Fatıma, Muhammet, Ali
Ezelden kurdular yolu
Hasan, Hüseyindir veli
Eşiğine kurbana geldik
Zeynelden Bakıra indik
Sadık'a göz gönül kattık
Kazım'dan Rıza'ya yettik
Taki, Naki Şaha geldik
Ondört masum-u pak bizim sırrımız
On iki mamurdan gelir nurumuz
Kırkların ceminde vardır yerimiz
Uğradık mektebi irfana geldik.
Bu cümleler dinlerin şekli değil deruni olduğunu anlatır.
Alevi türküleri, insanı temel alır. insanın "eşrefi mahlukat" olmasından dem vurur, bunu öğütler. Ali de, Hüseyin de, Muhammed de imgedir. Gerçek dinde de öyle değil mi? Bunlar temsillerdir. Olması gereken insan profillerini anlatırlar. Kerbela'nın acısından bahsederken fark eder mi sünnisi, alevisi?
Edit: ışid militanı var sözlükte galiba. Neyi eksiledi acaba?
Zannederler ki biz aleviler, cem'lerde rakslar felan eyleriz. lakin öyle değildir işin özü. biz cem'lerde özümüze döneriz, allah'a yakarırız dertlerimi, ali, hüseyin, hasan'a olan sevgilerimizi gönül çığlığıyla söyleriz. biz aleviyiz ne uçkuruna düşkün tipleriz ne de zevk-i sefa içinde güleriz oynarız...
gene çok seven biri olarak söyliyeyim. sayıları maalesef yeterli değildir. dinlemediğim neredeyse kalmamıştır. artık kaçıncı tekrarı yapıyorum bilmiyorum.
bir de hızlı söylendiklerinde ve halk müziği orkestrası eşliğinde söylendiğinde daha çarpıcıdırlar.
içindeki inanılmaz derinliği Mezhebine değil ait olduğu kültürü inanc sistemi ile çok güzel birleştirebilmesine bağladığım türkülerdir. Kültürümüzün harikalarıdır. ve asla eğlence amacli söylenmemişlerdir. hepsinde bir öğreti bir öğüt ve kalbimizin içine işleyen gercekler vardır.
--spoiler--
Ya rab bu ne derttir derman bulunmaz
Yar bu ne yaradır melhem bulunmaz
Benim garip gönlüm aşktan usanmaz
Varıp yare gider hiç geri dönmez
Aşık olan gönül aşktan usanmaz
Ahiret korkusun bir pula saymaz
Aşk pazarıdır bu canlar satılır
Satarsın bu canı hiç kimse almaz
Dönüp de bakmaz
Dönüp dönüp sana öğüt verirler
Dünya malı ile gözün boyarlar
Aşık öldü deyi sala verirler
Ölen hayvan olur aşıklar ölmez
--spoiler--