Medine döneminde inmiştir. 200 âyettir. Sûre, adını 33. âyette geçen "Âl-i imrân" tamlamasından almıştır. imrân, Hz.Mûsâ ile Hz.Hârûn'un babasıdır. Âl-i imrân, imrân ailesi demektir.
ilahi kelamın özü olan açık ve kesin hükümlü mesajlar ile müteşabihleri kapsayan bu ilahi kelamı sana bahşeden o dur. kalpleri hakikatten sapmaya meyilli olanlar, sırf kafaları karıştıracak şeyler bulmak için ve o na keyfi anlamlar yüklemek amacıyla ilahi kelamın müteşabih(1) olarak ifade edilen kısımlarına uyarlar; oysa ondan başka kimse onun kesin anlamını bilemez. bu yüzden bilgide derinleşenler şöyle derler:"biz o na inanırız: tümü ondandır(rab); derin kavrayış sahipleri dışında kimse bundan ders almasa da."
7.ayet bir çok yorumlayıcıya göre o nu anlamak için anahtar vazifesi gören bir ayettir.
kuran da birden çok anlam ve yorum götürmeyen muhkem denilen ayetler ve okuyanlarının niyetlerine göre yorumlayacağı müteşabih(sembolize edilmiş) ayetlerin varlığından bahseder. tam bir kavrayış isteyenlerin, bu sembolik ayetlerde anlatılanlara yaklaşım niyetleri önemlidir der.
39,45,46,55. ayetleri tamamen Hz.Isa ve onun cocuk iken konusmasi, yukselisi ve olmesini ayrintili anlatmaktadir. Hristiyan arkadaslarimin farkli tanrilara inaniyoruz biz dediklerinde gosterdigim ayettir.
18. ayeti:
"Allah, melekler ve ilim sahipleri, ondan başka ilah olmadığına adaletle şâhitlik ettiler. Ondan başka ilah yoktur. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir."
bu surede allah'ın da o'ndan başka ilah olmadığına şahitlik ettiğinden söz etmektedir. burada aklı karıştıran "allah o'na şahitlik ediyorsa o kimdir?" sorusu olmuştur. çünkü allah kainatı meydana getiren bir varlıktır, eğer evrenin ötesi de varsa, ki pararel evrenler bilim adamlarının araştırma konusudur, o halde başka evrenler de mi var ve oranın da başka yaratıcıları mı var? o halde bu kainat yaratıcılarını yaratan da mı var?
bunun gibi soruları çoğaltmak mümkündür ancak, dünyada henüz tanrı'nın varlığı ya da yokluğu konusunda fikir birliğine varılamadığı için, bu sorular bir süre uzak kalacağa benzemektedir.
not: ayet meali, diyanet işleri'nin sitesinden aynen aktarılmıştır.
185. Her canlı (nefis) ölümü tadacaktır. Ecirleriniz (yaptıklarınızın karşılıkları) ancak kıyâmet günü tastamam verilecektir. (O gün) kim ateşten uzaklaştırılır da cennete konulursa, artık o gerçekten kurtuluşa ermiştir. Bu dünya hayatı, ancak aldatıcı bir metâ (geçici zevk ve faydalanma)dan ibarettir. [krş. 21/35; 29/57]
186. Andolsun ki, mallarınız ve canlarınızla (fedâkârlığa katlanma) hususunda imtihan edileceksiniz; ve (üstelik) sizden önce kendilerine kitap verilmiş olanlardan ve müşriklerden çok incitici şeyler işiteceksiniz. Eğer sabreder ve takvâ üzere olursanız, elbette bu (davranış), yapılacak işlerin en değerlisidir. [krş. 2/109]
Begavi tefsirinde Hz.Ali'nin Resulü Ekrem(s.a.v)'den şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir;
''Fatiha,Ayet-el Kursi ve Al-i imran Suresi'nin 18 ve 26ıncı ayetlerini Allah Teala yeryüzüne indirmek istediği vakit;bunları Arş'da astı.
Bu ayetler:
-'Ya Rab!Bizi yeryüzünde isyan edenlere mi göndereceksin?' dediler.
Allah Teala:
-Kim ki sizi namazın sonunda okursa,Ben ondan razı olup onu cennete kor,günde yetmiş defa ona nazar eder ve yetmiş dileğini kabul ederek onu rahmetime boğarım,buyurdu.''
imran ailesi anlamına gelmektedir. ilk 18 ayeti diyanet çevirisine göre aşağıdaki gibidir.
bismillâhirrahmânirrahîm.
1.elif lâm mîm.
2.allah, kendisinden başka hiçbir ilâh bulunmayandır. diridir, kayyumdur.
3,4.o, sana kitabı hak ve kendisinden öncekileri doğrulayıcı olarak indirdi. o, daha önce tevratı ve incili insanlar için birer hidayet olarak indirmişti. furkanı da indirdi. şüphesiz, allahın âyetlerini inkâr edenler için şiddetli bir azap vardır. allah, mutlak güç sahibidir, intikam sahibidir.
5.şüphesiz yerde ve gökte allaha hiçbir şey gizli kalmaz.
6.o, sizi rahimlerde, dilediği gibi şekillendirendir. ondan başka ilâh yoktur. o, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.
7.o, sana kitabı indirendir. onun (kuranın) bazı âyetleri muhkemdir, onlar kitabın anasıdır. diğerleri de müteşabihtir. kalplerinde bir eğrilik olanlar, fitne çıkarmak ve onun olmadık yorumlarını yapmak için müteşabih âyetlerinin ardına düşerler. oysa onun gerçek manasını ancak allah bilir. ilimde derinleşmiş olanlar, ona inandık, hepsi rabbimiz katındandır derler. (bu inceliği) ancak akıl sahipleri düşünüp anlar.
8.(onlar şöyle yakarırlar): rabbimiz! bizi hidayete erdirdikten sonra kalplerimizi eğriltme. bize katından bir rahmet bahşet. şüphesiz sen çok bahşedensin.
9.rabbimiz! şüphesiz sen, hakkında şüphe olmayan bir günde insanları toplayacaksın. şüphesiz allah vadinden dönmez.
10.şüphesiz, inkâr edenlere, ne malları, ne de evlatları allaha karşı hiçbir fayda sağlar. onlar ateşin yakıtıdırlar.
11.(bunların durumu) firavun ailesinin ve onlardan öncekilerin durumu gibidir: âyetlerimizi yalanladılar. allah da onları günahlarıyla yakaladı. allah, azabı çok şiddetli olandır.
12.inkâr edenlere de ki: siz mutlaka yenilgiye uğrayacak ve toplanıp cehenneme doldurulacaksınız. orası ne fena yataktır!
13. şüphesiz, karşı karşıya gelen iki toplulukta sizin için bir ibret vardır: bir topluluk allah yolunda çarpışıyordu. öteki ise kâfirdi. (onları) göz bakışıyla kendilerinin iki katı görüyorlardı. allah da dilediğini yardımıyla destekliyordu. basireti olanlar için bunda elbette ibret vardır.
14.kadınlar, oğullar, yük yük altın ve gümüş, salma atlar, davarlar ve ekinler gibi nefsin şiddetle arzuladığı şeyler insana süslü gösterildi. bunlar dünya hayatının geçimliğidir. oysa asıl varılacak güzel yer ancak allahın katındadır.
15. de ki: size, onlardan daha hayırlısını haber vereyim mi? allaha karşı gelmekten sakınanlar için rableri katında, içinden ırmaklar akan, içinde ebedî kalacakları cennetler, tertemiz eşler ve allahın rızası vardır. allah, kullarını hakkıyla görendir.
16,17. (bunlar), rabbimiz, biz iman ettik. bizim günahlarımızı bağışla. bizi ateş azabından koru diyenler, sabredenler, doğru olanlar, huzurunda gönülden boyun büküp divan duranlar, allah yolunda harcayanlar ve seherlerde (allahtan) bağışlanma dileyenlerdir.
18.allah, melekler ve ilim sahipleri, ondan başka ilâh olmadığına adaletle şâhitlik ettiler. ondan başka ilâh yoktur. o, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.
19.şüphesiz allah katında din islâmdır. kitap verilmiş olanlar, kendilerine ilim geldikten sonra sırf, aralarındaki ihtiras ve aşırılık yüzünden ayrılığa düştüler. kim allahın âyetlerini inkâr ederse, bilsin ki allah hesabı çok çabuk görendir.
20.seninle tartışmaya girişirlerse, de ki: ben, bana uyanlarla birlikte kendi özümü allaha teslim ettim. kendilerine kitap verilenlere ve ümmîlere de ki: siz de ilâmı kabul ettiniz mi? eğer islâma girerlerse hidayete ermiş olurlar. yok, eğer yüz çevirirlerse sana düşen şey ancak tebliğ etmektir. allah, kullarını hakkıyla görendir.
21.allahın âyetlerini inkâr edenler, peygamberleri haksız yere öldürenler, insanlardan adaleti emredenleri öldürenler var ya, onları elem dolu bir azap ile müjdele.
22.onlar, amelleri, dünyada da, ahirette de boşa gitmiş kimselerdir. onların hiç yardımcıları da yoktur.
23.kendilerine kitaptan bir pay verilenleri görmüyor musun ki, aralarında hüküm vermesi için allahın kitabına çağrılıyorlar da sonra içlerinden bir kısmı yüz çevirerek dönüp gidiyor.
24.bunun sebebi, onların, bize, ateş sadece sayılı günlerde dokunacaktır. demeleridir. uydurageldikleri şeyler dinleri konusunda kendilerini aldatmıştır.
25.bakalım, kendilerini o geleceğinde hiç şüphe olmayan gün için bir araya topladığımız ve hiç kimseye haksızlık edilmeden herkese kazandığı tamamen ödendiği vakit, hâlleri nice olacaktır.
26.de ki: ey mülkün sahibi olan allahım! sen mülkü dilediğine verirsin. dilediğinden de mülkü çeker alırsın. dilediğini aziz edersin, dilediğini zelil edersin. hayır senin elindedir. şüphesiz sen her şeye hakkıyla gücü yetensin.
28. müminler, müminleri bırakıp inkârcıları dost edinmesin. kim böyle yaparsa allah ile bir ilişiği kalmaz. ancak onlardan (gelebilecek tehlikeden) korunmanız başkadır. allah, asıl sizi kendisine karşı dikkatli olmanız hakkında uyarmaktadır. çünkü dönüş allahadır.
29.de ki: içinizdekini gizleseniz de, açığa vursanız da allah onu bilir. göklerdeki her şeyi, yerdeki her şeyi de bilir. allah, her şeye hakkıyla gücü yetendir.
30. herkesin yaptığı iyiliği ve yaptığı kötülüğü hazır bulacağı günde kişi, kötülükleri ile kendi arasında uzak bir mesafe bulunmasını ister. yine allah, sizi kendisine karşı dikkatli olmanız hakkında uyarmaktadır. allah, kullarını çok esirgeyicidir.
31. de ki: eğer allahı seviyorsanız bana uyun ki, allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. çünkü allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.
32.de ki: allaha ve peygambere itaat edin. eğer yüz çevirirlerse şüphe yok ki allah kâfirleri sevmez.
33,34.şüphesiz allah, âdemi, nûhu, ibrahim ailesini (soyunu) ve imran ailesini (soyunu) birbirinden gelmiş birer nesil olarak seçip âlemlere üstün kıldı. allah, her şeyi hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.
35.hani, imranın karısı, rabbim! karnımdaki çocuğu sırf sana hizmet etmek üzere adadım. benden kabul et. şüphesiz sen hakkıyla işitensin, hakkıyla bilensin demişti.
36. onu doğurunca, rabbim! dedi, onu kız doğurdum. -oysa allah, onun ne doğurduğunu daha iyi bilir- erkek, kız gibi değildir. ona meryem adını verdim. onu ve soyunu kovulmuş şeytandan senin korumana bırakıyorum.
37.bunun üzerine rabbi onu güzel bir şekilde kabul buyurdu ve onu güzel bir şekilde yetiştirdi. zekeriyayı da onun bakımıyla görevlendirdi. zekeriya, onun bulunduğu bölmeye her girişinde yanında bir yiyecek bulurdu. meryem! bu sana nereden geldi? derdi. o da bu, allah katından diye cevap verirdi. zira allah, dilediğine hesapsız rızık verir.
38. orada zekeriya rabbine dua etti: rabbim! bana katından temiz bir nesil bahşet. şüphesiz sen duayı hakkıyla işitensin dedi.
39. zekeriya mabedde namaz kılarken melekler ona, allah sana, kendisinden gelen bir kelimeyi (isayı) doğrulayıcı, efendi, nefsine hâkim ve salihlerden bir peygamber olarak yahyayı müjdeler diye seslendiler.
40. zekeriya, ey rabbim! bana ihtiyarlık gelip çatmış iken ve karım da kısır iken benim nasıl çocuğum olabilir? dedi. allah, öyledir, ama allah dilediğini yapar.
41.zekeriya, rabbim! (çocuğum olacağına dair) bana bir alâmet ver dedi. allah da şöyle dedi: senin için alâmet, insanlarla üç gün konuşamaman, ancak işaretleşebilmendir. ayrıca rabbini çok an, sabah akşam tesbih et.
42.hani melekler, ey meryem! allah, seni seçti. seni tertemiz yaptı ve seni dünya kadınlarına üstün kıldı.
43.ey meryem! rabbine divan dur. secde et ve (onun huzurunda) rükû edenlerle beraber rükû et demişlerdi.
44.(ey muhammed!) bunlar sana vahyettiğimiz gayb haberlerindendir. meryemi kim himayesine alıp koruyacak diye kalemlerini (kura için) atarlarken sen yanlarında değildin. (bu konuda) tartışırlarken de yanlarında değildin.
45.hani melekler şöyle demişti: ey meryem! allah, seni kendi tarafından bir kelime ile müjdeliyor ki, adı meryem oğlu isa mesihtir. dünyada da, ahirette de itibarlı ve allaha çok yakın olanlardandır.
46.o, beşikte de, yetişkin çağında da insanlarla konuşacak, salihlerden olacaktır.
47.(meryem), ey rabbim! bana bir beşer dokunmamışken benim nasıl çocuğum olur? dedi. allah, öyle ama, allah dilediğini yaratır. o, bir şeyin olmasını dilediğinde ona sadece ol der, o da hemen oluverir dedi.
48.ve allah ona kitabı, hikmeti, tevrat ve incili öğretecek.
49.allah, onu israiloğullarına bir peygamber olarak gönderecek (ve o da onlara şöyle diyecek): şüphesiz ben size rabbinizden bir mucize getirdim. ben çamurdan kuş şeklinde bir şey yapar, ona üflerim. o da allahın izniyle hemen kuş oluverir. körü ve alacalıyı iyileştiririm ve allahın izniyle ölüleri diriltirim. evlerinizde ne yiyip ne biriktirdiğinizi size haber veririm. eğer müminler iseniz bunda sizin için elbette bir ibret vardır.
50.benden önce gelen tevratı doğrulayıcı olarak ve size haram kılınan bazı şeyleri helâl kılmak için gönderildim ve rabbiniz tarafından size bir mucize de getirdim. artık allaha karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin.
51.şüphesiz allah, benim de rabbim, sizin de rabbinizdir. öyleyse ona ibadet edin. işte bu, doğru yoldur.
52.isa, onların inkârlarını sezince, allah yolunda yardımcılarım kim? dedi. havariler, biziz allah yolunun yardımcıları. allaha iman ettik. şahit ol, biz müslümanlarız dediler.
53.rabbimiz! senin indirdiğine iman ettik ve peygambere uyduk. artık bizi (hakikate) şahitlik edenlerle beraber yaz.
54.onlar tuzak kurdular. allah da tuzak kurdu. allah, tuzak kuranların en hayırlısıdır.
55.hani allah şöyle buyurmuştu: ey isa! şüphesiz, senin hayatına ben son vereceğim. seni kendime yükselteceğim. seni inkâr edenlerden kurtararak temizleyeceğim ve sana uyanları kıyamete kadar küfre sapanların üstünde tutacağım. sonra dönüşünüz yalnızca banadır. ayrılığa düştüğünüz şeyler hakkında aranızda ben hükmedeceğim.
56.inkâr edenlere gelince, onlara dünyada da, ahirette de şiddetli bir şekilde azab edeceğim. onların hiç yardımcıları da olmayacaktır.
57.iman edip salih ameller işleyenlere gelince, allah onların mükâfatlarını tastamam verecektir. allah, zalimleri sevmez.
58.(ey muhammed!) bunu (bildirdiklerimizi) biz sana âyetlerden ve hikmet dolu kurandan okuyoruz.
59.şüphesiz allah katında (yaratılışları bakımından) isanın durumu, âdemin durumu gibidir: onu topraktan yarattı. sonra ona ol dedi. o da hemen oluverdi.
60.hak rabbindendir. o hâlde, sakın şüphe edenlerden olma.
61.sana (gerekli) bilgi geldikten sonra artık kim bu konuda seninle tartışacak olursa, de ki: gelin, oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı çağıralım. biz de siz de toplanalım. sonra gönülden dua edelim de, allahın lânetini (aramızdan) yalan söyleyenlerin üstüne atalım.
62.şüphesiz bu (isa hakkındaki) gerçek kıssadır. allahtan başka hiçbir ilâh yoktur. şüphesiz allah, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.
63.eğer yüz çevirirlerse, şüphesiz ki allah fesat çıkaranları çok iyi bilir.
64.de ki: ey kitap ehli! bizimle sizin aranızda ortak bir söze gelin: yalnız allaha ibadet edelim. ona hiçbir şeyi ortak koşmayalım. allahı bırakıp da kimimiz kimimizi ilâh edinmesin. eğer onlar yine yüz çevirirlerse, deyin ki: şahit olun, biz müslümanlarız.
65.ey kitap ehli! ibrahim hakkında niçin tartışıyorsunuz. oysa tevrat da, incil de ondan sonra indirilmiştir. siz hiç düşünmüyor musunuz?
66.işte siz böyle kimselersiniz! diyelim ki biraz bilginiz olan şey hakkında tartıştınız. ya hiç bilginiz olmayan şey hakkında niçin tartışıyorsunuz? allah bilir, siz bilmezsiniz.
67.ibrahim, ne yahudi idi, ne de hıristiyan. fakat o, hanif (allahı bir tanıyan, hakka yönelen) bir müslümandı. allaha ortak koşanlardan da değildi.
68.şüphesiz, insanların ibrahime en yakın olanı, elbette ona uyanlar, bir de bu peygamber (muhammed) ve müminlerdir. allah da müminlerin dostudur.
69.kitap ehlinden bir grup sizi saptırabilmeyi çok arzu etti. oysa sadece kendilerini saptırıyorlar, fakat farkına varmıyorlar.
71.ey kitap ehli! niçin hakkı batılla karıştırıyor ve bile bile gerçeği gizliyorsunuz?
72.kitap ehlinden bir grup, müminlere indirilene günün başlangıcında inanın, sonunda da inkâr edin, belki onlar (size bakarak) dönerler dedi.
73.sizin dininize uyandan başkasına inanmayın (dediler). de ki: şüphesiz hidayet, allahın hidayetidir. birine, size verilenin benzerinin verilmesinden veya rabbinizin huzurunda aleyhinize deliller getireceklerinden ötürü mü (böyle söylüyorsunuz)? de ki: lütuf allahın elindedir. onu dilediğine verir. allah, lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir.
74.o, rahmetini dilediğine has kılar. allah, büyük lütuf sahibidir.
75."kitap ehlinden öylesi vardır ki, ona yüklerle mal emanet etsen, onu sana (eksiksiz) iade eder. fakat onlardan öylesi de vardır ki, ona bir dinar emanet etsen, tepesine dikilip durmadıkça onu sana iade etmez. bu da onların, ümmîlere karşı (yaptıklarımızdan) bize vebal yoktur demelerinden dolayıdır. onlar, bile bile allaha karşı yalan söylerler.
76.hayır! (gerçek, onların dediği değil.) kim sözünü yerine getirir ve allaha karşı gelmekten sakınırsa, şüphesiz allah da sakınanları sever.
77.şüphesiz, allaha verdikleri sözü ve yeminlerini az bir karşılığa değişenler var ya, işte onların ahirette bir payı yoktur. allah, kıyamet günü onlarla konuşmayacak, onlara bakmayacak ve onları temizlemeyecektir. onlar için elem dolu bir azap vardır.
78.onlardan (kitap ehlinden) bir grup var ki, kitabdan olmadığı hâlde kitabdan sanasınız diye (okudukları) kitaptanmış gibi dillerini eğip bükerler ve, bu, allah katındandır derler. hâlbuki o, allah katından değildir. bile bile allaha karşı yalan söylerler.
79.allahın, kendisine kitabı, hükmü (hikmeti) ve peygamberliği verdiği hiçbir insanın, allahı bırakıp bana kullar olun demesi düşünülemez. fakat (şöyle öğüt verir:) öğretmekte ve derinlemesine incelemekte olduğunuz kitap uyarınca rabbânîler (allahın istediği örnek ve dindar kullar) olun.
80.onun size, melekleri ve peygamberleri ilâhlar edinin. diye emretmesi de düşünülemez. siz müslüman olduktan sonra, o size hiç inkârı emreder mi?
81.hani, allah peygamberlerden, andolsun, size vereceğim her kitap ve hikmetten sonra, elinizdekini doğrulayan bir peygamber geldiğinde, ona mutlaka iman edeceksiniz ve ona mutlaka yardım edeceksiniz diye söz almış ve, bunu kabul ettiniz mi; verdiğim bu ağır görevi üstlendiniz mi? demişti. onlar, kabul ettik demişlerdi. allah da, öyleyse şahid olun, ben de sizinle beraber şahit olanlardanım demişti.
82.artık bundan sonra kim yüz çevirirse, işte onlar yoldan çıkmışların ta kendileridir.
83.göklerdeki ve yerdeki herkes ister istemez ona boyun eğmişken ve ona döndürülüp götürülecekken onlar allahın dininden başkasını mı arıyorlar?
84. de ki: allaha, bize indirilene (kurana), ibrahime, ismaile, ishaka, yakuba ve yakuboğullarına indirilene, mûsâya, isaya ve peygamberlere rablerinden verilene inandık. onlardan hiçbirini diğerinden ayırt etmeyiz. biz ona teslim olanlarız.
85. kim islâmdan başka bir din ararsa, (bilsin ki o din) ondan kabul edilmeyecek ve o ahirette hüsrana uğrayanlardan olacaktır.
86.iman ettikten, peygamberin hak olduğuna şahitlik ettikten ve kendilerine açık deliller geldikten sonra inkâr eden bir toplumu allah nasıl doğru yola eriştirir? allah, zalim toplumu doğru yola iletmez.
87.işte onların cezası; allahın, meleklerin ve bütün insanların lânetinin üzerlerine olmasıdır.
88.onun (lânetin) içinde ebedî kalacaklardır. onların azabı hafifletilmez, onlara göz açtırılmaz.
89.ancak bundan sonra tövbe edip kendilerini düzeltenler müstesnadır. şüphesiz allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.
90.şüphesiz iman ettikten sonra inkâr eden, sonra da inkârda ileri gidenlerin tövbeleri asla kabul edilmeyecektir. işte onlar sapıkların ta kendileridir.
91.şüphesiz inkâr edip kâfir olarak ölenler var ya, dünya dolusu altını fidye verseler bile bu, hiçbirisinden asla kabul edilmeyecektir. onlar için elem dolu bir azap vardır. onların hiçbir yardımcıları da yoktur.
92.sevdiğiniz şeylerden allah yolunda harcamadıkça iyiliğe asla erişemezsiniz. her ne harcarsanız allah onu bilir.
93.tevrat indirilmeden önce, israilin (yakubun) kendisine haram kıldığı dışında, yiyeceklerin hepsi israiloğullarına helâl idi. de ki: eğer doğru söyleyenler iseniz, haydi tevratı getirip okuyun.
94.artık bundan sonra allaha karşı kim yalan uydurursa, işte onlar zalimlerin ta kendileridir.
95.de ki: allah, doğru söylemiştir. öyle ise hakka yönelen ibrahimin dinine uyun. o, allaha ortak koşanlardan değildi.
96.şüphesiz, insanlar için kurulan ilk ibadet evi, elbette mekkede, âlemlere rahmet ve hidayet kaynağı olarak kurulan kâbedir.
97.onda apaçık deliller, makam-ı ibrahim vardır. oraya kim girerse, güven içinde olur. yolculuğuna gücü yetenlerin haccetmesi, allahın insanlar üzerinde bir hakkıdır. kim inkâr ederse (bu hakkı tanınmazsa), şüphesiz allah bütün âlemlerden müstağnidir. (kimseye muhtaç değildir, her şey ona muhtaçtır.)
98.de ki: ey kitab ehli! allah, yaptıklarınızı görüp dururken allahın âyetlerini niçin inkâr ediyorsunuz?
99.de ki: ey kitab ehli! (gerçeği) görüp bildiğiniz hâlde, niçin allahın yolunu eğri ve çelişkili göstermeğe yeltenerek inananları allahın yolundan çevirmeye kalkışıyorsunuz? allah, yaptıklarınızdan habersiz değildir.
100.ey iman edenler! kendilerine kitap verilenlerden herhangi bir gruba uyarsanız, imanınızdan sonra sizi döndürüp kâfir yaparlar.
101.size allahın âyetleri okunup dururken ve allahın resûlü de aranızda iken dönüp nasıl inkâr edersiniz? kim allaha sımsıkı bağlanırsa, kesinlikle o, doğru yola iletilmiştir.
102.ey iman edenler! allaha karşı gelmekten nasıl sakınmak gerekiyorsa, öylece sakının ve siz ancak müslümanlar olarak ölün.
103.hep birlikte allahın ipine (kurana) sımsıkı sarılın. parçalanıp bölünmeyin. allahın size olan nimetini hatırlayın. hani sizler birbirinize düşmanlar idiniz de o, kalplerinizi birleştirmişti. işte onun bu nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz. yine siz, bir ateş çukurunun tam kenarında idiniz de o sizi oradan kurtarmıştı. işte allah size âyetlerini böyle apaçık bildiriyor ki doğru yola eresiniz.
104.sizden, hayra çağıran, iyiliği emreden ve kötülükten men eden bir topluluk bulunsun. işte kurtuluşa erenler onlardır.
105.kendilerine apaçık deliller geldikten sonra parçalanıp ayrılığa düşenler gibi olmayın. işte onlar için büyük bir azap vardır.
106.o gün bazı yüzler ağarır, bazı yüzler kararır. yüzleri kararanlara, imanınızdan sonra inkâr ettiniz, öyle mi? öyle ise inkâr etmenize karşılık azabı tadın denilir.
107.yüzleri ağaranlar ise allahın rahmeti içindedirler. onlar orada ebedî kalacaklardır.
108.işte bunlar allahın, sana hak olarak okuduğumuz âyetleridir. allah, âlemlere hiç zulüm etmek istemez.
109.göklerdeki her şey, yerdeki her şey allahındır. bütün işler ancak allah'a döndürülür.
110.siz, insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. iyiliği emreder, kötülükten men eder ve allaha iman edersiniz. kitap ehli de inansalardı elbette kendileri için hayırlı olurdu. onlardan iman edenler de var. ama pek çoğu fasık kimselerdir.
111.onlar size eziyetten başka bir zarar veremezler. eğer sizinle savaşmaya kalkışsalar, size arkalarını dönüp kaçarlar. sonra onlara yardım da edilmez.
112.onlar nerede bulunurlarsa bulunsunlar, allahın ve (mümin) insanların güvencesine sığınmadıkça kendilerini zillet kaplamıştır. onlar allahın gazabına uğradılar ve yoksulluk onları kapladı. bunun sebebi onların; allahın âyetlerini inkâr ediyor ve peygamberleri haksız yere öldürüyor olmaları idi. bütün bunların sebebi ise, isyan etmekte ve (allahın koyduğu) sınırları çiğnemekte oluşları idi.
113.onların (kitap ehlinin) hepsi bir değildir. kitap ehli içinde, gece saatlerinde ayakta duran, secdeye kapanarak allahın âyetlerini okuyan bir topluluk da vardır.
114.onlar, allaha ve ahiret gününe inanırlar. iyiliği emrederler. kötülükten men ederler, hayır işlerinde birbirleriyle yarışırlar. işte onlar salihlerdendir.
115.onlar ne hayır işlerlerse karşılıksız bırakılmayacaklardır. allah, kendisine karşı gelmekten sakınanları bilir.
116. inkâr edenlerin ne malları ne evlatları, onlara allaha karşı bir yarar sağlar. i̇şte onlar cehennemliktirler. onlar orada ebedî kalacaklardır.
117.onların bu dünya hayatında harcadıkları malların durumu, kendilerine zulmeden bir topluluğun ekinlerini vurup mahveden kavurucu ve soğuk bir rüzgârın durumu gibidir. allah, onlara zulmetmedi. fakat onlar kendi kendilerine zulmediyorlar.
118.ey iman edenler! sizden olmayanlardan hiçbir sırdaş edinmeyin. onlar size fenalık etmekten asla geri kalmazlar. hep sıkıntıya düşmenizi isterler. onların kinleri konuşmalarından apaçık ortaya çıkmıştır. kalplerinde gizledikleri ise daha büyüktür. eğer düşünürseniz size âyetleri açıkladık.
119.işte siz öyle kimselersiniz ki, onları seversiniz; onlar ise, bütün kitaplara iman ettiğiniz hâlde, sizi sevmezler. onlar sizinle karşılaştıkları zaman inandık derler. ama kendi başlarına kaldıklarında, size karşı kinlerinden dolayı parmaklarını ısırırlar. de ki: öfkenizden ölün! şüphesiz allah, göğüslerin özünü (kalplerde olanı) bilir.
120.size bir iyilik dokunursa, bu onları üzer. başınıza bir kötülük gelse, ona sevinirler. eğer siz sabırlı olur, allaha karşı gelmekten sakınırsanız, onların hileleri size hiçbir zarar vermez. çünkü allah onların işlediklerini kuşatmıştır.
121.hani sen müminleri (uhudda) savaş mevzilerine yerleştirmek için, sabah erken ailenden (evinden) ayrılmıştın. allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.
122.hani sizden iki takım (paniğe kapılarak) çözülmeye yüz tutmuştu. hâlbuki allah onların yardımcısı idi. müminler, yalnız allaha tevekkül etsinler.
123.andolsun, siz son derece güçsüz iken allah size bedirde yardım etmişti. o hâlde allaha karşı gelmekten sakının ki şükretmiş olasınız.
124.hani sen müminlere, rabbinizin, indirilmiş üç bin melek ile yardım etmesi size yetmez mi? diyordun.
125.evet, sabrettiğiniz ve allaha karşı gelmekten sakındığınız takdirde; onlar ansızın üzerinize gelseler bile rabbiniz nişanlı beş bin melekle size yardım eder.
126.allah, bunu size sırf bir müjde olsun ve kalpleriniz bununla yatışsın diye yaptı. yardım ve zafer ancak mutlak güç sahibi, hüküm ve hikmet sahibi allah katındadır.
127.bir de allah bunu, inkâr edenlerden bir kısmını helâk etsin veya perişan etsin de umutsuz olarak dönüp gitsinler diye yaptı.
128.bu işte senin yapacağın bir şey yoktur. allah, ya tövbelerini kabul edip onları affeder, ya da zalim olduklarından dolayı onlara azap eder.
129.göklerdeki her şey ve yerdeki her şey allahındır. o, dilediğini bağışlar, dilediğine azab eder. allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.
130.ey iman edenler! kat kat arttırılmış olarak faiz yemeyin. allaha karşı gelmekten sakının ki kurtuluşa eresiniz.
132.allaha ve peygambere itaat edin ki size merhamet edilsin.
133.rabbinizin bağışına, genişliği göklerle yer arası kadar olan ve allaha karşı gelmekten sakınanlar için hazırlanmış bulunan cennete koşun.
134.onlar bollukta ve darlıkta allah yolunda harcayanlar, öfkelerini yenenler, insanları affedenlerdir. allah, iyilik edenleri sever.
135.yine onlar, çirkin bir iş yaptıkları, yahut nefislerine zulmettikleri zaman allahı hatırlayıp hemen günahlarının bağışlanmasını isteyenler -ki allahtan başka günahları kim bağışlar- ve bile bile işledikleri (günah) üzerinde ısrar etmeyenlerdir.
136.işte onların mükâfatı rableri tarafından bağışlanma ve içinden ırmaklar akan cennetlerdir ki orada ebedî kalacaklardır. (allah yolunda) çalışanların mükâfatı ne güzeldir!
137. sizden önce(ki milletlerin başından) nice olaylar gelip geçmiştir. yeryüzünde gezin dolaşın da yalanlayanların sonunun nasıl olduğunu bir görün.
138.bu (kuran), insanlar için bir açıklama, allaha karşı gelmekten sakınanlar için bir hidayet ve bir öğüttür.
139.gevşemeyin, hüzünlenmeyin. eğer (gerçekten) iman etmiş kimseler iseniz üstün olan sizlersiniz.
140. eğer siz (uhudda) bir yara aldıysanız, şüphesiz o topluluk da (müşrikler de bedirde) benzeri bir yara almıştı. işte (iyi veya kötü) günleri insanlar arasında (böyle) döndürür dururuz. (bazen bir topluma iyi ya da kötü günler gösteririz, bazen öbürüne.) allah, sizden iman edenleri ayırt etmek, sizden şahitler edinmek için böyle yapar. allah, zalimleri sevmez.
141.bir de allah, iman edenleri arındırmak ve küfre sapanları mahvetmek için böyle yapar.
142.yoksa siz; allah, içinizden cihad edenleri (sınayıp) ayırt etmeden ve yine sabredenleri (sınayıp) ayırt etmeden cennete gireceğinizi mi sandınız?
143.andolsun, siz ölümle karşılaşmadan önce onu temenni ediyordunuz. işte onu gördünüz, ama bakıp duruyorsunuz.
144.muhammed, ancak bir peygamberdir. ondan önce de peygamberler gelip geçmiştir. şimdi o ölür veya öldürülürse gerisin geriye (eski dininize) mi döneceksiniz? kim gerisin geriye dönerse, allaha hiçbir zarar veremez. allah, şükredenleri mükâfatlandıracaktır.
145.hiçbir kimse allahın izni olmadan ölmez. ölüm belirli bir süreye göre yazılmıştır. kim dünya menfaatini isterse, kendisine ondan veririz. kim de ahiret mükâfatını isterse, ona da ondan veririz. biz şükredenleri mükâfatlandıracağız.
146.nice peygamberler var ki, kendileriyle beraber birçok allah dostu çarpıştı da bunlar allah yolunda başlarına gelenlerden yılmadılar, zaafa düşmediler, boyun eğmediler. allah, sabredenleri sever.
147.onların sözleri ancak, rabbimiz! bizim günahlarımızı ve işimizdeki taşkınlıklarımızı bağışla ve (yolunda) ayaklarımızı sağlam tut. kâfir topluma karşı bize yardım et demekten ibaretti.
148.allah da onlara hem dünya nimetini, hem de ahiretin güzel mükâfatını verdi. allah, güzel davrananları sever.
149.ey iman edenler! siz eğer kâfir olanlara uyarsanız sizi gerisin geriye (küfre) çevirirler de büsbütün hüsrana uğrarsınız.
150.hayır! yalnız allah yardımcınızdır. o, yardımcıların en hayırlısıdır.
151.hakkında hiçbir delil indirmediği şeyleri allaha ortak koştuklarından dolayı; inkâr edenlerin kalplerine korku salacağız. barınakları da cehennemdir. zalimlerin kalacakları yer ne kötüdür.
152.andolsun, allah, izniyle, onları (müşrikleri) kırıp geçirdiğiniz sırada size olan vadini gerçekleştirdi. nihayet sevdiğiniz şeyi (zaferi) size gösterdikten sonra, zaf gösterdiniz. (peygamberin verdiği) emir konusunda tartıştınız ve emre karşı geldiniz. içinizden dünyayı isteyenler de vardı, ahireti isteyenler de. sonra sizi denemek için onlardan yüzünüzü çevirdi. (kaçıp hezimete uğradınız. buna rağmen) sizi bağışladı. allah, müminlere karşı çok lütufkârdır.
153.peygamber, arkanızdan sizi çağırırken siz durmadan dağa yukarı kaçıyor, hiç kimseye dönüp bakmıyordunuz. bundan dolayı allah, size keder üstüne keder verdi ki, (bu durumlara alışasınız ve daha sonra) elinizden gidene, ve başınıza gelene üzülmeyesiniz. allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.
154.sonra o kederin ardından (allah) üzerinize içinizden bir kısmını örtüp bürüyen bir güven, bir uyku indirdi. bir kısmınız da kendi canlarının kaygısına düşmüştü. allaha karşı cahiliye zannı gibi gerçek dışı zanda bulunuyorlar; bu işte bizim hiçbir dahlimiz yok diyorlardı. de ki: bütün iş, allahındır. onlar sana açıklayamadıklarını içlerinde saklıyorlar ve diyorlar ki: bu konuda bizim elimizde bir şey olsaydı, burada öldürülmezdik. de ki: evlerinizde dahi olsaydınız, üzerlerine öldürülmesi yazılmış bulunanlar mutlaka yatacakları (öldürülecekleri) yerlere çıkıp gideceklerdi. allah, bunu göğüslerinizdekini denemek, kalplerinizdekini arındırmak için yaptı. allah, göğüslerin özünü (kalplerde olanı) bilir.
155.iki topluluğun karşılaştığı gün, içinizden yüz çevirip kaçanları, şeytan ancak yaptıkları bazı hatalardan dolayı yoldan kaydırmak istemişti. ama yine de allah onları affetti. kuşkusuz allah çok bağışlayandır, halîmdir (hemen cezalandırmaz, mühlet verir).
156.ey iman edenler! kardeşleri sefere veya savaşa çıktığında onlar hakkında, onlar bizim yanımızda olsalardı, ölmezlerdi ve öldürülmezlerdi diyen inkârcılar gibi olmayın. allah, bunu (bu düşünceyi) onların kalplerine bir hasret (yarası) olarak koydu. allah, yaşatır ve öldürür. allah, yaptıklarınızı görmektedir.
157.andolsun, eğer allah yolunda öldürülür veya ölürseniz, allahın bağışlaması ve rahmeti onların topladıkları (dünyalıkları)ndan daha hayırlıdır.
158.andolsun, ölseniz de öldürülseniz de, allahın huzurunda toplanacaksınız.
159.allahın rahmeti sayesinde sen onlara karşı yumuşak davrandın. eğer kaba, katı yürekli olsaydın, onlar senin etrafından dağılıp giderlerdi. artık sen onları affet. onlar için allahtan bağışlama dile. iş konusunda onlarla müşavere et. bir kere de karar verip azmettin mi, artık allaha tevekkül et, (ona dayanıp güven). şüphesiz allah, tevekkül edenleri sever.
160. allah size yardım ederse, sizi yenecek yoktur. eğer sizi yardımsız bırakırsa, ondan sonra size kim yardım edebilir? müminler, ancak allaha tevekkül etsinler.
161. hiçbir peygamberin emanete hıyanet etmesi düşünülemez. kim hıyanet ederse, kıyamet günü, hıyanet ettiği şeyle birlikte gelir. sonra da hiçbir haksızlığa uğratılmaksızın herkese kazandığının karşılığı tastamam ödenir.
162. allahın rızasına uyan kimse, allahın gazabına uğrayan ve varacağı yer cehennem olan kimse gibi midir? o, ne kötü varılacak yerdir!
163. onlar (insanlar) allahın katında derece derecedirler. allah, onların yaptıklarını görmektedir.
164. andolsun, allah, müminlere kendi içlerinden; onlara âyetlerini okuyan, onları arıtıp tertemiz yapan, onlara kitab ve hikmeti öğreten bir peygamber göndermekle büyük bir lütufta bulunmuştur. oysa onlar, daha önce apaçık bir sapıklık içinde idiler.
165.onların (müşriklerin) başına (bedirde) iki mislini getirdiğiniz bir musibet (uhudda) sizin başınıza geldiğinde, bu, nereden başımıza geldi? dediniz, öyle mi? de ki: o (musibet), kendinizdendir. şüphesiz allahın gücü her şeye hakkıyla yeter.
166,167. iki topluluğun (ordunun) karşılaştığı günde başınıza gelen musibet allahın izniyledir. bu da müminleri ortaya çıkarması ve münafıklık yapanları belli etmesi içindi. onlara (münafıklara), gelin, allah yolunda savaşın veya savunmaya geçin denildi de onlar, eğer savaşmayı bilseydik, arkanızdan gelirdik dediler. onlar o gün, imandan çok küfre yakın idiler. ağızlarıyla kalplerinde olmayanı söylüyorlardı. oysa allah, içlerinde gizledikleri şeyi çok iyi bilmektedir.
168.(onlar), kendileri oturup kaldıkları hâlde kardeşleri için, eğer bize uysalardı, öldürülmezlerdi diyen kimselerdir. de ki: eğer doğru söyleyenler iseniz kendinizden ölümü savın.
169,170. allah yolunda öldürülenleri sakın ölüler sanma. bilakis onlar diridirler, rableri katında allahın, lütfundan kendilerine verdiği nimetlerin sevincini yaşayarak rızıklandırılmaktadırlar. arkalarından kendilerine ulaşamayan (henüz şehit olmamış) kimselere de hiçbir korku olmayacağına ve onların üzülmeyeceklerine sevinirler.
172.onlar yaralandıktan sonra allahın ve peygamberinin davetine uyan kimselerdir. onlardan güzel davranıp iyilik edenlere ve allaha karşı gelmekten sakınanlara büyük bir mükâfat vardır.
173. onlar öyle kimselerdir ki, halk kendilerine, insanlar size karşı ordu toplamışlar, onlardan korkun
dediklerinde, bu söz onların imanını artırdı ve allah bize yeter, o ne güzel vekildir! dediler.
174.bundan dolayı allahtan bir nimet ve lütufla kendilerine hiçbir fenalık dokunmadan geri döndüler ve allahın rızasına uydular. allah, büyük lütuf sahibidir.
175.o şeytan sizi ancak kendi dostlarından korkutuyor. onlardan korkmayın, eğer mümin iseniz, benden korkun.
176.küfürde yarışanlar seni üzmesin. onlar, allaha hiçbir şekilde zarar veremezler. allah, onlara ahirette bir pay vermemek istiyor. onlar için büyük azap vardır.
177.iman karşılığında küfrü satın alanlar allaha hiçbir zarar veremezler. onlar için elem verici bir azap vardır.
178.inkâr edenler, kendilerine vermiş olduğumuz mühletin, sakın kendileri için hayırlı olduğunu sanmasınlar. biz, onlara ancak günahları artsın diye mühlet veriyoruz. onlar için alçaltıcı bir azap vardır.
179.allah, pisi temizden ayırıncaya kadar müminleri içinde bulunduğunuz şu durumda bırakacak değildir. allah, size gaybı bildirecek de değildir. fakat allah, peygamberlerinden dilediğini seçer (gaybı ona bildirir). o hâlde, allaha ve peygamberlerine iman edin. eğer iman eder ve allaha karşı gelmekten sakınırsanız sizin için büyük bir mükâfat vardır.
180.allahın kendilerine lütfundan verdiği nimetlerde cimrilik edenler, bunun, kendileri için hayırlı olduğunu sanmasınlar. hayır! o kendileri için bir şerdir. cimrilik ettikleri şey kıyamet gününde boyunlarına dolanacaktır. göklerin ve yerin mirası allahındır. allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.
181.allah; şüphesiz, allah fakirdir, biz zenginiz diyenlerin sözünü elbette duydu. onların dediklerini ve haksız yere peygamberleri öldürmelerini yazacağız ve, tadın yangın azabını! diyeceğiz.
182.bu, kendi ellerinizin (önceden yapıp) gönderdiklerinin karşılığıdır. allah, kullara asla zulmedici değildir.
183.onlar, allah, bize, ateşin yiyeceği bir kurban getirmedikçe hiçbir peygambere inanmamamızı emretti dediler. de ki: benden önce size nice peygamberler, açık belgeleri ve sizin dediğiniz şeyi getirdi. eğer doğru söyleyenler iseniz, niçin onları öldürdünüz?
184.eğer seni yalanladılarsa, senden önce açık delilleri, hikmetli sayfaları ve aydınlatıcı kitabı getiren peygamberler de yalanlanmıştı.
185.her canlı ölümü tadacaktır. ancak kıyamet günü yaptıklarınızın karşılığı size tastamam verilecektir. kim cehennemden uzaklaştırılıp cennete sokulursa, gerçekten kurtuluşa ermiştir. dünya hayatı, aldatıcı metadan başka bir şey değildir.
186.andolsun, mallarınız ve canlarınız konusunda imtihana çekileceksiniz. sizden önce kendilerine kitap verilenlerden ve allaha ortak koşanlardan üzücü birçok söz işiteceksiniz. eğer sabreder ve allaha karşı gelmekten sakınırsanız bilin ki, bunlar (yapmaya değer) azmi gerektiren işlerdendir.
187. hani allah, kendilerine kitap verilenlerden, onu (kitabı) mutlaka insanlara açıklayacaksınız, onu gizlemeyeceksiniz diye sağlam söz almıştı. fakat onlar verdikleri sözü, arkalarına atıp onu az bir karşılığa değiştiler. yaptıkları bu alışveriş ne kadar kötüdür!
188.ettiklerine sevinen ve yapmadıkları şeylerle övülmeyi seven kimselerin, sakın azaptan kurtulacaklarını sanma. onlar için elem dolu bir azap vardır.
189.göklerin ve yerin hükümranlığı allahındır. allah, her şeye hakkıyla gücü yetendir.
190.göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelip gidişinde selim akıl sahipleri için elbette ibretler vardır.
191. onlar ayaktayken, otururken ve yanları üzerine yatarken allahı anarlar. göklerin ve yerin yaratılışı üzerinde düşünürler. rabbimiz! bunu boş yere yaratmadın, seni eksikliklerden uzak tutarız. bizi ateş azabından koru derler.
192.rabbimiz! sen kimi cehennem ateşine sokarsan, onu rezil etmişsindir. zalimlerin hiç yardımcıları yoktur.
193.rabbimiz! biz, rabbinize iman edin diye imana çağıran bir davetçi işittik, hemen iman ettik. rabbimiz! günahlarımızı bağışla. kötülüklerimizi ört. canımızı iyilerle beraber al.
194.rabbimiz! peygamberlerin aracılığı ile bize vadettiklerini ver bize. kıyamet günü bizi rezil etme. şüphesiz sen, vadinden dönmezsin.
195.rableri, onlara şu karşılığı verdi: ben, erkek olsun, kadın olsun, sizden hiçbir çalışanın amelini zayi etmeyeceğim. sizler birbirinizdensiniz. hicret edenler, yurtlarından çıkarılanlar, yolumda eziyet görenler, savaşanlar ve öldürülenlerin de andolsun, günahlarını elbette örteceğim. allah katından bir mükâfat olmak üzere, onları içinden ırmaklar akan cennetlere koyacağım. mükâfatın en güzeli allah katındadır.
196.kâfirlerin refah içinde diyar diyar dolaşmaları sakın seni aldatmasın.
197.(onların bu refahı) az bir yararlanmadır. sonra onların barınağı cehennemdir. ne kötü bir yataktır orası!
198.fakat rablerine karşı gelmekten sakınanlar için, allah katından bir konaklama yeri olarak, içinde ebedî kalacakları, içinden ırmaklar akan cennetler vardır. allah katında olan şeyler iyiler için daha hayırlıdır.
199.kitap ehlinden öyleleri var ki, allaha, size indirilene ve kendilerine indirilene, allaha derinden saygı duyarak inanırlar. allahın âyetlerini az bir değere satmazlar. onlar var ya, işte onların, rableri katında mükâfatları vardır. şüphesiz allah, hesabı çabuk görendir.
200.ey iman edenler! sabredin. sabır yarışında düşmanlarınızı geçin. (cihat için) hazırlıklı ve uyanık olun ve allaha karşı gelmekten sakının ki kurtuluşa eresiniz.
her bilinç, ölümü (biyolojik bedensiz yaşamayı) tadacaktır! (biyolojik bedenli yaşam sonrası başlayacak olan) kıyamet süresınce yaptıklarınızın mükafatı eksiksız verılecektır. kim yanmaktan kurtarılıp cennete (boyutuna) gecırılırse o gercekten kurtulmuştur. dunya yaşamı aldatıcı (sonu pişmanlık olan) bir zevkten başka bır şey değıldır. (al-ı ımran 185)