra dön kendine küfret... Ben kelamist değilim, o bakımdan küfürbaz da değilim. Sizin tıynetiniz bu, kimliğinizi ortaya koyduğunuzun farkında mısınız?
    --spoiler--
    beyler ben bu adama soru soruyorum, bu adam ise soruma soru ile karşılık veriyor. tamam soru sorarken döşedim birazcık küfür ama, küfürsüz sorularıma cevap verseydi bari.

    bu mailine cevap olarak abdullah gül'ün köşk'e çıktığı zaman 30 trilyon harcadığını, o zaman ile 1923 senesi arasındaki cumhuriyet altınını baz alarak hesaplama yapalım dedim. bakalım kim daha çok harcamış?

    sıradaki saçmalamasını bekliyorum.
    8 ...
  17. 10.
  18. Tam bri yobaz. üşenmezseniz Zaman gazetesinin sitesine girerek. Fotoğrafına bir bakın. Hani derler ya Meymenet yok tipinde diye.. Hah tam ona en iyi örnek olacak adam. Yazdıkları ise tipini aratır...
    4 ...
  19. 11.
  20. tam bir ampüldür. ama basketteki ampul potaya değmeden yere düşen top gibidir.
    1 ...
  21. 12.
  22. yavru kemalistler, hakkında ne kadar çok küfür ve hakaret ederlerse haklılığı o kadar azalıyormuş. ali ünal'ın yerinde olsam küfür yazmayıp iddialarını çürütenleri köşe yazımda onurlandırır maaşımı verirdim. *
    2 ...
  23. 13.
  24. demiryolları anlaşmasının nasıl olduğunu hatırlamak istemeyen ampül.
    1 ...
  25. 14.
  26. Kendisine attığım mail; cevap gelirse göndereceğim.

    Evet sayın yazar, bu malini umarım sonuna kadar okursunuz. Doğrudur dün'e kadar yaklaşık 1.5 yıldır abonesi olduğum zaman gazetesi aboneliğimi iptal ettirmiş bulunuyorum. neden mi ? Atatürk'e doğru dürüst kaynaklardan olmayan,araştırma dahi yapmadığı konularda dilni uzatacak kadar cürret sahibi bir yazarı himayesinde barındırabilmiş bir yazarın gazetesini okuma niyetinde değilim. Namazımı kılan biriyim aynı zamandada kemalist'im sizin en nefret ettiğiniz kesimden olduğumu şimdi anlamış bulunuyorum. Ülkenin bütünlüğünü bölmeye çalışmanızın getireceği artıların yanısıra kaleminizi kimin yönettiğini de az buçuk tahmin edebiliyorum.

    şimdi ilgili yazınızda hürriyet gazetesini kaynak göstererek ülke ekonomisinin 1927 den 40 a kadar % bilmem kaç gerilediğini yazmışsınız. Gazetecilik bu mudur sormak istiyorum sizin gibi yıllardır yazarlık yapan bir bireye. Gazetecilik kolayca ulaşabileceğiniz bi bilgiyi doğruluğunu araştırmadan bir başka gazete yazdı diye üzerinden prim yapmakmıdır?. Bu bilgilere kolayca ulaşabileceğiniz türkiye istatistik kurumunun resmi web sitesini size klavuz verebilirim. cahilliğinize vererek size bu kurumun web sitesinin adresini veriyorum ve belki o muhteşem zekanızla bulamayacağınızı düşündüğüm verileri indirmiş olup size ilişikte mail olarak gönderiyorum. ( http://www.tuik.gov.tr ) Cahillik diyorum çünkü; uluslar arası olarak, ülkenin avrupa ülkelerine satılmasına razı gelmiş olan yöneticileri ile savaştan çıktıktan hemen sonraki yönetimi karşılaştıracak kadar cahil olduğunuz ortada.

    doğrudan o verileri indireceğiniz link işte; http://tuik.gov.tr/PreIst...stikTablo.do?istab_id=621

    bahsetmiş olduğnuz yıllarda gördüğünüz gibi ülkenin 1930 dan 1949 yıllarına kadar olan dönemde cumhuriyet tarihinde sadece o dönemlerde ihracat oranı ithalat oranının üzerindedir. 1949 yılından sonra sürekli olarak ülkenin ithalat-ihracat oranı eksi seviyelerdedir. peki son on yıla dikkatle baktığımızda ülke tarihinde rekor seviyede açık olduğunu sizde göreceksiniz. türkiye istatistik kurumunun verilerini tamamen inceledikten sonra eger zahmet ederseniz bu konuda sizinle tartışmak isterim.

    ayrıca ; Atatürk'ün mal varlığından bahsediyorsunuz. peki öldüğünde Atatürk bu mal varlığnı nerelere kimlere bağışladığını biliyormusunuz?Peki şimdiye kadar Hangi Ülke başkanı yada başka zengin oluşum sahibi mal varlığını Türk dil kurumuna bırakır yada o dönemdeki tek banka olan iş bankasının himaye kontrolüne ve yine o dönemdeki tek siyasi partiye bırakır. Bunları Atatürk sadece Ülkesi için yaptı.araştırın öğrenin. son on yılda neler döndüğünün? kimlerin bir anda binlerce kat zengin olduğunun polimiğine girmeyeceğim, çok zengin kaynaklarım var bu konudada sizin gözünüzün bu konuda kör olduğnu bildiğim için konuşma geregi duymuyorum.

    Teslimiyeti kabul etmiş savaş öncesi bir ülke ile dört bir yanında cepheler kurulmuş 8 ayrı ülkenin askeriyle savaşmış ve kazanmış bir ülkeyi karşılaştırmaya kalkıyorsunuz bunun adı cahillik değilde nedir. lütfen rica ediyorum Atatürk'ü dilinize dolamayın. ayıptır,günahtır. Müslüman bir ülkenin ölmüş Kurtuluş savaşının mimarı olan birine sırf birileri istedi diye laf atmaya kalmayın. ahlak sınırını aşmayın.

    saygılar.
    6 ...
  27. 15.
  28. chp tarzı biat kültürünün ne denli iğrenç ve nefret doğuran cinsten olduğunu bugünkü yazısında anlatmış olan yazar.
    yaklaşık 10 yıldır beğenerek okuduğum son derece güzel bir izahat üslubu olan yazar.
    http://zaman.com.tr/yazar...arikati-chpye-elma-sekeri
    4 ...
  29. 16.
  30. korkak bir yazardır. yazı işleri müdürü ve kendisine doğrudan kanıtlarıyla birlikte yalan söylemlerini kanıtlamış olmama rağmen kafasını kuma saplayıp benim gibi basit bir sözlük yazarından korkacak kadar basit bir bünyedir.
    evet yalancı ve iftiracı dır.
    1 ...
  31. 17.
  32. (#9993530) nolu entry im de belirttiğim gibi atmış olduğum maile cevap vermekten kaçan,yalanının ortaya çıkması zoruna gitmiş olan basiretsiz yazarımısı bünye.
    zoruna gidenler eksileyebilir istediği kadar.

    siz, size duymak istediğiniz yalanları söyleyenlerle mutlu olurken, ben kendi gerçekliğimde gururla yaşlanıyor olacağım.
    0 ...
  33. 18.
  34. 19.
  35. kutuplasmayi seven gereksiz yere kuyuya tas atan adam. zaman yaziyormus sonra vakit geçer herhalde. ee yapilacak isler tabi. atatürk maasi yazisida saçmaligin daniskasi.
    1 ...
  36. 20.
  37. bu gün yine nefret söylemleriyle dolu ve kendisini küçültmekten öte bir işe yaramayan bir yazı yazmış yazarımsı.

    yazarken nasıl salyalar saçtığını hayal edebiliyorum.

    kendisine acıyorum.
    0 ...
  38. 21.
  39. bugünkü yazısını bediüzzaman said nursi'nin olağanüstü duasına ayırmış zaman gazetesi yazarı.
    http://zaman.com/yazar.do?yazarno=1028
    3 ...
  40. 22.
  41. --spoiler--
    ''istikbal inkılâbâtı içinde en yüksek gür sadâ, islâm'ın sadâsı olacaktır''
    --spoiler--

    http://www.zaman.com.tr/yazar.do?yazarno=1028bugünk ü yazısında okuyunca allahuekber diye noktaladığım bir yazı kaleme almış zaman gazetesi yazarı.
    köşe yazar çizerleri arasında fikir adamı nitelemesine uyan az sayıdaki değerli yazarlardan bir tanesidir.
    1 ...
  42. 23.
  43. kanıtları ile yalancı ve iftiracıdır.
    (#9993530) nolu entry im de belirttiğim gibi atmış olduğum maile cevap vermekten kaçan,yalanının ortaya çıkması zoruna gitmiş olan basiretsiz yazarımısı bünye.
    zoruna gidenler eksileyebilir istediği kadar.

    siz, size duymak istediğiniz yalanları söyleyenlerle mutlu olurken, ben kendi gerçekliğimde gururla yaşlanıyor olacağım.
    1 ...
  44. 24.
  45. çapsız insanlarla muhatap olmasına anlam veremiyorum. sonra buraya gelip "mailleştim, şöyle laf çaktım madara ettim, küfür ettim hakkından geldim" nesiniz la siz kalibreniz ne ki bu düşünce ve iman abidesi insanla aşık atıyorsunuz. ilkokuldan bu yana size şırınga edilen kemalist ideolojiyi reddettiği ve sorgulayıp pisliklerini ifşa ettiği için her zaman olduğu gibi bu insanad kin besliyorsunuz evet. ifade özgürlüğüne bir milim saygınız olsaydı bu fikir insanına saygı duyardınız. bu arada kemalistler kafasını ne kadar kuma sokarsa gerçekler istediği gibi oluyormuş. kafasını kumdan çıkartabilenler için son yazısı.

    Haritanın tamamını görmek için

    "Cumhuriyet tarihinde iki kişi iktidara önceden yaptığı planlarıyla geldi: Mustafa Kemal ve merhum Turgut Özal. Mustafa Kemal, yapacaklarını daha Samsun-Amasya-Erzurum hattında iken Mazhar Müfit Kansu'ya tek tek yazdırmıştı.

    Bunlar, Mustafa Kemal'e ve arkadaşlarına Samsun vizesini veren ingiltere ile Lozan'da tescil edilip, taahhüt altına alındı.

    Aynı ingiltere, "Ortadoğu" denilen coğrafyada mevcut sunî sınırları çizen ülkedir de. Bu sınırlar öyle çizildi ki, meselâ Kürtler Irak, Suriye, iran ve Türkiye arasında, Belucîler iran, Pakistan ve Afganistan arasında dağıtıldı. Çok açıktı ki, bu etnik unsurlar, islâm ülkelerinin tamamen kendileriyle meşgul olması ve vakti geldiğinde bir defa daha bölünmesi adına kullanılacaktı. Nitekim ingiltere mahreçli Financial Times gazetesinin Mayıs 1983'te, PKK'nın kuruluş günlerinde, yayınladığı ve dünyanın 2010 yılında alacağı öngörülen (yani planlanan) haritada zikri geçen dört ülkeye dağıtılmış Kürt bölgesi 'Büyük Kürdistan' olarak çiziliyordu. Dolayısıyla, PKK/KCK terörüne öncelikle bu açıdan değil de, Güneydoğu'daki şartların kendiliğinden sebep olduğu bir terör olarak bakanlar, fecî yanılıyorlar. Yavuz Sultan Selim, Mısır seferine çıkarken idris-i Bitlisî kendisini, Güneydoğu Anadolu'yu da Osmanlı Devleti sınırlarına katmaya teşvik etmiş ve "Sultan'ım, bu bölgenin güvenliği Musul'dan geçer." diyerek, Musul'a kadar fethedilmesi gerektiğini bildirmişti. idris-i Bitlisî'nin kurmay zekâsına sahip olmayanlar, ingilizlerin islâm dünyasında çizdiği sunî sınırlara teslim oldular.

    Taha Kıvanç, Lütfi Akdoğan'ın hatıralarından bir zaman MiT müsteşarlığı yapmış bulunan Fuat Doğu'nun değerlendirmesini aktarıyor. Doğu'ya göre "(ittihat ve Terakki Partisi'nin başına) Enver Paşa ve arkadaşlarını getiren(ler) yalnız Siyonistler değildi; Siyonistlerle birlikte ittihatçıları iktidara getiren de bu bahsettiğimiz 'kitle güç' oldu. Yine Siyonistlerle el ele vererek bu kitle güç, Atatürk'ü başa getirdi." Fuat Doğu'nun "kitle güç" dediği, 31 Mart 1908 hadisesiyle birlikte Türkiye'yi içten ele geçiren güçtür ve arkasında daima ingiltere olmuştur. Cem Ersever, "Ortadoğu'daki hadiselerin istihbarat faaliyetini ingiliz gizli servisi yürütür; askerî operasyonları da ABD yapar." diye yazar. Ve, ABD için en önemli meselenin israil'in güvenliği olduğunu ABD'li yetkililer tekrar ediyor. PKK ile 2005 yılında başladığı ortaya çıkan ve 2010'da tek bir maddesini bile hiçbir yetkilinin halk önünde kabûllenemeyeceği mutabakata dönüşen Oslo sürecinin mimarı da ingiliz gizli servisi. KCK'nın bu süreçte teşkilatlanıp, metropolleri patlayıcılarla doldurduğunu da belirtelim.

    Lütfi Akdoğan, Demirel'in ağzından ABD'nin Kürt bölgesini Türkiye'den her bakımdan çok daha iyi bildiğini ve "Kürt meselesi"nde Türkiye'den tamamen farklı düşündüğünü de yazıyor. "Ortadoğu" politikalarında önceliği daima israil olan ABD'nin 1990 Irak savaşını aynı mesele için çıkardığını ve aynı mesele için yeni bir Irak savaşı çıkarıp, Saddam'ı yok edeceğini yine Lütfi Akdoğan vasıtasıyla Demirel'den öğreniyoruz. Fethullah Gülen Hocaefendi, Mavi Marmara hadisesinde "israil'le diplomasi sonuna kadar kullanılabilirdi." dediğinde yer yerinden oynamıştı. iki yıldır dış politikada ve bizzat bölgemizde ne duruma düştüğümüz ortada. Teröre karşı ilk defa gerçek ve başarılı bir mücadele vermeye başlar başlamaz Uludere'de 34 masum vatandaşımızı kendi uçaklarımızla katlettik. Suriye ile uçak krizi için hadisenin olduğu daha ilk gün "ikinci bir Uludere olabilir." diye yazdım. Uludere'de uçaklarımıza vatandaşlarımızı hangi merkez veya güç bombalatmışsa, uçağımızı Suriye'ye gönderip düş(ürül)mesine sebep olan da aynı merkez veya güç olsa gerektir.

    ÖYM'ler, Fuat Doğu'nun Siyonistlerle birlikte çalışan 'kitle güç' olarak andığı bu merkez veya gücün bir yerinden yakalamıştı ve cesaretle dalga dalga üzerine gidiyordu. Ama birtakım duygusal ve şahsî sebeplerin yanı sıra, Oslo sürecine kurban edildiler. Harita tam görülsün diye yazdım. "
    0 ...
  46. 25.
  47. sonuna kadar okunması gereken bir yazı :

    ingiliz parmağı takkenin altında saklı
    edit : http://www.yenicaggazetes...altinda-sakli-23430yy.htm
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük