bir zamanlar eğitim alanında farklı "müfredat" ve uygulama yöntemleri için alternatif görüşler ortaya koyan, kıymetli matematikçi. matematik dünyası adıyla bir dergi de çıkarıyor sanırım.
kendisinin genellikle olduğu gibi 'kazık' bir dersinin finalinde, sınavdan önce, kağıtlar dağıtılırken: "arkadaşlar, sınav cidden kolay değil, ben, şahsen kendi hazırladığım bu sınava girsem en fazla 70 alırım" demiştir. yine, bir başka sınavında da, yanına giderek, soru hakkında aklına takılan bir şeyi soran öğrenci arkadaşımıza, "nasılsa yapamayacaksın, boş bırak" şeklinde karşılık vermiş, bizleri buz kestirmiş, dumurlar diyarına sürüklemiştir.
kesinlikle dünya çapında bir zekaya ve birikime sahip olan, büyük bir matematikçidir. bilgi üniversitesi matematik, finansal matematik ve bilgisayar bölümlerinin 'çilekeş' öğrencilerinin kabusudur.
ara vermek nedir bilmeksizin 3 saate yakın ders yapmışlığı bizzat tecrübeyle sabittir. kendisinden alınan dersler, asgari 2 tekrardan sonra verilebiliyor ise, büyük yetenek ve çalışma söz konusudur. zaten ağır bir içeriğe sahip olan karmaşık ve yoğun dikkat gerektiren derslerinde, aralara da güncel ve geçmişe dair önemli mesajlar sıkıştırarak, iyice delirmenizi sağlar. ancak, babasına benzeyen fiziği, kısacık boyu, her daim dağınık giysileri ve 'r' kusuruyla sevimli ve gayrıresmi de bir havası vardır.
dünya genelinde en önemli 5 okuldan biri olan yale'de eğitim görmüştür. yurt dışında olduğu sırada babasıyla sık sık mektuplaşmışlardır; bu uzun, duygusal ve edebi içeriğe sahip mektuplar kitap haline getirilmiştir. ayrıca, matematikle ilgili kitapları da mevcuttur.
kendileri benim her pazartesi ve salı günleri derslerime girmiş olup hala daha hocamdır.
alim olabilir, çok iyi ders de anlatabilir, hatta çok karizmatik de olabilir.
ama okulun ilk ilk dersinde bana dediği laf çok ağrıma gitmişti.
ali nesin: anladınız mı?
ben: allah allah ne garip!
ali nesin: burda ben varken allah'ı çağırmana gerek yok!
bayramdan önceki son dersimiz onunla;
ali nesin: anlıyor musun ?
ben: hayır hocam bu saatte çok zor saat 6.30. 10 saattir okulda dersteyim.
ali nesin: iftar saati dimi?
ben: evet hocam.
ali nesin: ya beni tercih et yada senin allah'ını !
demin ki dersinde gene bana ve inancıma takılmadan edememiştir kendileri.
dersinde, tüm sayıların karelerinin toplamının formulunu oluşturmuştur. bizden de, tüm sayıların küplerinin toplamının formulunu bulmamızı istemiştir.
ben: hocam, ben başka bir yol biliyorum. sizin yaptığınız yoldan yapmam şart değil dimi?
ali nesin: banane, nası yaparsan yap. istersen otur allah' a dua et, bakam bulcan mı?
babasının oğlu derler ya öyle bir adam.
aziz nesin'in oğlu.
matematikçi.
akademisyen.
ressam.
bilim adamı. nesin vakfı'nın yöneticisi.
matematik köyü'nün kurucusu.
ali nesin, matematiği korkulu rüyası haline getiren ve tıpkı benim gibi matematik özürlü olanlar için matematiği sevdirecek birçok dergi ve kitapa da imzasını atmış.
bununla ilintili olarak matematik dünyası adlı bir dergi çıkartıyor: http://www.matematikdunyasi.org/abonelik/abone.html
sohbetiyle insana keyif veren;
-50 yaşına gelmiş bir adamın hayattan çok da beklentsi olmuyor, idealleri olmuyor pek tabi. artık benim de tek gayem, nesin vakfı'nı geliştirmek ve öğrenci yetiştirmek. 50 yaşına gelmişim. 10-20 yıl sonra öleceğim ancak yetiştirdiğim öğrenci kadar yaşayabilirim. başka bir idealim yok hayata dair. he bir de çocuk istiyorum.., diyen güzel insan.
ali nesin der ki: insan, sosyalleşmiş bir hayvandır. sosyal sorumluluklarının bilincine varmayıp, toplumsal görevlerini yerine getirmediği müddetçe salt hayvandır.
bilgi üniversitesi'nde öğrencilere cehennem azabı çektirdiğine kanaat getirdiğim zebani. bunun dışında matematik köyü gibi bir ilim irfan yuvasını kurduğu için çok takdir etmiştik kendisini, aslında olaylar şöyle gelişti; bir gün gazeteden köyün kurulduğunu haber aldık, öğrenciler filan.. yurt dışından öğretmen bile getirtmişler, ücretsiz bir eğitimmiş, her şey çok normalmiş ve çok güzelmiş... sonrasında köyün zorda olduğunu, kaçak olduğu gerekçesiyle kapatılacağını okuduk. sonra bir baktık jandarma köyü basmış... aydınlık görünce dayanamıyoruz çünkü altında bir şey arıyoruz hemen. o köyde başörtülü öğrenciler olduğunu da biliyoruz ayrıca. olsun, ali nesin'in gözlerindeki o ışık, o anlam yeter.
hatırlatmak lazım kendisine bundan 15 yıl önce bir sivas katliamı hatta soykırımı vardı. baban da yakılmak istenenler arasındaydı. onu yakmaya çalışanlar kimdi acaba? nasıl unuttun baban ve arkadaşları orda canlarının derdinde kurtulmaya çalışırken onları kurtarmak için gelen itfaiyenin işini yapmasını engellemeye çalışan ve bir yandan da halkı galeyana getirmek için bağırıp çağıran o kel insan müsvettesini?
yapma be ali nesin...bütün bunları televizyondan izlediğimde ben 10 yaşındaydım, ben bile unutmadım. kaldı ki yakılan, yakılmaya çalışılan senin babandı, belki evine onlarca kez gelen amca, teyze dediğin aydınlardı, babanın arkadaşlarıydı. nasıl unutursun?
son olan türban davalarından sonra kardeşi ahmet nesini daha çok sevdiğimi anladığım adam.kardeşininde dediği gibi babasının düşünceleriyle ali nesin'in düşünceleri galiba uyuşmuyor,galiba aynı yolda değiller.
babasının kemiklerini sızım sızım sızlatmıştır diyenler tarafından, kraldan çok kralcı dalkavuklar tarafından döneklikle suçlanan adam. sapla samanı karıştırmadan özgürlükleri savunabilme cesareti gösterebildiği için bağışların bıçak gibi kesildiği vakfın başkanı. matematik profesörü, matematik köyü kurucusu, şair yazar, ressam... farklı inançlara sahip olmamıza rağmen büyük saygı duyduğum şahsiyet.