Her gelmenin gelmek demek olmadığını, haliyle de her gitmenin aslında gitmekten sayılmayacağını daha bebeyken öğrenmiştim. ilk annem gitmişti benden. iki yaşındayken abiydim çünkü ve kardeşimin ona benden daha çok ihtiyacı vardı. Tamam derdim çaresiz, sıramı beklerdim. Ama sıra hiç gelmezdi. Çünkü sıranın bana gelecek gibi olduğu zamanlarda bir sürü kardeşim daha oldu. Öyle öyle büyüdüm işte..
Anladım hep durumu ve ve hep hak verdim anneme. Ne kızdım ne sitem ettim. Bekledim yine de... Dizimi masanın köşesine çarptığımda, mahalledeki çocuklardan dayak yediğimde, babam ilk tokatı attığında... içime içime ağladım hep. içime içime ağladım ve bekledim. Annemi bekledim. Koşup gelseydi annem, sarılsaydı bana, yapıştırsaydı kafamı göğsüne, ortalığı ayağa kaldırırcasına ağlardım. Ama annem hiçbirinde gel-e-medi. Hep çok işi vardı çünkü! Öyle öyle, kimselere göstermeden, içime içime ağlamayı öğrendim.
Demem o ki, ben şimdi sana kalk gel demem. Beklerim hep ama gel demem. Diyemem. Çünkü öyle öğrendim. Canım çok yanıyor şu an. Eğer gelirsen, sarılırsan bana, yapıştırırsan kafamı göğsüne, ortalığı ayağa kaldırırcasına ağlarım. Ama gel demem. Diyemem. Öyle öğrendim çünkü. Öyle büyüdüm. Gelmezsen işi vardır derim. Çünkü biliyorum. Sevdiğim bütün kadınların hep, hep çok işi oldu çünkü. Bir şey demem o yüzden. Oturur beklerim. Gelirsen ne iyi edersin. Gelmezsen bir şey demem. Beklerim...
Beşiktaş'lı oluşumun hikayesi bir tür çaresizlik ve yokluk hikayesidir. Beş altı yaşlarındayım. Yıldıztepe Mahallesinde oturuyoruz. Evimizin tam karşısında geniş bir arsa var. Mahallenin çocuklarıyla beraber sabahtan akşama kadar it gibi top koşturuyoruz. Takım falan tutmuyorum henüz ama kırmızıyı çok sevdiğimden Galatasaray'a yakın gibiyim..
Kahvaltı sonrası kendimi arsaya attığım her zamanki günlerden bir gün. Bir kaç arkadaş bekliyor zaten. Birlikte minyatür kale maç yapmaya başlıyoruz. Bir süre sonra yanımıza geliyorlar sırıta sırıta. Şimdi isimlerini bile anımsamadığım iki kardeş. Sırtlarında pırıl pırıl Galatasaray formaları. Babaları almancı, izne gelirken almış hediye diye. Nasıl da güzeller. O güne kadar ne benim ne de diğer çocukların forması olmamıştı hiç. Geberiyoruz kıskançlıktan. Resmen geberiyoruz. Devam ediyoruz bir süre sonra maça ama kimsenin oyunla alakası kalmamış. Herkesin aklı formalarda. Bırakıyoruz maçı. Ben fazla dayanamayıp koşarak eve gidiyorum. Babam işte. Annem evde. Soluk soluğayım. Annee diyorum, anne n'olur bana forma alalım. Gülüyor annem önce. Israrımı görünce de bağırmaya başlıyor. Para nerde diyor, kardeşinin götüne bez alamıyoruz sen forma derdindesin. Sahi ya lan. Bizim paramız yok ki. Zaten ben bildim bileli hiç olmadı ki paramız. Neyse.. Çekiliyorum bir köşeye burnumu çeke çeke ağlıyorum. Annem kapı aralığından bana bakıyor. iyice abartıyorum ağlamayı. Annem yan odaya geçiyor. Takır tukur sesler. Hiç dışarı çıkasım yok. Ağlamayı da kestim. Mal mal oturuyorum. Annem sesleniyor. isteksizce yanına gidiyorum. Bir şey uzatıyor bana. Eski siyah tişörtümün üzerine beyaz atlet parçaları dikip forma yapmış. Arkasına da 7 rakamı dikmiş. Anne diyorum bu Beşiktaş forması. Ben Galatasaray istiyorum. Olsun oğlum diyor bu daha güzel. Hem bak 7 numara bu Feyyaz'ın forması. Forma bir şeye benzemiyor aslında. Alelacele çocuk avutmak için yapılmış uyduruk bir şey. Ama annem o kadar güzel gülüyor ki. O dakika karar veriyorum. Ben artık Beşiktaş'lıyım..
Velhasıl neden Beşiktaş sorusunu duyduğumda sallama cevaplar verirdim.bugüne kadar. ilk kez itiraf ediyorum. Beşiktaş'lıyım çünkü paramız yoktu. Beşiktaş'lıyım çünkü kırmızı tişörtüm yoktu. Beşiktaş'lıyım çünkü o gün annem bana çok güzel gülüyordu...
tebessüm ve hüznü bir arada okuduğumuz ve Beşiktaşlılığımızla bir kez daha övündüğümüz yazının sahibi.
ben obi wan kenobi değilim sevgilim
ışın kılıcım yok, kahrı ikiye bölemem
olsa olsa bağımsız film çekme heveslisi
düşük bütçeli işler yapmak zorunda kalan
uzakdoğulu bir yönetmenin
üçüncü sınıf komik kostümlü kahramanı olabilirim..
ben cüneyt arkın değilim sevgilim
seni tehlikelerden koruyamam
şöyle irice bir mahalle delikanlısıyla kavga etsem
yani sana laf atsa biz seninle parkın orada el ele yürürken
ben de kavga etmek zorunda kalsam
iki dakikada ağzımı burnumu kırar..
ben polat alemdar değilim sevgilim
ister istemez yaptığımız işlerin sonunu düşünürüm
misal biz seninle yasa dışı bir işe girsek
polis yakalasa sonra beni, sorguya alsa
behzat ç. gibi bir komiser çıksa mesela karşıma
iki tokat atsa
hemen senin adını veririm..
ben hazreti ali değilim sevgilim
sabrım da şefkatim de merhametim de
bir yere kadar..
"Sen gelmesi gitmesi bir, el kadar kadındın
Ben annem hariç sevdiğim her şeyde yanıldım
Olmayacak yerlerde biteviye kalırdın
Her yeni gün umutla geleceksin sanırdım
Böyle böyle gölgene razı oldum, alıştım
Annem hariç sevdiğim her şeyde yanıldım"
Ben seni severim belki de rabbim buna hazır değil.
Her şeyin güzelini sever o ideal birliktelikler ister
Seninle benim yan yana oturacağımız çekyata
Ne ilahi adalet sığar ne de diyalektik..
içime çöreklenmiş sığ bir sığır var benim.
Ben seni severim sevmesine de
iş çıkarmasana şimdi ne gerek var güzelim
Nevi şahsına münhasır yazar. Sosyal medyada takip ettiğinizde ne kadar alçak gönüllü olduğunu hemen fark eder insan. En çok da alengirli şiir ile popüler olmuş gibi görünse de onun kadar güzel birçok şiiri var.
Bu arada (bkz: küçük prens) onun için çok kıymetli. Hala eskişehir`de bir okulda öğretmenlik görevini yapmakta.
Kuralsız yaşayan, kural kendisi olan güzel bir adam. güzel şiirleri ile var olsun.
Susmalarımı konuştuklarıma say. Ve sen de sus mümkünse. Her günü ayrı günah sayılacak o kadar zamanı birbirimizden habersiz yaşadık biz. Sonra merhamet etti Tanrı, bizi karşılaştırdı. Şimdi bu zamana kadar birbirimizde geç kaldığımız ne varsa izin ver hepsini tamamlayayım. O kadar çok boş konuştuk ki başka başka insanlarla artık bundan sonra edeceğimiz her laf teferruat. Sus.. Beni de sustur. Renkli elişi kağıtlarına hayallerimizi nakşedelim, farklı şekillerden aynı anlamları çıkaralım sonra. Sonra.. Sonrasının ne önemi var? Durma. Bende eksik olan ne varsa sende olanlarla tamamla..
93.
Başka her şey ihtimaldi
gelirdin ya da gelmezdin
olurdu ya da olmazdı
severdin ya da sevmezdin
ölürdüm ya da yaşardım
ortasında 'or not' olan
'to be' ydi başka her şey
başka her şey detaydı
olurdu olmasa da
olmamış olan her şey
başka her şey komikti
tuhaftı
anlamsızdı
sen vardın o sıra bir tek sen
başka her şey saçmaydı..
Ben şimdi sana, ben iyi bir adam değilim, bırak, benimle uğraşma diyeceğim. Sen diyeceksin ki yok, sen aslında iyi bir adamsın. Değilim diyeceğim, bu kadar kadın yanılmış olamaz. Bu kez farklı diyeceksin, ben farklıyım. Bunu duymuştım daha önce diyeceğim. Bende ilginç bulduğun ne varsa sana doğru çeken, virgülüne bile dokunmadan aynı şeyleri bahane edip beni terk edeceksin diyeceğim. Asla böyle bir şey olmayacak diyeceksin. Gülümseyerek, bunu da daha önce duymuştum diyeceğim. Konuşmaya yelteneceksin. Sus diyeceğim. Sus. Söylenebilecek her şeyi daha önce duydum. Kendini yorma diyeceğim. Usulca kalk ve git buradan. Ve çıkarken bana bir oralet söyle. Çünkü böyle zamanlarda oralet içmek gerekir. insan keyifliyken çay, hüzünlüyken de rakı içmeli. Boktan bir tekrarı durup durup yaşıyorsa da, oralet…
--spoiler--
Seninle benim yan yana oturacağımız çekyata
Ne ilahi adalet sığar ne de diyalektik
içime çöreklenmiş sığ bir sığır var benim.
Ben seni severim sevmesine de
iş çıkarmasana şimdi ne gerek var güzelim.
--spoiler--
Bizim gibilerin hayatında sürekliliği olan tek şey can sıkıntısı ve hüzünmüş meğer. Onun dışında, kendimizi biraz olsun iyi hissettiren her şey zavallı halüsinasyonlardan başka bir şey değil...
Ben seni severim sevmesine de toplum buna hazır değil
Nükleer denemeler kyoto sözleşmesi küresel ısınma falan.
Belki sen çok küçüksün belki benim ruhum ölü
Biraz Nietzsche biraz Kant kafan karışmış belki
Parlıamanet'i de bozdular tutunacak dalımız mı kaldı?
Pavyonda tanıdığım bilge bir pezevenk vardı!
Kötü kitaplar okumak kötü yaşamak gibidir derdi.
iyi kitaplar okudum bir boka yaramadı..
Ben seni severim aslında da düzenim bozulur diye korkuyorum
Durduk yere başımıza saçma sapan bir aşk çıkar
Sinemaya gitmeye ele ele tutuşmaya falan kalkarız
işin yoksa çiçek al,saç tara, parfüm sık.
Küsmesi,barışması,ayılması,bayılması
Hatta eninde sonunda kaçınılmaz ayrılması
Meyhanede tanıdığım gerzek bir filozof vardı!
Güzel kadınlar insanın ömrünü uzatır derdi.
Bir sürü güzel kadın girdi hayatıma
Hepsi ağzıma sıçtı..
Ben seni severim belki de rabbim buna hazır değil.
Her şeyin güzelini sever o ideal birliktelikler ister
Seninle benim yan yana oturacağımız çekyata
Ne ilahi adalet sığar ne de diyalektik..
içime çöreklenmiş sığ bir sığır var benim.
Ben seni severim sevmesine de
iş çıkarmasana şimdi ne gerek var güzelim..
Ben seni seviyorum ve sanırım toplum buna hazır
Umurumda bile olmaz nükleer denemeler
Bıraktım Nietzsche'yi Kant'ı kafam hiç karışık değil
Ruhum en güzel yaşında ve sen yeterince büyüksün
Kitaplarda tanıdığım tüm kadınlardan güzelsin..
Ben seni severim ve ikimiz de bundan yararlanırız
Şiirler demlerim sana otlar yetiştiririm
Beşiktaş'ın maçı olur mesela
Diğer kanalda da senin sevdiğin dizi
Maç için öbür odaya geçmem
Seninle dizi izlerim..
Ben seni severim ve rabbim buna razı olur
Diyalektik dediğin zaten kanıtlanmamış bir varsayım
Kanıtlansa da fark etmez şu dakikadan sonra
Olsa olsa aşkımıza teorik gerekçe olur
Ben seni severim gülüm hadi bana iş çıkar
işim gücüm sen ol benim ben seninle çok güzelim.
kapatsan gözlerini uzansan kanepeye
kapatmasan da olur tabi
merak etme problem yapmam
bu akşam senin için bir sürü fedakarlık
yapabilirim
şimdi istesen benden son sigaramı bile veririm
şimdi mesela ikimiz son sürat giden
bir trene
yetişemesek bile binmeye niyet edebiliriz
ameller niyetlere göreyse varsa harbiden öyle bir şey
niyet etsem sıkı sıkı uyurkenden
uyanıncaya
uyandığımda belki seni yanı başımda görebilirim..
bir ikimiz kalsak şimdi terimizi silmeye
bir üşensek
bir üşensek kalsak öyle
sırılsıklam
uyuyakalsak öylece birlikte aynı yere
sabitlemişken gözlerimizi aynı anda
uykuya dalsak
eflatun bir at görsek rüyamızda aynı anda
eflatun at olmaz deme deneyelim bak
olabilir
yeter ki uyuyabilelim çünkü beraber uyumak
her türlü ön yargının üstesinden gelebilir..
Şiirlerini pek sevmesem de samimiyeti için takip ettiğim güzel insan. içimizden biri. Aynı zamanda Felsefe öğretmeni ve iyi bir küçük prens koleksiyoncusu.
Adın üç kere geçti saçma sapan bir yarışma programında
Yalnız olsam Çok ağlardım ama arkadaşlarım bakıyordu
Aşti dolusu gürültüyü sıkıştırıp gözbebeklerime
Kanka dedim hadi bir çay koy da içelim..