recep tayyip erdoğan'ın öz be öz yeğenidir. şimdilerde de yakın koruması ve sağ koludur gittiği her yere götürür onu evrak çantası misali. doğma büyüme eyüpsultan lıdır aynı mahallede büyüdük hiç konuşmadan. aksi ve sinirli bir tipti, hala da öyle görünüyor akp'nin söğüt mitinginde vatandaşlarca tartaklanıp karizmayı çizdirmişti ve semte geldiğinde alay konusu olmuştu.
Başbakanın yeğenidir. söğüt'te başbakanın konuşması sırasında kendisini yuhlayan birkaç vatandaşı köşeye kıstırıp tek tek dövmesiyle bir ara gündeme gelmişti...
Yılmaz Özdil'in de bir aralar gözüne görünmüş olmalı ki şöyle bir yazı kaleme almış:
Hükümet, deplasman takımı gibi...
Her gittiği yerde saldırıya uğruyor.
Camiye gidiyor, CHP dövüyor.
Sokağa çıkıyor, MHP dövüyor.
Taraftar otobüsü taşlanıyor.
Rakip tribüne burnunu sokan korumanın burnu dağıtılıyor.
Aslında korumaya, koruma verilmesi gerekiyor. Çünkü bu işler gazeteci tartaklamaya benzemiyor. "Yeğen"den koruma anca bu kadar oluyor.
Neyse...
Hazır laf "yeğen" den açılmışken...
Bu hadise münasebetiyle bir başka hadise anlatayım ben size...
iki yıl önce falan...
Yeğen, istanbul Fatih'teki Şehit Tevfik Fikret Erciyes Karakolu'na geliyor.
(Buraya hemen bir parantez açalım... Karakolun ismi, Tevfik Fikret Erciyes... Her karakol mutlaka çok önemlidir. Ama bu karakol daha önemli. Çünkü, karakola ismi verilen Tevfik Fikret Erciyes, bir şehit polis... 2001 yılında terör örgütünün hücre evine yapılan baskında, kafasından vurulan ve şehit düşen 28 yaşındaki bir polis... Karakol, onun ismini taşıyor. Yani, polislik mesleğiyle ilgili manevi önemi çok büyük. Bu karakolun başında görev yapanlar, şehit polisin sorumluluğunu da taşıyor.)
"iddiaya göre" diyorum...
Çünkü orada olmadığımız için, gerçeği bilmemiz mümkün değil.
Ama şunu biliyoruz...
Başkomiser, hakarete uğradığını belirterek, davacı oluyor. Savcı, yeğen hakkında beş yıl hapis cezası istemiyle dava açıyor. Bu arada, yeğen de şikayetçi oluyor.
"Asıl mağdur benim" diyor. Karşı dava açıyor.
Bu davalar sürüyor.
Şu son tatsız olayda da gördüğümüz gibi, yeğen şimdi nerede? Başbakan'ın yanında.
Peki Başkomiser şimdi nerede?
Bitlis Adilcevaz'da.
Güzel yerdir Adilcevaz...
Neticede vatan toprağıdır...
Ama bildiğim kadarıyla terfi etmesi gerekiyordu Başkomiser'in iki yıl önce...
Her nedense edemiyor.
--spoiler--
akp eski erzurum mebusu ibrahim Özdoğanın bu şahıs hakkındaki yazısı;
Tayyip şüphe içinde yaşıyor ve hiçbir korumasına güvenmiyor.
Bu nedenle güvenliğini sağlayan devletin resmi korumalarının başına hem bir gözetleyici olarak hem de gayrı resmi koruma şefi olarak yeğeni Ali Erdoğanı getirdi.
Tayyipin yeğeni bu Ali Erdoğan çok uzun yıllardır Tayyipin hem korumalığını yapmakta, hem de aşırı şüphelenildiği için diğer korumaların davranışlarını gözetlemekte ve görevlerini iyi yapıp yapmadığını kontrol etmektedir.
işte Tayyipin korumalarının sürekli olarak halka karşı demokratik olmayan ve hukuk kurallarını çok aşırı şekilde aşan davranış bozukluğu içerisinde olmalarının nedeni bu yeğen Ali Erdoğandır.
Yeğen Ali Erdoğan 7/24 ölçütünde çalışır ve saniye bile yanından ayrılmaz Tayyipin.
Size önce bu yeğen korumabaşı Ali Erdoğanın beni de yakından ilgilendiren maganda ve zalim bir tutumunu anlatayım ki olayın boyutlarını daha kolay analiz edebilesiniz.
Tarih 27 Kasım 2004; Tayyip Erzuruma geliyor, ertesi gün yani 28 Kasımda deprem konutlarının sahiplerine teslim töreni var.
Ben o zaman AKP milletvekiliyim.
Biz diğer milletvekilleri ile birlikte daha önceki bir saatte Erzuruma geldik ve akşam karanlık bastıktan sonra, kendi uçağı ile gelecek olan Başbakanı Erzurum havaalanında bekliyoruz.
Apronun içine giren karşılama heyetinde diğer Erzurum milletvekilleri, vali, emniyet müdürü ve bazı il daire müdürleri olmak üzere AKP Erzurum il yöneticileri vs. bulunmaktadır.
Uçağın indiği bize haber verilince Başbakanı karşılamak ve kendisine hoşgeldin demek için, protokol gereği çok intizamlı şekilde sıraya dizildik, kendisini bekliyoruz.
Ben ve kendisinden izin alma olanağım olmadığı için adını veremeyeceğim diğer bir milletvekili karşılama heyetinin en başında bulunuyoruz.
Sıraya dizilmiş askeri manga gibi beklerken, birdenbire Tayyipin gayrı resmi korumabaşısı yeğeni Ali Erdoğanı karşımızda gördük.
Uçaktan öncelikle çıkmış ve karşımıza dikilmişti.
Neden karşımızdaydı?
Biz milletvekillerine ve diğer karşılama heyetine güya çeki düzen verme adı altında korku ve dehşet salmak için.
işte bu Ali Erdoğan denilen maganda tavırlı adam, o anda karşımıza bir hışımla geldi ve en başta bulunduğumuz için bir elini benim kemerime bir elini de adını veremediğim diğer milletvekilinin kemerine takarak adam gibi düzgün durun diyerekten bizi ileri geri sarstı ve sırayla diğer karşılama heyetinde bulunanları da itekleyerek ilerleyip gitti.
HiTLER FAŞiZMiNE UYGUN OLARAK HERKESi HiZAYA GETiRMEK iSTiYOR
Daha sonra Tayyip uçaktan inerek geldi ve biz karşılama heyeti büyük bir stres altında, dokunulmazlığımız olduğu halde yeğen olma dışında hiçbir yetkisi olmayan basit birisi tarafından hakarete uğradık.
Her şey o kadar ani oldu ki, bir anda tepki gösteremediğime çok pişmanım.
Ama daha sonra tavrımı ortaya koydum; o akşam Tayyipin milletvekilleri ve parti teşkilatları ile yaptığı toplantıya katılmadığım gibi ertesi gün yani 28 Kasım 2004′te yapılan deprem konutu teslim törenlerini protesto ederek katılmadım.
Şundan hiçbir kuşkunuz olmasın ki bunların tümünü yaptıran Tayyipin kendisidir.
Tam bir Hitler faşizmine uygun olarak korku ile herkesi hizaya getirmek istiyor.
Yani şunu demek istiyorum, bu gayrı resmi korumabaşı yeğen Ali Erdoğanın yaptığı ve buna bağlı olarak diğer korumaların yaptıkları her şeyden Tayyipin haberi var, çok bilinçli bir şekilde bunlar yapılmaktadır.
Tayyip öyle bir psikolojideki, 75 milyon insanın kendisine tam bir itaatle teslim olmasını istemekte, alçak ve yüksek dağların hepsini ben yarattım havasındadır.
Bu sağlıklı bir ruh hali değildir; kendisi hiç önemli değil ama ülkeme ve milletime yazık oluyor.
Bu ruh halini teyit eden bir olay daha anlatayım.
ERDOĞANIN KASIMPAŞALILIK FORMATINI DEVAM ETTiRDiĞiNi DÜŞÜNÜRÜM HEP
Tarih 9 Mart 2009; Tayyip Aydındadır.
M.S.Ö. adındaki bir çocuk Allah senin cezanı verecek diye bağırır ve Tayyip çocuğu yanına çağırır neden böyle diyorsun? diyerek elini zavallı yavrucağın omuzuna koyup boynuna doğru sıktı.
Ben Tayip Erdoğanın bu kabadayı tavırları nedeniyle, başbakanlığı bir türlü sindiremediğini ve bu nedenle Kasımpaşalılık formatını devam ettirdiğini düşünürüm hep.
Dünya tarihi makamların sindirilemediği ve bu konuda elbiselerin bol geldiği örneklerle doludur.
Tayyipin eli çocuğun omuzundayken, korumalarınında karıştığı bir itiş kakış oldu.
Daha sonra Tayyip bırakın gitsin dedi ama koruma ve polisler bırakmadı.
Çocuğun babası, zavallı yavrucak Tayyip tarafından boğazı sıkılarak yaşamsal tehlike geçirdiği için suç duyurusunda bulundu ama savcılık takipsizlik kararı verdi, ki bu bir guguk denilecek hukuk garabetidir.
Antalyada Başbakan Erdoğanın boynundan tuttuğu 13 yaşındaki çocuk
Ama çocuk güya iki defa Allah senin belanı versin dediği için soruşturma devam ettirilmiş ve adli tıptan suçun hukuki sorumluluğunu algılayacak durumdadır raporu alınarak hakkında savcılık tarafından TCKnın 125/1 maddesine göre 3 aydan 2 yıla kadar hapis cezası istenmiştir.
Bu korumalar, her olayda korumabaşı yeğen Ali Erdoğan sayesinde hiçbir göstericiye göz açtırmamakta ve mutlaka sonu dayakla biten olaylar olmaktadır.
ARAP-ŞARK PARADiGMALI BiR iNSAN ATATÜRK TÜRKiYESiNDE YÖNETiMiNDE BULUNAMAZ
Yıllar önce Antalyada Tayyipi protesto edip anamızı ağlattınız diyen çiftçinin başına gelmeyen kalmadı ve o da korumalar tarafından dövüldü.
Erdoğan Mersindeki çiftçiye Ananı da al git derken, Ali Erdoğan yanı başında
Demokrasiyi sindirememiş Arap-Şark paradigmalı bir insan, Atatürk Türkiyesinde yönetimin hiçbir kademesinde bulunamaz.
Bu olayları anımsatmama neden, geçen gün ajanslara düşen, Tayyipin 30-31 Ekim 2012 tarihinde Almanya ziyaretinde, Berlin Büyükelçiliğinin yeni hizmet binasının açılışında kendisini koruyan polislerin davranışları yüzünden üç kez yaşamsal tehlike geçirdiği konusundaki uyarısı ve protesto eden göstericilere gözaltına alındıktan sonra yapılan kötü muamele konusunda Türkiye Büyükelçiliğine gönderilen nota dolayısıyladır.
Bakın bir kalkınmış ileri Batı ülkesinin anlayışına ki bu tehlikeleri hangi noktalardan uyarıyor:
Birincisi, Tegel havalimanı inişinde, silahların hazır hale getirilişi sırasında, silahlardan birinin kurşun fırlattığı konusundaki uyarısı.
ikinci uyarı, Allianz Vakfı binasından ayrılışı sırasında, çok sayıda güvenlik memuru elleri aracın üzerinde, Başbakanın aracının yanında koşuşturmuş; bu davranış biçimi daha önceden kararlaştırılmamış olduğu için hem kendilerini hem Başbakanı hızlı bir şekilde tahliye edememe tehlikesini doğurmuştur.
Üçüncü uyarı, Türk korumaları resmi pin takmadığı için Alman güvenlik birimlerinin tanıyamaması nedeniyle çıkan tehlikeli kriz.
Ayrıca şunu belirtelim ki yakalanan göstericilere sert muamele edilmesi nedeniyle Türk güvenlik görevlilerine dava açılmış ki, işte bizimkinin kitleleri uyutmak için edebiyatını yaptığı gerçek ileri demokrasi budur.
Adamlar ne bilsin ki bırakın böyle dava açılmasını, dokunulmazlığı olan bir milletvekiline bile padişahlık veya kraliyet anlayışı gereği Başbakanın en basit bir yakını bile istediği şekilde dayak atar veya tartaklar ya da her türlü hakareti yapar.
Tam bir şark kabalığı ve kafalığı.
Böyle bir anlayış yerin dibine batsın. 2004′deki o olayı unutamıyorum ve en derin nefret duygularımla kınıyorum.
işte bunlar demokratik, kalkınmış ileri bir Avrupa ülkesinin normları.
Ne bilsin Alman yetkilileri, bizimkilerin görmemiş olduklarını ve şark kafası taşıdıklarını.
ileri kalkınmış Avrupa ülkelerinde hukuk kuralları işler ama maalesef bizim millet olarak hoş olmayan bir tutumumuz var ki, bu bizi hukuk dışına iten aşırı bir yağcılığa götürüyor; bu hastalığı taşımayanları tenzih ederek söylüyorum tabi.
O da şu: Hangi görevde olunursa olunsun bir yöneticinin yakını yanımızda olduğu zaman yapacağımız yağcılığı o yakını yöneticiye haber versin diye yapmadığımız aşırılık yok.
işte Tayyipin bir kısım korumalarının hukuku ve demokrasiyi çiğneyen despot tutumlarının nedeni budur.
Bu magandaca despot davranışlar korumalar tarafından, Tayyipin yeğeni gayrı resmi korumabaşı Ali Erdoğan, kendisini en titiz şekilde koruma adına yaptığımız davranışları ve kendisini protesto edenlere yaptığımız hukuk dışı muameleyi Tayyipe haber versin de sürekli olarak bu koruma ordusunda kalalım diye bunlar yapılıyor.
Bu tür muamele ve davranış biçiminde olmayan çok az sayıda ki her korumayı tenzih ediyorum.
Zaten böyle davranılmasını örgütleyen gayrı resmi korumabaşı yeğen Ali Erdoğandır ki, HALKIN HABERCiSi haber sitesinde Berlindeki olayla ilgili yayınlanan fotoğrafta arkadan görülüyor kendisi.
Ali Erdoğanı da yönlendiren bizzat Tayyip Erdoğanın kendisidir.
Neden?
Çünkü adamda bilgi yok, herkese korku salarak hükmetmek istiyor.
Her konuda kaba kuvvete başvurma oranı bilgi gücü ile ters orantılıdır.
Bu korumalar benim Parlamento dönemimde, Tayyiple birlikte TBMMye geldikleri zaman kulislerde milletvekilleri arasında çok saygısız bir şekilde dolaşırlar, orayı babalarının çiftliği gibi kullanırlardı; şimdi nasıl onu bilemem.
Mesela birgün muhalefet kulisinde oturuyordum. O zaman Tayyipin koruma müdürü olan gözlüklü birisi vardı (adını unuttum, gördüğüm anda tanırım) o da oturduğum yere geldi ve yanında yeğen gayrı resmi korumabaşı Ali Erdoğanda vardı. Oturdular ve koruma müdürü sırf bana hakaret olsun diye ve yeğen Ali Erdoğana yağ yakarcasına bir koruma polisini çağırıp ayaklarının dibine bir kısım evrakları fırlatarak, bağırtılı bir şekilde Ulan ben sana demedim mi? ifadelerle fırça çekti.
Tabi bu fırçalama işi tam bir artistik numara, bir senaryo idi.
Neden bana karşı bunu yaptı?
Ben AKPden ayrıldığım ve onlara karşı o dönemde en etkili sert muhalefet yapan 3-5 milletvekilinden biri olduğum için ve yanında bulunan gayrı resmi korumabaşı, Tayyipin yeğeni Ali Erdoğanın yanında çanakçılık yapıp, o da Başbakana haber versin diye bu saygısız davranışı yaptı.
Türkiyede magandalığın sembolü haline gelen Tayyip Erdoğanın korumaları aklıma geldikçe rahmetli Kemal Sunalın Bekçi filmini anımsıyorum.
Her filmini olduğu gibi bu filmini de defalarca izlediğim gibi, izlediyseniz sizin de anımsayacağınız şekilde, senaryoya göre, içişleri Bakanının yeğeni sandığı bekçiye o yörenin emniyet amirinin çektiği yağlar çok komik bir şekilde anlatılıyor.
Hep düşünmüşümdür, Tayyipin korumaları acaba Kemal Sunalın Bekçi filmindeki gibi emniyet amirinin bekçiye çok iyi görünerek, güya dayısı içişleri Bakanına haber versin ve ona torpil yapsın diye, davranış biçimini mi modelliyorlar?
Bence olayın bam teli burada, yani gayrı resmi korumabaşı yeğen Ali Erdoğanda.
Ali Erdoğan ne zaman korumaların başından uzaklaştırılırsa, her korumanın davranışı normale döner.
Ama bu mümkün değil.
Çünkü, Tayyip Erdoğandaki korku ve şüphe duygusu sınırı geçmiş vaziyette.
Yani yeğeninin korumalar yanındaki varlığı ile kendini emniyette hissediyor.
Tayyip Erdoğan bu ülkede iktidar olduğu müddetçe bu nahoş antidemokratik olaylar hep sürüp gider.
Tayyip Erdoğanın basit bir yakınının milletvekiline hakaret ettiği bir Türkiyede kendi bakanına Suat, koçum şu çantamı kapta gel bakıyım demesi çok mu anormal sizce.
işte bunlar Türkiye Cumhuriyeti Devletini çöl çadırı anlayışıyla yönetiyorlar.
Keşke entelektüel boyutu olan ama aynı zamanda yüzde yüz milli düşünen bir başbakanımız olsaydı.
bu ....'nın polislere yaptıklarını göstermeye sonunda birilerinin götü yemiş. bunu benim elime verecekler; dinlene dinlene döverim. öyle böyle değil. buna şimdi hak ettiği lâfları buradan yazsam silinir. senin amcanın da sonu geldi yeğeni. arkanda o korumalar olmadan bakalım kaç saât gezebileceksin.