bir taraftan alevi = terörist = dhkp c li = marjinal sol
algısı yaratmaya çalışırken
diğer yandan aleviler hdp'ye oy verecek yaygarası kopartılıyor.
kendilerini alevi temsilcisi olarak sunan bazıları hdp ye oy vereceklerini yumurtluyor!
satılık liboşlar zaten hdp ye desteklerini açıkladılar.
emine ülker tarhan'ın "bugün statükocu RTEdir. iktidarının değişmesini istemediğinden muhalefet yapısının ve de zihniyetinin de değişmemesinden yanadır" tespiti ne kadar da doğru.
chp'nin ulusalcı kanadı y-chp ve mhp'nin akp yancısı olmasına isyan edince ve kk'yı istifaya davet edince y-chp'liler kadar ak'lar da itiraz eder oldu!
hemen algı operasyonları başladı. bunlar çalışmıyor, seçime girseler oy alamazlar, şimdiye kadar ne yaptılar ki vs.
anketlerle manipülasyon yaptıklarını ve rte'nin seçilmesi için çalıştıklarını itiraf eden anketçilerden bir açıklama gelmiş.
Metropoll Araştırma Merkezinin Başkanı Özer Sencar: Emine Ülker Tarhan ve Süheyl Batum'un oy oranını seçimden önce ölçtüklerini ve ortaya çok düşük bir puan çıktığını açıkladı. http://www.gazetevatan.co...-alacakti--668085-gundem/
amaç ne?
amaç bu insanlar umut olmasın!
akp arkasında pasif muhalefet devam etsin.
şahin kanatlar güçlenmsin!
akp'liler boşuna demiyorlar "kılıçdaroğlu ve bahçeli olduğu sürece iktidarız" diye.
ve göte göt diyebilecek cesarete sahip (ya da o kadar pervasızlaşabilmiş!) bir anketçiden itiraf gelmiş!
Metropoll Araştırma Başkanı Özer Sencar, Tayyip Erdoğanın, oyların yüzde 58′ini alacakmış gibi göstererek manüplasyon yapıldığını itiraf etti. CNN Türkte Tarafsız Bölge programına katılan Özer Sencer, Başbakan Erdoğanın yüzde 50 civarı oy alacağını kendisinin de bildiğini söyledi. Sencer Başbakanın kendisine sunulan anketler bu yöndeydi. Ancak açıklanan o yüzde 58 gibi rakamlar anket sonuçları değil PR (halkla ilişkiler) çalışmasıydı diye konuştu.
merak edilen bu "savaşı" neden sadece akp'nin yaptığının düşünüldüğüdür.
yani kusura bakılmasın ama en hafif ifadeyle bir kestirmecilik, kolaycılığa kaçış görünüyor başarısızlığı ve siyasetsizliği açıklamakta.
algı yönetimi yapılmıyor demek değil bu. fakat şu demek; belli ki kök nedenler bir bir tespit edilmiş. e o halde kullanılsın aynı enstrümanlar, engel olan şey nedir?
manüplatif anket hazırlatmaksa anket hazırlat, kömürse kömür dağıt, kapı kapı dolaşmaksa aynen onu yap.
son yerel seçime göre chp + mhp toplamına göre 4 milyon kişi ekmel'e oy vermemiş!
ki bu ekmel'in aldığı oy'un %25'i kadar!
selo'nun aldığı oyun da bu kadar olduğu (ve selo'nun başarılı diye yıldızının parlatılmaya çalışıldığı) düşünüldüğünde rakam daha iyi anlaşılır.
adamlar goebbels'i hatmetmiş!
--- alıntı ----
Operasyon, AKPnin cumhurbaşkanı adayını resmen açıklamasından çok önce başladı!..
iktidar operasyon yapmayı iyi bilir!..
Önce Balyoz, Ergenekon, Askeri Casusluk, Poyrazköy gibi operasyonlar, sonra da tam aksi paraleller operasyonu gibi!..
Operasyon, Tayyipten sonra kim başbakan olacak? diye başlatıldı!..
Ortaya isimler atıldı ve bir tartışma yaratıldı!..
* * * *
Tayyipin bilinen adaylığı açıklandıktan sonra tartışmalar alevlendi!..
Arınç Başbakan, Mehmet Ali Şahin AKP Genel Başkanı Tayyip Cumhurbaşkanı olduktan sonra AKPnin genel kuruluna kadar böyle idare edilecek!..
Genel Kurulda kim genel başkan olacak ve başbakanlığa getirilecek?..
Onu da Tayyip işaret edecek!..
Yani, her şey Tayyipe göre dizayn edildi!..
Tayyipin cumhurbaşkanı seçileceği kesinleşmiş kurgusu yapılarak merkez medyanın gazete ve TV kanalları bu tuzağa çekildi, araştırma şirketleri ise aynı tuzağa kendiliğinden geldi!..
* * * *
Yandaş medyayı bir kenara bırakalım, onlar zaten bu operasyonun parçası
Ama diğer gazete ve TV kanallarına bakınız!..
Sabah akşam AKPnin geleceği, kimin genel başkan ve başbakan olacağı tartışılıyor!..
Tayyipin yeni başbakanla nasıl çalışacağı soruluyor; cevabı ikisi de AKPli olduğu için sorun çıkmaz şeklinde oluyor!..
Sanki başka hiç aday yok!..
Sanki diğer adayların kazanması hiç mümkün değil!..
Daha seçim olmadan Tayyipi cumhurbaşkanı ilan etmiş oldular!..
* * * *
Algı operasyonu bu!..
Tayyipten başkasının cumhurbaşkanı olamayacağı gibi bir algı yaratarak seçmeni yönlendirmek!..
Seçmene Tayyipin kesinlikle seçileceği inancını aşılamak!..
Diğer adayları etkisizleştirmek!..
Diğer adayların konuşulmasını, tartışılmasını önlemek!..
Böylece diğer adaylara oy verecek seçmende, sandığa gitmenin gereksiz olduğu algısını yaratmak!..
Korkutulmuş, sindirilmiş medya içinde tarafsızlığını (!) göstermek için çırpınan bazı gazete ve TV kanallarında bile Tayyipin Çankayaya çıkmasından sonraki olasılıklar tartışılıyor!..
Bunlar da, algı operasyonunun zavallı kurbanlarıdır!..
--- alıntı ---- http://sozcu.com.tr/2014/...in-algioperasyonu-548208/
artık rte'nin hesap görme vakti geldi. "inlerine gireceğiz"in altyapısı hazırlanıyor.
---- alıntı ----
Dışişleri'ndeki üst düzey görüşmeyi dinleyerek sızdıran kişi yakalandı. Köstebeğin, paralel örgüte çalışan bir polis koruma memuru olduğu iddia edildi. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Bakanlık Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu, MiT Müsteşarı Hakan Fidan ve Genelkurmay 2. Başkanı Orgenaral Yaşar Güler'e ait olduğu öne sürülen ses kayıtlarının internette yayınlanmasının ardından Milli istihbarat Teşkilatı ve diğer istihbarat birimlerinin ortak çalışması sonucunda ortam dinlemesini sızdıran köstebek yakalandı. Koruma polis memuru olan köstebeğin paralel örgüte çalıştığı da kesinleşti.
Devlet sırrı niteliği taşıyan ses kaydını ortam dinlemesi sureti ile alan kişinin paralel yapı adına çalışan koruma memurlarından biri olduğu ve geçen Perşembe günü gözaltına alındığı kaydedildi. Araştırmayı yürüten istihbarat birimleri söz konusu koruma memurunu gözetim altında tutarken kaydı aldığı ve yaydığı iddia edilen koruma polis memurunun ifadeleri doğrultusunda geniş çaplı bir operasyon yapılacak.
anlaşılan o ki yine bir "gizli tanık" ile dışişlerindeki dinleme cemaatin üstüne kalacak.
vatana ihanetten, casusluktan yargılananlar olacak.
sonrasında ergenekonvari bir cadı avı başlayacak.
suçlu olsun olmasın insanlar içeri atılacak.
akp muhaliflerini temizledikten yıllar sonra "pardon" denilip salınanlar olacak.
bu arada ölenler öldüğü, hapis yatanlar yattığı ile kalacak!
çalmak fiilini dahi suç olmaktan çıkarıp "günah işleme özgürlüğü" diyecek kadar pervasızlaşan bir güruhun kalemşörleri bu algıyı kendilerinde oluşturadursun.
yalancı mumum yanıyor sansın dursun. o mum söndüğü gün doğacak çocuklarınıza haşmetli büyüğü nasıl savunduğunuzu anlatırsınız.
yapan cemaat midir bilmem ama akp karşısında ince ince çalışan bir yapı var!
yolsuzlukların unutulmasına fırsat vermiyorlar.
biliyorlar ki akp gündem değiştirme uzmanı.
gündemi "haramzadeler" aracılığı ile sürekli sıcak tutuyorlar!
geçenlerde mehmet barlas bile "ellerinde ne varsa açıklasınlar da kurtulalım" dedi.
birden ülkeyi sattıkları bile ortaya çıksa bunu unutturur akp!
halkın bilinç / ilgi düzeyini iyi biliyorlar ve kozları tek tek onuyorlar.
zaman muhabiri urla, sabah-atv, işadamlarından havuz sorularını sordu rte "villarlar yasal benim değil" vs dedi arkasına fezlekeler yayınlanıyor.
seçime kadar daha da fazlası çıkacaktır diye düşünüyorum.
akp hükümetinin el - kaide ile ilişkili olduğuna ilişkin uluslararası algı yaratılması bu savaşın unsurlarından.
günün haberi:
--- alıntı ------
israil'de askeri istihbarattan sorumlu Tümgeneral Aviv Koçavi, Türkiye'de üç adet El Kaide üssünün olduğunu savundu.
(buna yönelik de harita yayınlamış)
Koçavi'nin sözcüsü, haritada kırmızı lekelerle gösterilen yerlerin El Kaide üslerini yansıttığını söyledi. Reuters, haritadan yaptığı çıkarımla bu üslerin Karaman, Osmaniye ve Şanlıurfa'da bulunduğunu iddia etti.
Tümgeneral Koçavi net bir sayı vermese de Reuters'ın haritada Mısır'daki cihatçıları temsil eden daire ile karşılaştırarak yaptığı yoruma göre, Türkiye'deki üç noktada toplam 100 kadar El Kaide militanı var.
--- alıntı ------ http://www.sabah.com.tr/G...-turkiyeel-kaide-haritasi
bu gelişmeyi çok tehlikeli buluyorum.
bence muhalefet partileri de iktidar ile bir olup buna karşı durmalı!
bugün hükümeti (akp) terörist el kaide ile ilişkili göstermek
yarın türkiye'nin "terörist devlet" ilan edilmesindeki ilk ve en önemli adım olacaktır!
şahsi fikrimi suriye olayları ilk başladığından beri yazıyorum. "türkiye teröristlere destek olmamalı. suriye'de abd-israil'in taşeronluğunu üstlenmemeli" diye belirttim. aklı başında olan kişilerin uyarılarına rağmen gözünü esed'i devirme hırsı bürüyen rte olmayacak işlere girişti!
bunlara rağmen şimdi diyorum ki! kol kırılmalı yen içinde kalmalı.
rte hatalıdır ancak rte iç dinamiklerle gönderilmelidir!
rte'yi şutlamak adına uluslararası müttefik aranırken türkiye'nin başına çorap örülmemelidir!
7 şubat mit krizine rağmen, 3-4 ay öncesine kadar yine de kolkola yürüyen, fakat, devletin her kademesine nüfuz eden ve kendi vesayetini kurmak için 11 yıldır yürüttüğü "temizlik" operasyonundan sonra gücü kimseyle paylaşmak istemeyen akp iktidarınınn, cemaate yönelik dershane hamlesi ve nihayatinde 17 aralık sonrasında patlak evren kirli bir savaş.
bir tarafta, 2014 itibariyle üniversiteleri, orduyu susturan ve devletin bütün gücünü arkasına alan akp iktidarı, diğer tarafta ise, neler yapabileceği tam kestirilemeyen islami bir yapılanma.
her iki taraf da 28 şubat sürecinde mağdur olduklarını, medyanın karapropaganda yaptığını söylüyor; ancak ellerindeki medya gücü sayesinde aynı yolla bir algı operasyonuna girişmiş durumdalar.
akp medyası: 17 aralık operasyonunu "hükümete yönelik operasyon, hükümete darbe girişimi" gibi ifadelerle itibarsızlaştırmak için var gücüyle kirli bir algı operasyonu yürütmekte. daha 4 ay öncesine kadar, yazarları cemaatin icraatlarını öven yazılar yazarlardı; türkçe olimpiyatları saçmalığını göklere çıkarırlardı. düne kadar kahraman savcı dedikleri zekeriya öz'ü karalamak için, dubai'ye muhabir gönderip kaldığı odayı, girdiği saunayı bile gösterdiler. türkiye cumhuriyeti devletinin bir savcısının başlatmak istediği operasyon için "kanunsuz, yasadışı operasyon" dediler.
cemaat medyası: dershane krizi patlak verdiğinde muazzam bir karapropagandaya giriştiler. 2004 mgk belgesi, 2013'ün en güzel golüydü bence. fakat 17 aralık sonrasında, akp medyasının akıllara zarar karalama kampanyası karşısında daha itidalli yayınlar yapıyorlar. genelde savunmada kalıp, 28 şubat'ta mağdurları oynayan ama 28 şubat'takinden daha beter bir algı operasyonuna girişen akp medyasının iftiralarını savuşturma derdindeler. fakat giderek sertleşmekte yayınları.
işin en komik tarafı ise şu: devlet içindeki bu yapılanmaya, bu tehlikeli islami yapılanmanın devlet içerisinde örgütlenmesine izin verenin, göz yumanın da, bundan şikayet edenin de akp iktidarı olması.
bakın, dershane krizinin tam ortasında "cemaat ne getirdi de geri gönderdik" diyordu rte. ancak aynı camiaya 2 ay sonra çete, örgüt, paralel yapı, haşhaşi vb. diyen yşne kendisi. yine akp'nin çok saygın(!) milletvekillerinden birisi "emniyeti, yargıyı cemaate verdik" diyordu 2 ay evvel. ama rte'den izin almadan tuvalete bile gidemez duruma gelmiş akp seçmeni bunları görmekten, anlamaktan aciz.
yazıyı, bu başlıkta kimsenin değinmediği bir şeyi belirterek noktalamak istiyorum. akp'den sandık yoluyla kurtulmamız mümkün. peki bu tehlikeli yapılanmadan nasıl kurtulacağız? bütün bu kirli savaşın belki de tek iyi yönü, bu yapılanmanın bir şekilde tasfiyesi. ama intikam alma, ama çıkar çatışması.
ab üzerinden yürüyen savaştır. rte nin brüksel ziyareti bitti.
ak gazeteler "paralel yapıyı brüksel de anladı" şeklinde başlık atarken
cemaatin gazeteleri "paralel dvlet iddiası ab'yi ikna etmesi" diye başlık atıyor.
Nitekim bunun dışta yansıması şöyle: Amerikalıların başını çektiği, terörün finansmanı ile mücadele amaçlı kurulan Finansal Eylem Görev Gücü (FATH), Hürriyet Washington yazarı-habercisi Tolga Tanış'tan okuyoruz ki Türkiye'yi riskli ülkeler arasında görüyor; 11 ülke arasındayız! Dahası, ABD'de "birileri"nin Türkiye'yi "terör ülkeleri listesi"ne sokma gayreti içinde olduğunu öğreniyoruz Tolga'dan.
bu sıralar akp'nin hamlesinin cemaati "terör örgütü" ilan etmek olacağı söyleniyor!
rte ince ince sinyalini vermeye başladı.
yandaş gazeteler "f.g. örgütü" diye başlık atmaya başladı.
son dönemin moda tanımı, özellikle cüneyt özdemir dilinden düşürmüyor.
yalnız bu tanımlamayı son dönem siyasi tartışmaları * ile direk vermek, ne olduğundan bahsetmemek olmaz.
işin özü modern dünyada her şeyin ulaşılabilir olması ve dezenformasyonun gücü ile ilgili, algı savaşlarının temelinde de bu var. bilgi, enformasyon, dezenformasyon ve karşıt bilgi...
cemaat akp savaşında ise mavi marmara'nın herhangi bir önemi yoktur bahsettiğimiz bu tanımlama da bir küçük ayrıntıdır, mavi marmara.
asıl mevzunun patlama noktası, hakan fidan olayıdır...
jorge lois borges: 1970'te erbakan ile başlayan milli nizam partisi, 12 mart müdahelesinde kapatıldı. yerine 1972 milli selamet partisi, 12 eylül de kapatıldı yerine 1983 refah partisi, 1998 anayasa mahkemesi kapattı aynı yıl rp'li milletvekilleri fazilet partisine geçti 2001 de anayasa mahkemesi kapattı yerine saadet partisi geldi sonra numan kurtulmuş akp ye katıldı 2002 den beri akp var. çok öncesini hatırlamam ama akademik makaleler kendilerini "milli görüş" olarak konumlandıran halkın islami partilere oy verdiğini söylüyor. bunlarında milliyetçi muhafazakar olarak sağın ortasında konumlandığı saptaması doğru bence. akp'nin milliyetçi-muhafazakar kesimin oylarını alarak mhp'nin oyunu erezyona uğratması da bir realite.
cemaat'in üye sayısının az olduğuna ben de inanıyorum. nüfüz ettikleri kitle 1 milyon kişi olsa bile 40 küsür milyon seçmen içinde %2,5'luk paya sahipler. ki bunlar da bölgelere göre dağılmış durumda.
aynı durum tusiad için de geçerli. bir avuç beyaz türk. doğrudan oy potansiyeli düşük. ancak gerek cemaat gerekse de tusiad kanaat önderleri.
doğrudan kendilerine bağlı insanlar olmasa da algı yönetimi ile cemaat "muhafazakar insanları" tusiad/beyaz türkler "kendini modern gören insanları" etki altına alıyor.
dolaylı etkileri daha yüksek yani.
cemaatin kadrolarının nereye kadar nüfuz ettiği bilinmiyor. dikkat edersen kozları kullanmaya küçükten başladılar. yavaş yavaş büyütüyorlar. değiştirilen emniyet mensuplarının yerine atananlar bile tekrar değiştiriliyor. ayrıca bunların tasfiye edildiği yok sadece yerleri değiştiriliyor. yani bir süre sonra bunları tekrar devletin sinir uçlarında görebiliriz.
ayrıca 11 yıl boyunca "ne istediyse verilen" cemaatin akp'nin bir çok sırrını bildiğini (zira politikacı akp'den ise o politikayı yürüten bürokrat cemaattendi!) ve seçime kadar daha çok skandal patlayacağını tahmin ediyorum.
jorge lois borges'in cemaat-akp çatışmasına "küresel güçlerin türkiye'deki tezahürü" olarak görmesi görüşüne katılıyorum.
ancak bu başlıktaki asıl amacım her iki tarafın da halkın algısını değiştirmek için ne gibi "algı yönetimi" taktiklerine başvurduklarını, iki tarafın da halkı etkilemek adına ne gibi taktikler kullandıklarını, haklı olduklarını ispatlamak için ne gibi hamleler yaptıklarını, bu hamlelere hangi hamleler ile cevap verildiğini gözler önüne sermek. bu bağlamda ak sosyal medya ekibi ile cemaatin sosyal medya ekibini ve bunların çatışmalarını yakinen izliyor. gelecek hamleleri konusunda fikir yürütmeye çalışıyorum. jorge lois borges "stratejiye" odaklanmışken ben "taktikleri" vurguluyorum.
arbutus unedo: askerdeyken van'lı bir çocuk hastaneye hademe alınacakken bile artık milletvekili tanıdığın torpiline başvurulduğunu söylüyordu. bunun gibi yüzlerce örnekten haberdarsınızdır. bir yandan türkiye'de işsizliğin arttığı bir realite ama işsizlik hangi gruplar arasında artıyor bir bakmak lazım!
akp'liler ya da cemaattekiler "örgütlü" oldukları için işsizlik sorununu daha az yaşıyorlar. işsizlik rakamları en yüksek yeni mezunlarda var zaten. ancak birilerinin çocuğu her zaman daha "eşit" olduğundan daha kolay iş buluyorlar. ayrıca bu insanların kafası ticarete o kadar çalışıyor ki genç yaşlarda gemicik, arsa, tv, inşaat şirketleri sahibi olabiliyorlar.
her iki taraf da gül gibi geçinip giderleken ne oldu da oldu işler bu hale geldi.
gezi olaylarında haziran ayının ilk 3-4 gününde acze düşen akp hükümeti cemaatin bir fiskesi ile devrilip gidebilirdi.
cemaat emniyet içindeki gücü ve medyasıyla akp aleyhine dönseydi bugün televizyonlardan erdoğan ve çetesinin yüce divan duruşmalarını izliyor olurduk. ama cemaat bunu yapmadı. sonra aradan geçen aylar içinde gerilim birden arttı ve adeta bir savaş başladı...
güneydoğu sınırında israil'in çizdiği yol haritasına göre suriyede savaşan isyancı unsurların "amerikan güdümlü birleşik koalisyon" formatından uzaklaşıp pyd ağırlıklı bir yapı haline gelmesi ve bunda türk ordusu ve dolayısıyla akp'nin etkisi amerika'da obama yönetimini çok kızdırdı. kuzey ırak sınırını geçerek suriyeye giriş yapan pkk ve peşmerge kuvvetlerinin cnn başta olmak üzere tüm dünyada yayınlanan görüntüleri washingtonda adeta bir öfke nöbeti yarattı. tam da o dönemde buradaki (o zaman kardeştiler) şakirt - hewal erdoğancı kürt - ak kamil koalisyonu suriye'ye uluslararası müdahale için gün sayarken amerika bir anda çıkıp "Esat'a müdahale etmeyeceğini" açıkladı.
burada tayyip morla kırmızı arasında renklerden renk beğenirken aynı süreçte israil hükümeti obama'dan randevu talep ediyor ancak reddediliyordu. çünkü israil ve amerikadaki destekçileri nihai hedefleri olan kürdistanın suriye ayağı için pyd (pkk'nın suriye kolu) isimli örgütü bölgede hakim kılarak (türk tankları ve topçularının desteğiyle) bölgedeki amerika güdümlü arap unsurları tasfiye etmişlerdi. yeri gelmişken "el kaide" konusuna da parantez açalım... öso diye pazarlanan ve çoğu kürt olan bu oluşumun içinde el kaide ile doğrudan bağlantılı çok küçük bir grup vardı. amerikan özel güvenlik şirketlerinin paralı askerleri, libyada da savaşan arap asıllı amerikan güçleri gibi unsurlar yan yana konunca el kaide yüzde 5 bile değildi.
ancak el kaidenin suriye olayında çırak çıkarılıp, oyun dışına itilmeye tepkisi büyük oldu. türkiye'ye adeta savaş açan örgüt basına yansıyan, yansımayan onlarca saldırıda bulundu. urfa, somali, lübnan, yemen gibi yerlerde gerçekleşenler basına yansıdı ancak sonrasında ağır bir karartma başladı.
verdiğimiz obama israil savaşı konulu bakınızda daha detaylı anlatmıştık. başlangıçta (g.w. bush ve chenney dönemi) bir amerikan israil ortak projesi olankürdistan sonradan amerikanın da israilin de kendi denetimine almaya çalıştığı bir bölgeye dönüştü. bu savaşta neocon - evangelist - wasp görüş/kökenli eski moda amerikan siyasetçileri (erdoğan, gül, davutoğlu, cemil çiçek gibilerinin asıl patronları bu gruptur) israil yanlısı tutumlarını ve geleneksel amerikan ortadoğu politikasını sürdürürken, obama (aslında bush ayarında bir kukladır bu eleman da) çevresinde kümelenen neo - klasik amerikancılar, ekonomi motivasyonlu liberaller ve amerikan petrol endüstrisinin daha yeni - daha küçük üyeleri amerika'nın kürdistan'ı israil'e bırakmaması için baskı yapıyorlar.
erdoğan "obama ile görüştüm haberler iyi" balonunu tam üfürecekkken zamanlaması çok titizlikle yapılmış bir şekilde basına servis ediliveren beyzbol sopalı resimler savaşın artık açıkça başladığı zamandır.
cemaat obama ve destekçilerinin, erdoğan ve akp israil'in gladyatörleridir bu arenada...
uzun bir dizin olduğu için mecburen bendeniz de parçalı kritiklerde bulunacağım;
öncelikle cemaat akp kavgasında yol haritasını ahmet hakan denen yetersizden almak ne derece rasyonel?
bence çok tartışmaya açık...
neden mi?
2-3 satır yazıp yerin dibine de sokarım ama örnekleme ile gidelim...
--spoiler--
Bazen farklı siyasetleri desteklese de Cemaatin siyasi çizgisi merkez sağ... AK Parti ise daha radikal bir dünya görüşünün devamı... Bu nedenle Cemaat, uzlaşmacı, maslahatçı, ılımlı, temkinli, kutuplaşmadan kaçan, kapsayıcılığı öne çıkaran bir anlayış ve üsluba sahip.
--spoiler--
cemaatin merkez sağ olduğunu iddia etmek için ya bu konuların çok cahili yada maksatlı olmak gerekiyor. ahmet hakan burada maksatlı sınıfına girer...
neden?
biz de karınca kararınca cemaat - akp ilişkisini 5-6 yıldır takip ediyoruz. 2 yıl önce bu sözlükte cemaat - akp arasında bir savaş çıkacağını ve bunun kürt - kürdistan meselesinde insiyatifi kim ele geçirirse ona karşı başlatılacağını söylemiş/yazmıştım. cemaat obama ve çevresinde kümelenen neo-amerikancı "yeni amerikan siyasi eliti" nin desteğiyle 2002'den beri "açıkça" kürt meselesi ve kürdistan üzerine yatırım yapıp, zaten şafii temelli dini yorumu üzerine siyaseten de kürtçülüğü giydiriyordu. bunu yaparken işleri belki biraz da ağırdan almasının sebebi ise kendi küçük ve manevra kabiliyeti yüksek tabanına güvenmesiydi. erdoğan'ın züccaciye dükkanına giren bir fil edasıyla cemaat ve kürtçü dinamikler arasındaki pazarlığa adeta masayı devirerek müdahale edeceğini tahmin edemediler. oslo görüşmelerinin başlama hız ve devlet işleyişinden çok manav bakkal düzeyinde gelişen şeklini tahmin etmek için ancak müneccim olmanız lazım...
cemaatin diğer kızgınlık ve şoku erdoğan'ın kürt meselesi konusunda siyasi muhatap olarak sadece pkk'yı alması yüzündendir. cemaat radikal dinci kürt grupları da masaya alarak dinin ağırlığının çok daha fazla olacağı bir kürdistan kuruculuğuna soyunmuşken erdoğan desteğini aldığı bush ekolünden neoconlar ve israil'in baskısıyla dinci kürt grupları oyun dışı bırakarak sadece pkk'yı siyasi muhatap hale getirdi.
kısaca özetlediğimiz bu hamlelerden yola çıkarsak cemaatin hangi sağın ne kadar ortasında olduğu tartışmaya çok açıktır. demek ki ahmet hakan'a göre kürdistan teali cemiyeti yada şeyh sait de merkez sağ dinamiklerdi (klavyeye rastgele basıp gülme efekti nasıl yapılıyordu bilemedim o yüzden burada kendiniz gülün)
entariyi burada bitirirken yıllardır söyleyip, burada da defalarca yazdığım bir realiteye de dokunucam;
cemaat türkiyede 150-180 bin civarında kendiyle doğrudan bağlantılı üyeye sahip bir oluşum. seçimlerde - o da denetleyebilirse - 500 - 600 bin civarında oyu var. genel seçim için kümülatif olarak minik bir ağırlığı olduğunu varsaysak bile yerel seçim yada bölgesel adaylar için aslında önemli bir müttefik olacak durumda değil. gene burada ileride çıkacak akp - cemaat savaşında bir çok cemaat üyesi akp saflarına katılacaktır diye de zamanında yazdık. abdullah gül ve davutoğlu gibi isimler başta olmak üzere dediğim çıktı. sadullah ergin dahi eğer erdoğan ona güvenebilseydi akp saflarında kalıp, cemaate karşı savaşacaktı.
cemaat yargı ve emniyet içindeki adamları ve parasal kaynakları ile "şimdilik" etkin ama uzun soluklu bir savaşta erdoğan'ı yenmeleri zor. üstelik emniyet teşkilatında çok yatırım yaptıkları bir çok orta kademeli amir de taraf değiştirdi. şu an ellerinde sadece geri dönemeyecek kadar ileri gitmiş zekeriya öz gibi tipler kaldı.
f. gülen'in iş adamları ile görüştüğü tapelerinin internete verilmesi (13.01.2014) algı savaşlarında yeni nokta.
bir sürü mesaj var!
1 sen beni dinliyorsan ben de seni dinliyorum.
2 gülen grubuna bağlı bazı şirketlerde finansal sorunlar olduğu (amaç halkı kışkırtarak bankadan para çekmesini sağlamak. zaten yandaş gazetelerde ve ak sosyal medyada sürekli bu konu işleniyor. )
3 f.g. ile "beyaz türklerin" ilişki içinde olduğunu (ak sosyal medya timine göre "kirli ittifak") göstermek
4 ak sosyal medya timi f.g.'nin ses tonunu bile "mafya babası" "don feto" benzetmeleri ile kötülemeye başladı.
5 ak sosyal medya timi konuşmalarda geçen "ananas" sözüne ilişkin komplo teorilerine başladı.
bu savaşın galibi;
- halkı akp'nin rüşvetçi/yolsuz/hırsız bir parti olduğuna inandırabilirse
ya da
- uluslararası camiayı akp'nin terörü desteklediğine ikna edebilirse
ya da
- akp tarafından mağdur edildiği fikrini yerleştirirse
cemaat
değilse yani
- akp tüm bu operasyonların bir komplo / kirli tezgah / şer güçlerin birlikteliği olduğuna inandırabilirse
ya da
- cemaat tarafından mağdur edildiği fikrini yerleştirirse
akp olacaktır!
anlayacağınız mesele çalıp çalmamaktan çok vatandaşın gözünde "hırsız" algısının yaratılıp yaratılmamasındadır. (gerçekler değil imajlar önemli!)
haa bir de hangisinin "aptalı" ve "sadığı" çoksa galip o olacaktır.
hasan pulur'un 19.07.2007'de yazdığı muaviye'nin devesi kıssası geldi aklıma!
--- alıntı ----
MUAViYE ile Hazreti Ali birbirlerine can düşman... Bir gün Ali'nin memleketi Küfe'den bir Arap devesiyle Şam'a gelmiş, dolaşırken biri yanaşmış: "Ver o dişi deveyi bana!"Tartışma büyümüş, Küfeli Arap, "Bu deve benimdir, üstelik dişi değil, erkektir", demişse de anlaşamamışlar.
iş Muaviye'ye yansımış, halk meydanda toplanmış, Muaviye, Küfe'den gelen ile Şam'da deveye sahip çıkanı dinledikten sonra, kararını açıklamış:"Bu dişi deve Şamlınındır!"Sonra toplananlara dönmüş:"Ey cemaat, bu dişi deve kimindir?"Hep birlikte bağırmışlar:"Şamlınındır!"
Küfeli şaşkın şaşkın, giden devesinin ardından bakakalırken, Muaviye, adamı yanına çağırmış:"Ey Küfeli, dinle! Sen de ben de biliyoruz ki bu deve senindir ve dişi değil, erkektir. Ama sen Küfe'ye dönünce gördüklerini Ali'ye anlat ve de ki:- Ey Ali, Muaviye'nin, dişi deveyi erkekten ayırt edemeyen, o ne derse evet diyen 10 bin adamı var! Ayağını denk al!"