Madımak'ta yobazlar ve faşistler tarafından yakıldık, maraş'ta faşistler tarafından baltalarla doğrandık. Elbette kayıracağız. Bize bizden başkasından fayda yok bu ülkede.
ırkçılık ya da birilerini ötekileştirmeyi bir yana bırakırsak sadece ve sadece tespit açısından doğruluğunu gördüm ve yaşadım. bir arkadaş grubunda yaşadığım şeylerdir bunlar. 5,6 kişilik bu toplulukta önceleri aramızda 1 tane alevi arkadaşımız vardı ve hiç sorunumuz olmadan güzel vakit geçiriyorduk üniversitede ve yurtta. kimse kimsenin neye inandığı ya da inanmadığıyla ilgilenmiyordu. sonra aramıza bir alevi arkadaşımız daha katıldı o da bizi başka bir alevi arkadaşımızla tanıştırdı ve gördük ki bu arkadaşlar bizim çevremizi de kullanarak, bizden de güç alarak kendi küçük krallıklarını kurma derdine düşmüşler. kısaca şunu belirtmeliyim alevilere saygı duyarım kültürlerini korudukları, köklerine bağlı oldukları, sağlam bir duruşları olduğu için. belki de mahsuni şerif, musa eroğlu hayranı olduğum için. ama bir toplulukta onlar azınlık ise sorun olmuyor, siz azınlık iseniz bazı sorunlar çıkabiliyor. bu durumu yüzlerce yıldır yaşanan olaylara dayanarak anlayabiliyorum ama doğru bulmuyorum.
9 gün sonra tekrar canlandırılmış mesele. 9 gün sonra da 90 gün sonra da canlandırılabilir, cevap verilebilir, eyvallah ama bu derece agresyon bünyeye zararlıdır kardeş. hayır, alevilerle ilgili tespit yapan ille de şakirt mi olmak zorunda, bu nasıl bir reflekstir? ganglionlardan mı ibaretsiniz arkadaş, beyin yok mu beyin?
her şeyden önce bu bir genellemedir. genellemeyi insan çevresinden yola çıkarak yaptığı için yanlış da olabilir, doğru da olabilir. ama büyük ihtimalle yanlıştır. burada önemli olan insanın çevresinden yola çıkarak yaptığı gözlemleri paylaşması ve benzer gözlemlerde bulunan var mıdır yoksa bu sadece kişinin yanlış bir gözlemi midir bakmaktır. gördüğünüz üzere yazdıklarımın hiçbirinde de alevilere karşı bir nefret ya da hiddet bulunmamaktadır. bunu kişisel algılayıp provokasyon yaratmak ya art niyetlilikten ya da liselilikten ileri gelir.
daha fazla da yazardım ama şu günde yapılacak muhabbet değil. şu günde bu muhabbeti canlandırmak zaten etik değil ama bu liseliler etikten, ahlaktan nasibini henüz almamış oluyor.
ülkenin doğusundan gelen yangının batıda alevi rüzgarıyla söndürülmeye çalışılmasını seyrediyorum saatlerdir.siz küçük şakirtler bu gündem değiştirme politikalarını abilenizden öğrenip sözlükte denemelerini yapıyorsunuz. siz bu sıkıntının üzerine daha fazla sıkıntı mı vermeye çalışıyorsunuz? yanlış yapıyorsunuz demiycem çünkü siz bütün yanlışları bilerek yapıyorsunuz.
alevilere saygı gösteren yine alevilerdir. ne kürtler ne de sünniler alevilere iyi davranır. alevileri sevmezler dinsiz olarak görürler. her şey bitti de konu buraya mı geldi. akp kendi adamlarını yani sünnileri kayırmıyor mu? fem dersanesi kendi adamlarına şifre vermiyor mu? önce bunları tartışın sonra alevilerin sosyal hayatlarına değinirsiniz.
devlet dairelerinde, memuriyet hizmetlerinde yıllardır, on yıllardır alevi oluşları yüzünden canlarına ot tıkanması, liyakatlarına rağmen müdürlük gibi görevlere atanamamaları gibi nedenlerle gayriihtiyari bir refleks olabilir. yoksa elbette bu tür kayırmaları her türlü mahkum etmeliyiz, edelim de; ama bunu yaparken bir de işin farklı boyutlarına, ülke gerçeklerine bakmayı deneyelim, olmaz mı? türkeş'in ayakkabı numarasını biliyor olmanın bir dönem devlet memuru olma "parolası", "kriteri" olabildiği bir memleketten bahsediyorsunuz burada. patagonya'dan veya "alevi sultanlığı"ndan falan değil, hani bir hatırlatan olmasında yarar olabilir.
sunnilerin birbirini kayırmasyla eşdeğer durumdur. 'bizden' mantığıyla yapılır ve genelde yaşça büyük amca, teyze ve dedelerimizin yaptığı eylemdir. 'yavrum gel bakıyım kimlerdensin eheheh' diye başlar ve koyu aleviliğe kadar uzar muhabbet. fakat artık öyle bir durumdayız ki, lisedeki arkadaşlık ilişkileri bile mezhep üzerine kurulu.
normal şartlar altında saygı duyulacak, hayranlık uyandıracak bir haslet. lakin kazın ayağı öyle değil, şartlarımız da hiçbir zaman normal değil.
tanım yapmak gerekirse, ki gerekir, alevilerin iş yaşamlarında, özellikle kamu kurumları ve üniversitelerde gruplaşmaları, birbirlerini tutmaları, birbirlerine kıyak geçmeleri durumudur. mevzubahis gruplaşma, sendikalaşma değil de illegal bir gruplaşma olduğundan ve çoğunlukla hak aramanın yanında hak yemek de bu grubun eylemleri arasında olduğundan saygı değil öfke duyulacak bir haslettir. alevi-sünni meselesi hassas bir mesele olduğundan bu olayın üzerine fazla gidilemez; gözle görülür olmasa da açıkça hissedilebilecek bu durumu kanıtlamak da imkansız olduğundan gitmek isteyenin de faşist, dinci gibi damgalar yeme ihtimali yüksektir.