Bir kitabin kaynakca kismindaki kucuk bir not sayesinde kendisini tanidigim turkiyenin yetistiridigi sayili bilimadamlarindan biri. Zooloji uzerine calismaktaymis kendisi bu konuda 3 ciltlik kitap yazmistir.
Kendisinin adını daha önce duymuştum ama bugün bir makalesini okudum, bugüne kadar niye okumamışım neden tanımamışım diye utanç duyduğum biyoloji profesörü.
erzincan kemaliyeli biyolog-bilim adamıdır. evrimin kendi içindeki çelişkilerini bir yana koyacak olursak bir t.c vatandaşı olarak kendisiyle gurur duyduğumu söylemem gerekir. maalesef iki evladını trafik kazasında kaybetmesi münasebetiyle kendisini aşırı biçimde bilime vermiş ve bir çok teoriler üzerindeki makaleleri dünyada da ilgi görmüştür. fakat klasik türk ateist prof.larındaki durum kendisinde de görülebilir, ali hoca'da bilimcilik yapmakta, bilimi ilahlaştırmakta ve bu vesile ile teolojinin ve felsefenin içine burnunu sokmaktadır misal şöyle örnekleyebiliriz: ateist olmasına rağmen eşine gelenekleri sebebiyle imam nikahı kıymıştır. bunun ardından şöyle demiştir " her ne kadar benim için her şey bilim ise de geleneklerimizi uygulamakta önemlidir." uzun lafın kısası allah'ın varlığı yokluğu bilimin değil felsefenin işidir. bir örnekte buradaki yazar arkadaşımdan vereyim:
--spoiler--
türkiye tübitak biyoloji takımının başı, tapılası insan. 40000 sayfa dökümanı vardır. 1994 yılında elim bir trafik kazasında ailesini kaybetmiştir. ayrıca ceviz kabuğu adlı programda babunagillerin eline vermiştir. birinin peki evrim varsa niye maymunlar hala maymun sorusuna ise cevap veremeyeceğini belirtmiş ve bir fıkra anlatmıştır.
--spoiler--
"tapılası" diyorsanız işte allahsızlığın bir nevi boşluk olduğu manası çıkar ortaya maalesef ateistlerin bir çoğu bilime veyahut savundukları o fikir adamına tapmaktadırlar aynen tagutçuların, putperestlerin veyahutta sapık çok tanrılı inançlı kimseler gibi...
neyse efendim, yinede ali demirsoy'a saygılarımızı eksik etmeyiz zira türk bilim hayatında yeri olan bir hocamızdır her ne kadar fikirleri sakat olsa bile...
"Bilmiyorum" demeyen kişidir. Bilmediği konu hakkında, "öğrenip daha sonra sizi bilgilendiririm" der her zaman.
Cebinde daima not almaya hazır kağıt ve kalem taşır.
"Aşk var mıdır?" sorusuna, "aşk varmıdır bilmem ama sevgi vardır. Yanında olmak istediğiniz, yanında huzuru ve mutluluğu bulduğunuz şeyi seviyorsunuzdur. Bu bi' kız olabilir bi' erkek olabilir, anne olabilir baba olabilir... Veyahut para olabilir." yanıtını vermiştir.
Salaklara tahammül edemez ve buna dair bir olayı dile getirirken "bazı salaklar.." diye sözüne başlar.
Emekli olmasına rağmen Hacettepe'de çalışmalarını sürdüren, geçen haftaiçinde odasının önünden geçerken Tarkan - Hatasız Kul Olmaz parçasını dinlediğini açık kapıdan bizzat gördüğüm ve duyduğum ve bu şartlarda bile inanmakta zorlandığım hocam.
diğer insanları hayatı ustaca yaşamaları için didinen, her zaman okumayı, "a olarak girdiğimiz yerden b olarak çıkmayı" nasihat eden hocam.
yaşamın temek kuralları cilt 1 (kısım 1 ve kısım 2) başucu kitaplarından olmalı.
ilk yılımda çektiren ikinci yılımda gerçekten bilgisine, insanlığına hayran olduğum hocamdır. Ne zaman tıkansak bir yerlerde, öğrencilerine moral veren ve o küçük kahkahası ile insanın içini neşe dolduran bilim adamıdır.
hacettepe üniversitesibiyoloji bölümü profesörüdür. türkiye'nin "evrim"cisidir. sevilen, sayılan, acı çekmiş, tatlı biliminsanıdır. eli öpülesi hocamdır.
yaşamın temel kuralları kitaplarının yazarıdır. ayrıca tübitak yayınlarından çıkmış bir sürü kitabı daha vardır.
ders anlatırken bir gün dedi ki: dikkat edin hayatımın cümlesidir.
"insanı insan yapan özellikleri, konuşması, düşünmesi falan değildir. asıl insan olma sebebimiz, diğer canlılardan ayrılmamızın sebebi merak ve empati dir"
öğrencilerine ilgisi mükemmel olan insan.
ben bile o okulun öğrencisi olmadığım halde attığım e-mail e cok güzel cevap vermiş olan saygıdeğer bilim adamı.
bizim cahil türklere göre büyük bilim adamıdır, ama kalıtım ve evrim kitabını okuyan, daha doğrusu okuyabilmeyi başarabilen, kişi demirsoy'un çelişkilerle dolu, ölümüne inandığı evrim teorisini bile kavramaktan uzak, güncel bilimden uzak, gariban bir anadolu doktoru olduğunu anlar.
üşenmeyip il il dolaşıp yüzlerce tür çakurga (demirsoyca çekirge) toplamış, zavallı hayvanları paslı iğnelere geçirmiş ve sonrasında büyük bir buluş yaptığını zannetmiştir. boy boy çakurgaların olmasını evrimsel sürecin büyük bir delili olarak sunmuş, bizim gariban türkler de 'vay anasını be, adam doğru söylüyooo" diye bu adamı bilim adamı filan sanmışlardır. bizim türk aynuştayn türlerin çeşitliliğinin evrime bir kanıt değil, tam tersine bir darbe olduğunu bile anlayamamıştır.
aynuştayın der einstein'a, çekirge ise onun için çakurga dır.
kendi kitabından itiraflar duymak istiyorsanız, buyrun:
Esasında bir proteinin ve çekirdek asidinin (DNA-RNA) oluşma şansı tahminlerin çok ötesinde bir olasılıktır. Hatta belirli bir protein zincirinin ortaya çıkması şansı astronomik denecek kadar azdır. Birçoğu bu oluşumların Tanrısal olduğunu savunur. (Prof. Dr. Ali Demirsoy, Kalıtım ve Evrim, Meteksan Yayıncılık, Ankara, 1995, Yedinci Baskı, s.39)
Evrimde açıklanması en zor olan kademelerden biri de bu ilkel canlılardan, nasıl organelli ve karmaşık hücrelerin meydana geldiğini bilimsel olarak açıklamaktır. Esasında bu iki form arasında gerçek bir geçiş formu da bulunamamıştır. Bir hücreliler ve çok hücreliler bu karmaşık yapıyı tümüyle taşırlar; herhangi bir şekilde daha basit yapılı organelleri olan ya da bunlardan birinin daha ilkel olduğu bir grup veya canlıya rastlanmamıştır. Yani taşınan organeller her haliyle gelişmiştir. Basit ve ilkel formları yoktur. (Prof. Dr. Ali Demirsoy, Kalıtım ve Evrim, s.79)
Sorunun en can alıcı noktası, mitokondrilerin bu özelliği (yani oksijeni enerji elde etme mekanizmasında kullanmak) nasıl kazandığıdır. Çünkü tek bir bireyin dahi rastlantı sonucu bu özelliği kazanması aklın alamayacağı kadar aşırı olasılıkların biraraya toplanmasını gerektirir. (Sitokrom-C'yi düşünün). Burada evrimsel bir sorunla karşılaşıyoruz. Hücre gelecek yeni durumu bilerek uyum mu yapmıştır? Daha doğrusu ata hücre o şekilde yavrular mı oluşturmuştur? Yoksa koşullar oluşmadan, rastlantı sonucu bu özellikleri taşıyan bir hücre başarılı bir uyum mu yapmıştı?.. Solunumu sağlayan ve her kademede değişik şekilde katalizör olarak ödev gören birtakım enzimler, mekanizmanın özünü oluşturmaktadır. Bu enzim dizisini bir hücre ya tam içerir ya da bazılarını içermesi anlamsızdır. Çünkü enzimlerin bazılarının eksik olması herhangi bir sonuca götürmez. Burada bilimsel düşünceye oldukça ters gelmekle beraber, daha dogmatik bir açıklama ve spekülasyon yapmamak için tüm solunum enzimlerinin hücre içerisinde bir defada ve oksijenle temas etmeden önce, eksiksiz bulunduğunu ister istemez kabul etmek zorundayız. Ancak bu enzim dizisinin tümüne rastlantı sonucu sahip olan bir hücre, serbest oksijenli atmosfere uyum gösterebilecektir. (Prof. Dr. Ali Demirsoy, Kalıtım ve Evrim, s.94)
Yalnız, burada henüz çözülemeyen bir sorun vardır. Mitokondriler bu parçalanmaları gerçekleştirirken, belirli sayıda enzim kullanırlar. Bu enzimlerin bir tanesinin eksikliği tüm sistemin durmasına neden olur. Ayrıca oksijenli enerji kazanımı, kademe kademe gelişecek bir sistem olarak da görünmemektedir. Eksik sistemler elimine edileceklerdir. Tümü, ancak bir işlev sistemi oluşturur. Bu nedenle buraya kadar ilke olarak savunduğumuz kademe kademe gelişme yerine, ister istemez, çok az bir olasılık da olsa, mitokondrilerin oksijenli tepkimelerini yürütecek tüm enzimlerin bir defada, bir rastlantı sonucu bir hücreye girdiğini ya da bir defada o hücre içinde oluştuğunu kabul etmek zorundayız. (Ali Demirsoy, Yaşamın Temel Kuralları, Cilt I, Kısım I, Ankara 1998, s. 578)
kalıtım ve evrim adlı kitabı ciltlere bölünmüş olduğu halde, evrim kuramını açıklayıcılıktan yoksun olan kişi. hacettepe üniversitesi biyoloji bölümü, zooloji a.b.d profesörüdür.
Hayatında hiç dua etmediğini söyleyen bilim insanı.
Kime göre doğru kime göre yanlış bilinmez tabi.
Ama biinen bir gerçek varki o muhteşem bir insan.
Ona göre doğa, doğal şekliyle kalmalı. işte yabancılaşmama budur. Gerçek solculuk budur.
hacettepe üniversitesi fen fakültesi biyoloji bölümü'nde öğretim üyesi olarak çalışan bilim dünyasına birçok yeni tür kazandırmış bilim insanı. ayrıca sevdiğim bazı sözlerin sahibi:
- "en büyük tehlike akılsızlığı, akıllılık olarak gördüğünüzde başlar."
- "benim çocuklarımın eli yüzü düzgün ise, bu tanrısal akıllı bir tasarımın sonucudur; ancak komşunun bütün aileyi ömür boyu sıkıntıya sokan sakat doğmuş çocuğu 'tanrının benim hâlimden şükretmem için yapmış olduğu bir düzenlemedir'. tanrısal tasarımda acaba bencillik ve narsisistlik bir ön koşul mudur?"
harun yahya'dan daha gerçekçi, daha akıllı ve bilimsel yönü ağır basan bir araştırmacıdır. söylenilenin aksine bir tanrı inancı bulunmaktadır. hayatında ilk minnet duyduğu insan; fikirlerini baskılamadığı için kuyumcu olan babasıdır *. onun kitabını okuduktan sonra *, evrim ya da herhangi bir konu hakkında fazlaca bilgiye sahip olursunuz. araştırırsanız bilgilerin doğruluğu sizi tatmin eder, harun yahya gibi köksüz bilgileri yoktur. harun yahya'nın da haklı olduğu bazı konular vardır, olabilir * ama evrim kesinlikle vardır.
insanlar maymunlardan türememiştir. en darwin yanlısı evrimci bile bunu savunmaz. çünkü darwin'in evrim teorisinin * insan ve maymunun ağaçta yaşayan ortak bir atadan türemiş olabileceğidir.
yaşamın temel kuralları adı altında 2 cilt, toplamda 2000 sayfaya yakın olan kitapların yazarıdır. zoololi, su omurgasızları gibi derslerde okutularak öğrencinin anasını ağlatmaya yönelik bilgi kaynaklarıdır bu kitaplar.
çok kısa bir zaman içinde bile eserlerini ve çalışmalarını okuyarak düşünebilen insanlara idol olabilecek bilim insanı!
ha ayrıyeten bir h.y. kitabı vardı düşündüğünü iddia ettiği insanlara ithafen bu sevgili bilimdüşmanı hz. h.y.'nin, işbu başlıktaki kişiye giytdirmelerle doluydu yanlış hatırlamıyorsam:
ak saçlı bilge insandır.
erzincan kemaliye'nin bir köyünden bilim dünyasına uzanan bir öykünün sahibidir. 12 çocuklu bir alevi ailesindendir.
yaşamında derin acılar bulunur.
40 bin sayfa kitap yazmıştır. ülkenin dağını taşını, her türlü canlısını bilir.
telomer teorisiyle elitçi bir çizgide durur. hatta biyolojik faşizm suçlamalarına muhatap olur. Ki eleştirdiğim en önemli yönlerinden biridir.
dünyanın geleceği hakkında karamsar görüşleri vardır. o muhteşem birikimde bu karamsarlık çok hoş durmaz.
evrimcidir. ancak inançlı insanlardan oluşan geniş bir hayran kitlesi oluşturacak kadar sevimlidir.
2 saat ders için geldiğinde sizi 6-7 saat çakılı tutabilecek hoş bir söyleme ve derin bir birikime sahiptir.
sigarayı ekonomik ömrünü tamamlamış insanların içmesini diler/ister. uzatılan sigaraya da hayır demez.
eksik olan tarafının sanat yönü olduğunu söyler.
keşke yüz tane falan ali demirsoy'umuz olsaydı...
Prof. Dr. Ali Demirsoy (d. 1945 Yuva, Kemaliye, Erzincan, Türkiye). Türk Entomolog.
Eski adı Gerüşla olan Yuva köyünde doğru. 1956 yılında, köyündeki ilkokulu, 1959'da Kemaliye'deki ortaokulu, 1962'de Ankara Gazi Lisesi'ni, 1966'da Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi Tabii ilimler Bölümü'nü bitirdi. Petrol aramada staj yaptı. 1966 yılında Atatürk Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü'ne asistan oldu. 1971 yılında Erzurum ve civarı vilayetlerin Orthoptera Faunası adlı tezle doktor oldu. Aynı yıl DAAD'den aldığı bir bursla Almanya'da lisan okuluna devam etti. Daha sonra Humboldt bursunu kazanarak Hamburg Üniversitesi'nde, Paris ve Londra'daki araştırma enstitülerinde çalıştı. Türkiye'nin Caelifera Faunasının taksonomik incelemesi adlı tezle 1974 yılında Habilitasyonunu yaptı. Yine bu süre içerisinde Birleşmiş Milletler'in finanse ettiği bir derin deniz araştırmasına katılarak Kuzey Kutbu ve Grönland'da, izlanda civarında, oseonografik, yavru balık ve deniz akımlarını inceleyen bir bilimsel araştırmaya aktif olarak katıldı. 1984 yılında Alexander von Humboldt bursunu tekrar alarak, Hamburg Üniversitesi Zooloji Enstitüsü'nde Türkiye Faunası ile ilgili araştırmalarına devam etti. 1978 yılında Hacettepe Üniversitesi'ne atandı. 1980-1981 yıllarında Zooloji Bölüm Başkanlığı, 1981-1982 yılları arasında da Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Dekanlığı yaptı. 1982 yılından beri Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü'nde öğretim üyesi olarak çalışmaktadır.
Ders kitabı, araştırma, deneme ve bilimsel roman tarzı çok sayıda kitabı vardır. Özellikle "Yaşamın Temel Kuralları" adlı ders kitabı dizisiyle geniş kitlelere zoolojiyi sevdirdi.
Çalışma alanları arasında öncelik taksonomidedir. Türkiye'deki Mantodea, Caelifera, Odonota, Blattodea, Dermeptera, Scorpionidae, Hirundina faunaları üzerine taksonomik çalışmalar ana uzmanlık alanıdır. Ayrıca, doğanın ve çevrenin korunması, genetik ve evrim ile zoocoğrafya da çalışma alanlarının uzanımlarıdır.