“Eline, beline, diline hakim olacaksın.” Şeklinde bir inanış ve öğüde sahip olan adamlar için yukarıdaki cümleyi zikreden biri konuyu gerçekten çok iyi araştırmıştır, hiçbir kötü niyeti yoktur.
Boşuna dememişler kılvauzu eşek olanın gideceği yegane yer ahırdır diye.
aleviliği biraz araştırdım. islam'ı bizden çok farklı yaşıyorlar ama yaşama biçimleri hayranlık verici.
alevilik'te 4 kapı 40 makam çok önemli ve ben bu 40 makama hayran oldum. mezhebim sünnilik ama aleviliği felsefe olarak benimsiyorum. bundan sonra hayatımı 40 makama uyarak yaşamaya çalışıcam.
Yalnızca türkiyenin değil bütün insanlığın en kadim inancından biridir. Üstelik bütün dinler ile bir araya gelebilme esnekliğine sahiptir. Yani bir aleviden ne yahudi, ne ermeni, ne hristiyan, ne zerdüşt ne de müslüman rahatsız olmaz, çünkü insan odaklı bir inançtır. insanın olduğu her yerde vardır.
Bak bak... Bir de neler yazmışlar buraya pis faşistler! Hem ne olmuş Selçuklulara karşı Hasan Sabbah'ı desteklediysek? Ne olmuş Babai isyanıyla Selçukluyu yıktıysak?! Ne olmuş?! Bayezid'e karşı Timur'un, Fatih Sultan Mehmet'e karşı Akkoyunlu Uzun Hasan'ın, Yavuz denilen mezhepçiye karşı Şah ismail'in, Osmanlıya karşı Venediklilerin, Atatürk'e karşı Koçgiri ve Dersim isyanını yapanların, 70 döneminde Türk katliamcısı Sovyet Sosyalistler Birliğinin yanında yer almışsak ne olmuş?! Siz bugüne bakın bugüne... 'Tuncelili Kemal'im' demiyor Sayın Kılıçdaroğlu! 'Dersimli Kemal'im' diyor! Bunu unutmayın! Hem kimin elinde CHP?! Bunu düşünün ve kendinize gelin! Sorulur! Hesabı sorulur! Ah bir Kürt kardeşlerimizle iktidara gelsek! Osmanlıda başarılı olmayan her isyanı o zaman hatırlatacağız sizlere! Şimdi böyle konuşmak kolay size! Kolay! Biz boşuna tek Sünni Türk bırakmamazlık yapmadık CHP'de! Kolay mı sandınız! 10 yılda tüm Sünni Türkleri CHP'den ihraç et! Yerlerine Kaftancıoğlu, Tanrıkulu, Özgür Özel gibi Alevi can yoldaşları getir! Plan büyük! Amaç büyük! Göreceksiniz! Amacımızı da! Planımızı da! Sadece bizlere oy verin! Hem ne olmuş? Ne olmuş YPG'ye terör örgütü değil dediyse Kılıçdaroğlu?! Tek bir YPG'nin şehit ettiği akrabanız var mı?! Yok! E o zaman sorun da yok! Dhkp-c'li anmasına katılıyormuş Kaftancıoğlu! Tek bir Dhkp-c'linin şehit ettiği akrabanız mı var! Yok! Yok! O zaman oylar CHP'ye! Neymiş! Yok yok neymiş! Atatürk diyemiyormuş ama Ermeni soykırımı diyormuş Kaftancıoğlu! E o zaman Özgür Özel de Atatürk'ün annesine küfreden Musa Anter'i ölün yıldönümünde andı! Ne yaptınız?! Ne yaptınız! Net olun! Net! Utanmazlar! Ümit Kocasakal'ı da attık CHP'den! Son Samurayım ben diyordu! Son Gerçek Atatürkçüyüm ben CHP'de diyordu! Ne oldu? Ne oldu?! Sezgin Tanrıkulu Kürdistan Bayrağı paylaşıyormuş! CHP'yi Aleviler ve Kürtler ele geçirmiş! Ne oldu?! Zorunuza mı gidiyor gücümüz?! işte böyle de güçlüdür Alevilik! Böyle de onurlu! Böyle de şerefli! Türkiye ile iran arasında savaş çıksa iranlı Şii kardeşlerimizin yanın savaşırız! Eren Erdem'in dedikleri?!! Zorunuza gidiyor öyle mi! Ama size ne! Oy verin! Layık değil misiniz! Aydın olun bizler gibi! insan ayrımı yapmayın! Sevgi insanı olun! Bu işler böyle...
Rubycon ibnesi senin cemaatçi olduğun 40 km öteden belli oluyor yaa neyse sana verilen görev sinir uçlarına dokun ülke karmaşık bir hal alsın belki o ara bizimkiler kurtulur mantığı var ama yer mi bunu Trakya çocuğu yemez.
Şimdi siktir git peçeteni yala pensilvanya dan gelen.
Bu konu hakkında son girimdir.. Herkes Aleviliğin ne demek olduğunu öğrenmeli! Tek amaç bu! Tek amaç siz faşistlerin beynine ne kadar layık insanlar olduğumuzu sokmak! Beni anlıyor musunuz pis faşistler! Beni anlıyor musunuz?!!! Neyse... Sizleri biraz bilinçlendirmenin zamanı geldi! iyi dinleyin şimdi! Hiç unutmam faşistler... Hiç unutmam... Yaşım daha 5-6... Dersim Ovacıkta ahırda yaşadığımız dönemler... Bir perşembe öğlesi uzun bıyıklarından yıllardır üst dişlerinin olmadığını fark edemediğim leş gibi rakı kokan babam sonunda eve ay pardon ahırımıza dönmüştü! Annem de ahırda olmazdı zaten o günler... Bu yüzden ineklerle konuşurdum ben, keçilerle, eşeklerle... Babamı gördüğüm için de çok sevinmiştim haliyle! Böyleydi işte ben can yoldaşınızın çocukluğu... Nedense perşembe günlerini sütçüye süt almaya gitmekle geçirmeyi tercih ediyordu anneciğim... Meğerse ben ineklerin direkt memesinden süt içiyordum! Ahırdaydık yani! Bizimle birlikte yaşayan bir ineğimiz vardı! Neden böyle bir şey yapardı, neden biz istanbul'a göç edene kadar böyle bir şey yapmaya devam etti, amacı neydi hiç anlamadım... Ama 'babanın beni almak için verdiği çıplak küçük ineğin sütünden daha güzel sütçünün o büyük ineğinin sütü içmelere doyamıyorum Ozan Can!' derdi perşembe günleri eve döndüğü akşam saatlerinde hep bana... Bu da istanbul'a taşınana kadar böyle devam etti anlayacağınız canlar... Gerçi orada düzelmişti bu durum. Anneciğim biz istanbul'a taşınınca bir kez olsun istanbul'daki cemevleri nasıl olur acaba merakından o Büyükşehirdeki cemevine gidince, yüzünde sanırım o heyecanın verdiği allıkla ve gülümsemeyle geri dönmüştü eve... O anı da hiç unutmam! Çünkü dış kapı dışında kapısı olmayan sıvası boyası badanası yapılmamış gecekondumuza heyecanla döndüğünde 'Sivaslısı var! Erzincanlısı var! Tokatlısı var! Amasyalısı var! Seçenek çok! Hepsinin soyadı bizden de değil! Yeni insanları çok yakından tanıyabileceğim Ozan Can'ım! Dersimdeki cemevimizde herkes babanın kopyasıydı! Ondan gelmiyordum! Ama buradaki yeni insanlar!... Yeni heyecanlar!... Çok güzel oldu buraya taşınmamız! Çok!' demişti... Annemin yüzündeki Hazreti Ali aşkına olan açlığı ilk o an fark etmiştim sanırım... Bilmezdim bu kadar aç olduğunu bu aşka... Kaması Sağlam, Zülfikar-ı Kocaman Şah-ı Merdan Ali affetsin onu. Neden Dersimdeki cemevimize de gelmezdi ki böyle? Neyse. Konuya dönelim... Dersim Ovacıktayım, yaş daha 5-6, annem sütçüde, bir perşembe öğlesi babam ben yalnızlıktan eşeğimizle konuşurken ahırımıza dönmüştü.. Ah o canım babam... 30 yıl sonra fark ettim üst dişlerinin olmadığını... 30 yıl canlar! Öyle de bıyıkları vardı! Ne Alevilik ama! Ne Alevilik... Aah! ah! Neyse. Babacığım gel dedi gidiyoruz cemevine... Baba dedim cemevi de ne? Orada öğreteceğiz sana bir şeyleri dedi... Tamam dedim tuttum elinden ve gittim cemevine... Oradaki herkesin soyisminin bizimle aynı olduğunu öğrendiğimde çok şaşırmıştım ama kaşlarımız birebir aynıydı! Özellikle gözlerimiz! Hele yüz hatlarımız! Kadınıyla erkeğiyle herkes aynıydı! Hele o koku! Aynı benim gibi kokuyordu her biri! Yaydığımız o kokuda sıcak bir ortam aurası vardı sanki... Hepimizin soyismi Kızılyurt'tu... Ali'm, Zülfikar-ı kalın, kamas-ı uzun, Şah-ı Merdan Ali'm sanki gözlerimin içine bakarak gülümsüyordu duvardaki resminde bana... O andı sanırım... O andı. Her Alevi erkeği gibi bir erkeğe aşık olmanın ne demek olduğunu ben de Hazreti Ali'nin cemevindeki resmine baktığım an ona aşık olarak öğrenmiştim... Gerçi o değildi ilk gerçek aşk... Bir Alevi dedesi vardı... Babamın ve annemin de büyük dedesiymiş... O öğretti bana aşkın ne demek olduğunu ama konu değil bu! Aklım karıştı... Yaşlandık işte... Ne diyorduk?! Konu yine bu bana aşkı ilk öğreten Alevi dedesine gelecek ama... Off. Neyse başladık bitirelim bari! Babam git Hasan Hüseyin dedenin önünde diz çöküp elini öp dedi... Kaşları, bıyığı, sakalı yüzünden yüzü gözükmüyor olduğu için onu gördüğüm an biraz korkmuştum ve çekinmiştim... Ama sonunda korkarak ve çekinerekten de olsa bacaklarım istemsizce adım atmaya başlamıştı... Onun kudretine, sadece gözlerinin siyahının gözüktüğü gözlerindeki ışığa karşı koyamıyordum ve aramızda yarım santim bir mesafe kalmıştı... O an önünde eğildim ve elini öpmeye eğilirken bağlamasının ne kadar büyük olduğunu fark ettim... Dedim ki sahibi olmalıyım bu bağlamanın! Almalıyım elime onun o kocaman, sapı kalın, uzun bağlamasını ve oynamayalım hunharca onunla! Bağlama çalmayı öğrenene kadar oynamalıyım! Çok tok ve tatlı bir sesi vardı... Ağzı her nefes alıp verişinde şarap kokusu yayıyordu ve o an ilk kez konuşmuştu bana... 'Adın ne senin Kızılbaş küçüğüm?' dedi... 'Ozan Can Hasan Hüseyin dede...' dedim... 'Biz seninle çok iyi anlaşacağız Ozan Can! Sen tam bir Alevi olacaksın!' dedi... 'Ben sana her Cem Dem aldıracağım! Rahat ol Ozan Can!' dedi... Anlamamıştım ve kafam karışıyordu ama hipnotize de ediyordu beni... Öğrenmek istiyordum... Tam cevap verecektim ki bir anda 'bir engür tanesini sıktı nuş eyledi, kırk kişi içti huş eyledi ne demek bilir misin Ozan Can?!' dedi... 'Bilmiyorum Hasan Hüseyin dede... Bilmiyorum!' dedim... 'Sen Hazreti Ali'nin eline Cebrail tarafından bir üzüm tanesi verildiğini ve onu elleriyle sıkan Ali'nin altında kırk kase belirip bunların içinin şarapla dolduğunu bilmez misin yani!' dedi... 'Bilmiyorum...' dedim.. 'işte Hazreti Ali ilk o an semah dönmüştür, yanındaki 40 Kızılbaş'ta kaselerden dem alıp semah dönerek birbirlerine yavaş yavaş yakınlaşmaya başlamışlardır!' dedi... Şaşırmıştım... Ne kudret... 'Dersim mevzusunu ve Atatürk'ü bilir misin Ozan Can?' dedi... Şaşırdım. ilk defa duyduğum isimlerdi bunlar... 'Bana bak! Bunu çok iyi bilesin ki bizler Atatürk'ü Dersim mevzusundan sevmeyiz! Ama sen kendine hep Atatürkçü diyeceksin ki Sünni Türkleri kendi tarafımıza çekelim! Yıllardır diz çöktürmeye çalıştığımız Sünni devlet yönetimini ele geçirelim!' dedi... Anlamıyordum... işte o gün herkes kahkahalar içinde gülüyordu... Hafif bir kasık kokusu hissediyordum... Sanki hiç kimse iç çamaşırı giymemişti... Meğerse bu konuşma 'Don değiştirme' denilen olgudan önceki konuşmalarımızmış... Neyse siz Sünnilerin bilmemesi gereken detayları geçiyorum ama işte o perşembe günü Hasan Hüseyin dede babama gece kendisiyle cemevinde kalmamı rica etmişti... Kaldım da... Aşkı öğrendim, rakıyı, şarabı, bir erkeğin önünde eğilmeyi, diz çökmeyi, kısacası saygıyı... ilk deneyimimdi canlar! ilk deneyimimdi... Daha devam edebilir miyim bilmiyorum ama... işte böyle... Bu işler böyle... Aah! Ah! içlendim. Hasan Hüseyin dedemiz yaşamıyordur artık ama umarım yaşadığı dönem ona sıcaklığımı, samimiyetimi, aşkımı hissettirebilmişimdir... Bu işler böyle...
Geri zekalı ırk mı bu da köken moken diyosun. Yav arkadaş elli kere bin kere anlattık bunu, kitaplarda vs. Her yerde yazıyor halbuki, o değil bu beyinsizce aptalca bir fikri bir de alevî olup da beyan edenler yok mu, bunları asit kuyusunda eriteceksin arkadaş. Lan olum anlattık bunları anlattııık. Aklınızı başınıza alın artık.
insanlığın ortaya çıktığı tarihten beri kendilerini her türlü tehlikeye karşı “sırlayarak” yok olmaktan korunmuşlar ve korunmaya devam ediyorlardır.
Yine bu korunma güdülerinden dolayı öğretilerini kitaplarla ve kişilerle değil, ozanların deyişleriyle ve nefesleriyle yaymaktadırlar.
Sanılanın aksine kişilerin hiç bir anlamı ve değeri yoktur. Bu sebepten dolayı kendileriyle çelişiyor gibi görünürler, bu da sır içinde sır olmanın gereğidir. Kendilerini avama karşı bu şekilde koruyabildikleri kadar korumaya çalışırlar. avam olmayan arif’lerin bakış açısından her şey yerli yerindedir, olması gerektiği gibidir. Avam ise çelişki ve tezat görür çünkü beşer gözüyle bakar. Zaten böyle olması da aleviliği yaşatmaya çalışanların bakış açısından aleviliğin yaşaması ve yok olmaması için gereklidir. kişilerde ve şekillerde kalanlar zaten aleviliği anlayamazlar.
Türlü türlü dinler gelip geçmekte Alevilik bunların içinde sırlanarak ve bazı kişilerin adı altında gizlenerek gelecek nesillere aktarılmaktadır.
Çok derin ve gizli bir tarikattır. Hiç bir dünyevi olay bu tarikatın çizgisini yerinden dahi oynatamayacaktır.
kimsenin inancına karışmam ama dün bir yerel kanalda alevilerin bir ayinini gösteriyordu. dikkatimi çekti orası muhtemelen cemevi olmalı. duvarda hz. ali, atatürk ve sakallı dede resmi var. altında da oturanlar var. adamın biri geldi secde eder gibi pozisyon aldı ve bu resimlerin ve kişilerin önünde bildiğin secde hareketi yaptı. bu davranış beni çok üzdü. çünkü müslümanlıkta sadece allah'ın huzurunda secde edilir. resimlerin ve insanların önünde secde yapmakta nedir? böyle saçmalık olabilir mi? ben alevileri zararsız görürüm ama bu davranış hoşuma gitmedi. beni üzdü.