akpli komşumun oğlu geçen sene temmuz ayında 25 yaşına bastı. yüksek lisans öğrencisi olmasına rağmen artık ailesinin üzerinde görünmediği ve sigortalı bir işte çalışmadığı için işsiz gözüküyor ve gss prim borcu ödemeye tabi tutuluyor.
mayıs ayında gururla akpye oy verip, seçim kutlamasına gitmişlerdi. temmuz ayından itibaren borçlar girmeye başladı. ödeyin bakalım. sizde para boldur (:
akp'nin en çok bu yanını seviyorum. en çok kendisine oy verenleri tokatlıyor. ama oy verenler de kaşınmıyor değil.
Zaten bi zikim beceremeyeceğini peşin peşin bilen iktidarların "sözel" olarak insanlarda başarılı "y.mış gibi" yapmasına denilir.
Toplum mühendisliği, sosyolojik manipülasyon da denilir.
Akp 12 yıldır şahlanıyoruz, diyo, eskiden 2023'te süper devlet oluyoduk, şimdi 2030 da ay istasyonu kuruyomuşuz...
Algı operasyonu sadece sözel yapılır, matematiği kuvvetli, veri üreten toplumlar yemez bunu. Sadece "mal toplumlar" kitap okumayan, uzun entry bile okumayan toplumlar, bu tongaya basar !! Zaten algı yönetimi yapanlar da toplumu nasıl konuşurlarsa manipüle edebileceklerini bilerek, gayet de bilinçli olarak konuşuyolar.
kadınların uzmanlık alanıdır. her an nasıl algı manipülasyonu yaparım diye düşünürler dururlar. her şeyleri algı manipülasyonudur, kıyafetleri ile, makyajları ile, konuştukları ile, yaptıkları hareket ile....
ortaya çıkardıkları ise ceviz kabuğunu doldurmayacak kadar akıldır.
kadınların uzmanlık alanıdır. her an nasıl algı manipülasyonu yaparım diye düşünürler dururlar. her şeyleri algı manipülasyonudur, kıyafetleri ile, makyajları ile, konuştukları ile, yaptıkları hareket ile....
ortaya çıkardıkları ise ceviz kabuğunu doldurmayacak kadar akıldır.
genellikle yalancılıktır.
yalanı yönetmektir.
simitçisinden, dev markalara kadar çoğu varlık kullanır.
sevmeyiz tabi. hatta sinirleniriz.
o işe harcadıkları emek ve parayı hatalarını düzeltmeye harcasalar hem kalıcı olurlar hem de sevilirler.
misal adana kebabı nın bir marka yöneticisi yoktur ama adana kebap sevmeyen insan neredeyse yoktur.
basit bi şey. neysen öyle gözük, kötü gözüküyorsan gerçekten düzelt. insanlar seni takdir eder.
zaman alır belki ama çok sağlam gelişirsin. doğruluk mutluluktur.
yanlar ve imaj oluşturmalar seni kurtaramaz. daha mutlu etmez.
gerçeklerin ortaya çıkmak gibi bir huyu var.
anlık mutluluklar genellikle hüsran, ceza ve rezaletle sonuçlanır.
bu dünya tarihinde çok net görülebilecek bir gerçektir.
insanın kendi geçmişinde de görülür.
yalancılık, üçkağıt ve kandırma ile yaptığınız hangi işten mutlu oldunuz. bir düşünün.
--spoiler--
Neymiş bu algı yönetimi?
pınar turan - 15 Ocak 2017
Bugünlerde sıkça duymakta olduğumuz bir kavram ‘algı yönetimi'.
Hiç merak ettiniz mi bu kavramın gerçekte ne olduğunu?
Yoksa o da her gün duyduğumuz ama ne olduğunu tam olarak bilemesek de aşina olduğumuz için üzerinde durmadığımız kavramlardan biri mi?
Hani atalarımız, ‘‘Bir şeyi 40 kere söylersen olur'' demiş ya! işte bu söz algı yönetiminin eskiler tarafından yorumlanmış biçimi.
* * *
Algı yönetimi denilen şey aslında en çok reklam dünyasında kullanılıyor. ihtiyaç duymadığımız ve almak istemediğimiz ürünleri bize satmak için başvurulan bir teknik bu…
Mesela, evde temizlik yapan, son derece bakımlı ve güzel bir kadın kullandığı deterjandan dolayı öyle mutludur ki! Kocası ve çocukları eve geldiğinde kadının yaptığı temizlikten dolayı onunla gurur duyarlar. Özenmemek elde değil…
Peki siz evinizde böyle mi temizlik yapıyorsunuz?
Kocanızın gömleğindeki leke çıkınca bu kadar mutlu olabiliyor musunuz?
Valla gelin bir de beni görün!
Kapıya gelen postacıya, “Hanım evde yok” desem inanır.
Ayrıca mutluluk bunun neresinde! Hayattan bezmiş bir halde, etrafı dağıtıp pisletmesinler diye çocuklara tehditler savurup duruyorum.
işte reklamlarda eğer tanıtımı yapılan ürünü satın alırsak öyle bir mutluluğu da yakalayacağımız algısı yaratılıyor. Yani sadece ürün değil yanında bir de kavram satılıyor.
Biz de 40 kez bu şeyi reklamlarda görüp, ona aşina olup, farkında olmadan aslında birbirinin aynısı ürünler arasından bize ‘tanıdık geleni' seçiyoruz.
* * *
Yani algı yönetimi aslında psikolojik tekniklerden destek alan bir ikna aracı.
Hedef kitlenin ikna edilmesine ve rızasının istenilen yöne çevrilmesine yarıyor.
Bu, artık sadece iletişim, reklam gibi alanlarda kullanılmıyor. Günümüzde siyasetçilerin kamuoyunu ikna etmek için de kullandıkları bir yöntem.
Nasıl mı?
Çok kolay!
Hele medya elindeyse!
Önce halkın hassas olduğu bir konuda medyadan asılsız bir haber yayılır. Mesela “Camide içki içtiler” gibi…
Bu yalan haberle kutsal değerler aşağılanmıştır. Ayrıca buna cüret eden bir karşı güç yani ‘düşman grup' yaratılmıştır.
‘Öteki!'
Ertesi gün güçlü bir siyasi bu olayı meydanlarda defalarca dillendirir. Televizyonlarda bu haber defalarca yayınlanır. Kim olduğu ya da olayla ilgisi bilinmeyen bazı kişilerin yorumlarına medyada bol bol yer verilir.
Arkasından halk tarafından önemli birileri çıkar ve “Biz buna müsaade etmeyeceğiz” diyerek hemen taraf belirlerler.
Olaylara şahit müezzinin, “Böyle bir şey olmadı” demesinin bile hiçbir önemi yoktur!
Algı yaratılmış, bu algıyla da iki düşman grup belirlenmiştir artık!
Oysa ne kutsal değerlere saldırı vardır ne de iki karşıt grup!
Ama birilerinin kazanması için düşman bir grup, karşı bir güç yaratılması gerekmektedir ve ufak bir algı yönetimi planlamasıyla istenilen sonuca ulaşılmıştır.
* * *
Lütfen algılarımızın yönetilmesine müsaade etmeyelim! Daha doğrusu kandırılmayalım!
Hepimiz aynı vatanın evlatlarıyız. Ancak birlik olursak güçlüyüz. Ancak birlik olursak var olabiliriz. Bu ülke bizim için var. Biz de bu ülke için varız.
Hiçbirimiz ‘öteki' değiliz! Aynı vatanın evlatlarıyız.
Vatanımıza sahip çıkalım!
Zaman birlik olma zamanı!
--spoiler--
Kırmızı aşkı , kanı ve ihtirası simgeliyor diye biliyorum. Kırmızı denince aklıma ilk halam geliyor ona hiç yakışmadığı halde kırmızı giymekten vazgeçmediği için * .
yıllarca apo'yu kutsallaştırıp, çözüm süreci adı altında pkk'ya sınırsız özgürlük sağlamaktır.
bölgede halkı pkk'ya mecbur bırakıp, sonra vatan elden gidiyor diye bas bas bağırmaktır. gezicilere olmadık eziyet yapılırken kadıköy meydanında apo posteri, pkk bayrağıyla yürüyüş-miting yapanlara dokunmamaktır.
pkk yeterince güç ve sempatizan edindikten sonra sözde milliyetçi tavır alıp, temizlik ayağına oy devşirmektir.
günümüzde hükümetin gazete, dergi, televizyon, milletvekilleri, afişler, broşürler, sosyal medya hesapları, cuma vaaz ve hutbeleri ile sürekli olarak toplum bilincini etkilemeye çalıştığı ve bunda muvaffak olduğu açıktır. algı yönetimi halkın her kesimine yapılmakta olup laikçi söylemi bunun bir tezahürüdür. bu sebeple aklı selim kişiler olarak bizler her duyduğumuza inanmamalı hatta gerekirse saçma şeyleri dinlememeli, öğrendiklerimizi akıl süzgecinden geçirdikten sonra benimsemeli ve konuşur-yazarken bunun ucunun nerelere varacağını bilerek yazmalı-söylemeliyiz.
örnek vermek gerekirse; 1989 yılı...Türkiye ilk defa pizza dükkanlarıyla tanışır.Türkiye’ye birkaç dükkan açarak pazarın nabzını yoklayan ünlü marka aldığı sonuçla şoka girer.Bekledikleri gibi olmaz.Boğazına düşkün olduğu için pizzayı seveceğini düşündükleri Türk tüketicisi, pizzayı sevmez.Dükkanlar kapatılır.Geri dönülür.
1991 yılı.Murakami-Wolf-Swenson Productions’ın ürettiği bir çizgi film dünyada büyük ilgi görür.Yapımcı şirket Türkiye’deki bir özel kanala bu çizgi filmi teklif eder.Kanal şaşkındır, fiyat gerçekten olması gerekenin %10’udur.Adeta kapandaki peynir gibi duran bu teklifi kaçırmaz özel kanal.Yayınlanmaya başlar.Çizgi film Türkiye’de de çok tutulur.Oyuncakları, rozetleri, kartpostalları, defterleri ve kitap kapları ile müthiş bir pazarlama da beraberinde gelir.
1994 yılına gelindiğinde çizgifilm dizisi milyonlarca çocuğu ve genci etkisi altına almıştır.Bu çocuklar tuhaf bir biçimde annelerinden pizza pişirmesini istemeye başlar.Türk anneleri pizzayı nasıl yapacağını bilmez.Talep gitgide artar.Derken pizza zinciri dükkanlarını yeniden aktif hale getirir, yeni dükkanlar açar.Çocuğu yemek yemeyen anneler mecburen pizza sipariş eder.Liseli, üniversiteli gençler arasında bir itibar nesnesi haline gelir. Türk mutfağının demode lahmacunu, pidesi terk edilmiş, gençler gruplar halinde pizza dükkanlarına gider hale gelir.
Tesadüfen (!) pizza talebini patlatan bu çizgifilmi çoktan tahmin ettiniz değil mi?Bravo! O çizgi film “Ninja Kaplumbağalar”!O pizza zincirini de tahmin ediyorsunuzdur,onu da buraya yazmayayım.
Şimdi o çocuklar büyüdü, çizgifilmi ilk izleyenler 30’larına geldi.ilk jenerasyon genç evli, yeni nesil aile oldu.Onlardan sonraki jenerasyon şimdilerde üniversite öğrencisi, ya yurtta ya da öğrenci evinde kalıyor.ilk jenerasyondaki evliler evde yemek pişirmek yerine sık sık şöyle diyor : “Pizza mı söylesek?”Bir sonraki jenerasyon da yurt odasına ya da öğrenci evine neredeyse her akşam pizza sipariş ediyor.
işte algılarımız böyle yönetiliyor.20-30 yıllık stratejiler çiziliyor, uygulanıyor.Bizim eğlenceli diye izlediğimiz masum çizgifilmler, diziler, sinema filmleri birtakım fikirlerin beyinlerimize çok daha hızlı zerk edilmesini sağlayan katalizörlerdenibaret.Ve emin olun, bu bilinçaltı pazarlamacıları, bu algı sihirbazları bize sadece pizza yedirmiyor…!
Bu sadece bir örnekti,Her Amerikan filminde Apple bilgisayarların görünmesi bugünkü Apple çılgınlığının temeliydi.Her filmde sabah işe giderken elinde Starbucks kahve ile koşturuyor olması bugün bir kahveye 15 lira ödüyor olmamızın müsebbibi.Afrika’da ayağında ayakkabı olmadığı için pet şişe bağlayan Afrikalı gençlerin elinde içine su doldurulmuş Coca-Cola kutularıyla gezmeleri ve bununla sınıf atladıklarını düşünmeleri de yıllardır Coca-Cola’nın yaptığı “MUTLULUK” reklamlarının sonucu. Gerçekte mutlu olmayanlar içtikleri içecekten mutluluk akıtmaya çalışıyor işte, başka bir şey değil.
Biz hatırlamayız ama babalarımızın hayranı olduğu Western (Vahşi batı) filmlerindeki karizmatik kovboyu. O kovboyun ağzındaki Marlboro sigarayı babalarımız bugün hala bırakabilmiş değil. Etkiye bakar mısınız?işte bu yüzden unutmayalım;Bize sunulan görüntülerin, reklamların, film ve dizilerin %99’u bir amaca hizmet ediyor.inanmadan, etkilenmeden, kendimizi kaptırmadan önce iki kere düşünelim.
“Bütün uyuyanları uyandırmaya bir tek uyanık yeter” diyordu Malcolm X,Uyanık olmayana pizzayı da yedirirler, kolayı da içirirler üzerine de bir sigara yaktırırlar…Afiyet olsun!
1989 yılı... Türkiye ilk defa pizza dükkanlarıyla tanışır. Türkiye’ye birkaç dükkan açarak pazarın nabzını yoklayan ünlü marka aldığı sonuçla şoka girer. Bekledikleri gibi olmaz. Boğazına düşkün olduğu için pizzayı seveceğini düşündükleri Türk tüketicisi, pizzayı sevmez. Dükkanlar kapatılır. Geri dönülür.
1991 yılı.Murakami-Wolf-Swenson Productions’ın ürettiği bir çizgi film dünyada büyük ilgi görür. Yapımcı şirket Türkiye’deki bir özel kanala bu çizgi filmi teklif eder. Kanal şaşkındır, fiyat gerçekten olması gerekenin %10’udur. Adeta kapandaki peynir gibi duran bu teklifi kaçırmaz özel kanal. Yayınlanmaya başlar. Çizgi film Türkiye’de de çok tutulur. Oyuncakları, rozetleri, kartpostalları, defterleri ve kitap kapları ile müthiş bir pazarlama da beraberinde gelir.
1994 yılına gelindiğinde çizgifilm dizisi milyonlarca çocuğu ve genci etkisi altına almıştır. Bu çocuklar tuhaf bir biçimde annelerinden pizza pişirmesini istemeye başlar. Türk anneleri pizzayı nasıl yapacağını bilmez. Talep gitgide artar. Derken pizza zinciri dükkanlarını yeniden aktif hale getirir, yeni dükkanlar açar. Çocuğu yemek yemeyen anneler mecburen pizza sipariş eder. Liseli, üniversiteli gençler arasında bir itibar nesnesi haline gelir. Türk mutfağının demode lahmacunu, pidesi terk edilmiş, gençler gruplar halinde pizza dükkanlarına gider hale gelir.
Tesadüfen (!) pizza talebini patlatan bu çizgifilmi çoktan tahmin ettiniz değil mi? Bravo! O çizgi film “Ninja Kaplumbağalar”! O pizza zincirini de tahmin ediyorsunuzdur, onu da buraya yazmayayım.
Şimdi o çocuklar büyüdü, çizgifilmi ilk izleyenler 30’larına geldi. ilk jenerasyon genç evli, yeni nesil aile oldu. Onlardan sonraki jenerasyon şimdilerde üniversite öğrencisi, ya yurtta ya da öğrenci evinde kalıyor. ilk jenerasyondaki evliler evde yemek pişirmek yerine sık sık şöyle diyor : “Pizza mı söylesek?” Bir sonraki jenerasyon da yurt odasına ya da öğrenci evine neredeyse her akşam pizza sipariş ediyor.
işte algılarımız böyle yönetiliyor.20-30 yıllık stratejiler çiziliyor, uygulanıyor. Bizim eğlenceli diye izlediğimiz masum çizgifilmler, diziler, sinema filmleri birtakım fikirlerin beyinlerimize çok daha hızlı zerk edilmesini sağlayan katalizörlerden ibaret. Ve emin olun, bu bilinçaltı pazarlamacıları, bu algı sihirbazları bize sadece pizza yedirmiyor…!
Bu sadece bir örnekti, Her Amerikan filminde Apple bilgisayarların görünmesi bugünkü Apple çılgınlığının temeliydi. Her filmde sabah işe giderken elinde Starbucks kahve ile koşturuyor olması bugün bir kahveye 15 lira ödüyor olmamızın müsebbibi. Afrika’da ayağında ayakkabı olmadığı için pet şişe bağlayan Afrikalı gençlerin elinde içine su doldurulmuş Coca-Cola kutularıyla gezmeleri ve bununla sınıf atladıklarını düşünmeleri de yıllardır Coca-Cola’nın yaptığı “MUTLULUK” reklamlarının sonucu. Gerçekte mutlu olmayanlar içtikleri içecekten mutluluk akıtmaya çalışıyor işte, başka bir şey değil.
Biz hatırlamayız ama babalarımızın hayranı olduğu Western (Vahşi batı) filmlerindeki karizmatik kovboyu. O kovboyun ağzındaki Marlboro sigarayı babalarımız bugün hala bırakabilmiş değil. Etkiye bakar mısınız? işte bu yüzden unutmayalım; Bize sunulan görüntülerin, reklamların, film ve dizilerin %99’u bir amaca hizmet ediyor. inanmadan, etkilenmeden, kendimizi kaptırmadan önce iki kere düşünelim.
“Bütün uyuyanları uyandırmaya bir tek uyanık yeter” diyordu Malcolm X, Uyanık olmayana pizzayı da yedirirler, kolayı da içirirler üzerine bir de sigara yaktırırlar… Afiyet olsun!
özellikle yandaş kanallar olmak üzere bir çok haber kanalının şu an şehit cenazelerini canlı olarak yayınlaması buna en güzel örneklerden birisidir. yıllardır şehit haberi bile yapamaya yeltenmeyen bu kanallar bugün kaotik ortamda insanların algılarını bu yöne çekmek için özel bir çaba harcar durumdalar. Oysa ki ne kadar da "haber niteliği taşıyan bir olay" gibi geliyor ilk bakışta.
Küçük hesaplar değil bunlar. üst akıl alt akıl ne varsa hepsi toplanmış amk. Yakın gelecek umarım daha az kanlı olur.
Prof. Dr. Ümit Özdağ'ın algı yönetiminin nasıl adım adım gerçekleştirilebileceğini anlattığı bir konuşması:
"Ay'da petrol bulunduğuna dair bir haber okursanız, bunun derhal yalan olduğunu düşünebilirsiniz ki doğru düşünüyorsunuz demektir. Çünkü petrolün oluşması için bitkilerin fosilleşmesi gerekir. Ay'da ise bitki yoktur ve hiç olmamıştır. Öyle ise Ay'da petrol olamaz. Bu çok açık gerçeğe rağmen siz eğer insanların "Ay'da petrol olduğuna" inanmalarını sağlamak isterseniz yine de bunu yapabilirsiniz. Bunun için gereken doğru teknikleri kullanmanız yeter......"
türbanlı bacısına gerçekleşmeyen saldırıyı tüm medyanın işlemesi ama gerçekten olan saldırıyı hiç birinin işlememesidir. böylece gerçek din düşmanı kendini maskelerken dinle sorunu olmayan insanlar din düşmanı gibi gösterilir.
Baslik acilmistir atiyorum birisi yazmistir "iki gobek atarim" gibisinden. Hemen altina yazar birisi "uc gobek atarim" tarzinda. Sonra gelir alt alta dort gobek bes alti diye dizilir gider. (temsilidir)
sosyal medya ve basın sayesinde başarılı bir şekilde ilerlemesi sağlanan yönetim biçimi. konuyu biliyorsanız gündemi siz belirlersiniz. insanlar bir konuyla meşgulken, başka konulara yönelebilirsiniz. başarısız bir eylemi başarılı gösterebilirsiniz. konuyu tuttuğunuz yeri önemli.