Medine de yazılmış olan 200 ayet'ten ibarettir. 33. ayetinde geçen imran ailesi, sureye adını vermiştir. imran ailesi, Kur'ana göre Meryem in babası olup peygamberlik ve hikmet (bilgelik) ocaklarından olan bir ailedir.
--spoiler--
O hâlde hep birlikte Allahın ipine (Kurâna) sımsıkı sarılın ve parçalanmayın!Hem Allahın size olan ni'metini hatırlayın! Hani (siz) (birbirinize) düşmanlar idiniz de (Allah)kalblerinizin arasını (islâm ile) birleştirdi; böylece Onun ni'meti sâyesinde kardeşler oldunuz. Hem ateşten bir çukurun kenarında (küfür içinde) idiniz de sizi oradan kurtardı. Allah, size âyetlerini böyle açıklar, tâ ki hidâyete eresiniz.
--spoiler--
Medine'de nazil olmuştur. 200 (iki yüz) ayettir. 34-37. ayetlerde Hz. Meryem'in babasının mensup olduğu imran ailesinden söz edildiği için sure bu adı almıştır.
Orada tüm insanlar için zaaf olan sevgi türlerinden bahsedilmiştir sevgili okuduğunu yorumlamak konusunda başarısız arkadaşım.
Nedir o zaaflar?
erkekler için kadın zaafı, kadınlar için altın(takı) zaafı, tüm insanlar için mal mülk zaafı, güç zaafı(oğullar) gibi.
Herkes kabul edecektir ki kadınların erkek zaafı fıtratında yok iken erkekler nasıl kadın peşinde malını mülkünü, çoluğunu çocuğunu, hayatını heba edebiliyor.
Senin oyununa gelip gerçek açıkları olan günümüz hristiyanlığına saldırmayacağım. Sevgi dinine(!) inanan sen hunharca saldırmaya devam et.
Abicim algında bir sorun mu var. Ayet gayet açık. Daha arapça ekten falan söz ediyorsun.
Ayette insanlara hitap edilmiş. Ve kadın zaafı kimde var. Ve bu zaaf anılmaya değer, dikkat edilmesi, üstünde durulması gereken bir zaaf değil mi sence?
Kuran-ı Kerim'in üçüncü suresidir. Medine döneminde inmiştir. 200 âyettir. Sûre, adını 33. âyette geçen “Âl-i imrân” tamlamasından almıştır. Âl-i imrân, imran ailesi demektir.
O sana kitabı, gerçeğin ta kendisi ve öncekileri doğrulayıcı olarak indirmiştir; daha önce insanlara doğru yolu göstermek üzere Tevrat ve incil’i indirmişti; furkanı da indirdi. Bilinmeli ki Allah’ın âyetlerini inkâr edenler için şiddetli bir azap vardır. Allah suçlunun hakkından gelen mutlak güç sahibidir. ﴾3-4﴿
Rabbimiz! Bizi doğru yola eriştirdikten sonra kalplerimizi saptırma, bize tarafından bir rahmet bağışla. Hiç kuşku yok, lütfu bol olan yalnız sensin. ﴾8﴿
De ki: Size bunlardan daha iyisini bildireyim mi? Takvâ sahipleri için rableri katında, altlarından ırmaklar akan, ebediyen kalacakları cennetler, tertemiz eşler ve Allah’ın hoşnutluğu vardır. Allah kullarını eksiksiz görmektedir. ﴾15﴿
(Bu nimetler) “Ey rabbimiz! Biz gerçekten iman ettik, günahlarımızı bağışla, bizi ateş azabından koru” diyenler, sabredenler, doğruluktan şaşmayanlar, huzurda boyun bükenler, hayır yolunda harcama yapanlar ve seher vakitlerinde Allah’tan bağışlanma dileyenler (içindir). ﴾16-17﴿
Allah, hak ve adaleti ayakta tutarak, kendinden başka tanrı olmadığını bildirdi; melekler ve ilim sahipleri de bunu ikrar ettiler. (Evet) O’ndan başka tanrı yoktur; O mutlak güç ve hikmet sahibidir. ﴾18﴿
Kuşkusuz Allah katında din islâm’dır. Kitap verilenler, ancak kendilerine ilim geldikten sonradır ki, aralarındaki hak tanımazlık yüzünden ayrılığa düştüler. Allah’ın âyetlerini inkâr edenler bilmelidirler ki Allah’ın hesabı çok çabuktur. ﴾19﴿