ülkedeki mezhepçiliğin, hemşehriciliğin, devreciliğin yarattığı gayri yakışıksız hareketlerin sonuçlarından birisi. burada devleti yargılamak değil halkı yargılayabilmek öz eleştiri yapabilmek marifettir. saygılar.
şu gün de hala kahramanamaraşta yaşanan hadisedir. ben maraşlıyım ordan biliyorum akrabalarım hala orda. ama ben korkmadım hiç bunu söylemekten. ha lisedeki hocalarım yeri geldi terbiyesizlik yaptılar bu yüzden bana ama korkayın söyleyin canlar. en fazla dışlanırsınız. inancınızdan dolayı sizi dışlayanlara da teşekkür edin erken kurtulduğunuz için.
EKiLiR EKiN GELiRiZ
EZiLiR UN GELiRiZ
BiR GiDER BiN GELiRiZ
.....Hz.ALi.....
ben alevi değilim alevi mahallesinin yanında okudum ve gerçekten muthiş insanlar hiç bir itici davranışta bulunmuyorlar her zaman yardımımıza kostular alevi olduğunu söylemeye korkutanlar kendilerinden utansınlar kimseyi dinine diline göre ayırmak hiç bir dinde yok zaten o sizi dışlayanlar önce kendi taslarına baksınlar sonra başkası hakkında yorum yapsınlar.
gereksizdir, kisinin dini, gorusleri, fikirleri kendine aittir. yillar once alevi olduklari icin parmkla gosterilen, ne yazikki hor gorulen insanlar varken simdki zamanda bu ayrimin gecmis yillara nazaran azalmis olmasi olumlu gelismelerden biridir. ancak zihni oylesine kapali, oylesine gelismemis insanlar var ki; onlarin oldugunu bilmek bile aslinda nefes almanin ne kadarda anlamsiz oldugunu gosteriyor.
enteresan duruma işaret eder. özellikle de şurada günde milyon kere kürtlere küfür edilip de alevilere kıymayın deyip dem vurmak garip ve tezat bir durum. gözlerim doldu hani.
Arkadaş gözünde sezildiğinde üzüntü veren durumdur.
üniversitenin ilk günleri, hem aynı yurtta hem de aynı bölümde olduğum bir arkadaşla kısa sürede sekron sağladık birlikte zaman geçiriyoruz. Bir gün kolyesi tişörtünün içinde kalmış. Okula gideceğiz, ayna karşısında hazırlanıyoruz. "Kolyen içeride kalmış" dedim. Sonradan farkedeceğim ama unutmayacağım bir şaşkınlıkla durdu. "Ben öyle taktım" dedi. Önemsemedim. tüm gün birlikteyiz, bir kaç gün kadar kısa sürede samimiyet arttı, iyice kaynaştık. Bir gün yemekhanede yemek yerken ben tabağımı ekmekle sıyırınca dikkatle baktıktan sonra "sunni misin" diye sordu. "Evet" dedim. Sormadım "sen değil misin" diye. Hoşlanmam bu soruları sormaktan. Sustu, yemeğe devam ettik, bir ara kaşığı yere düştü. Almak için eğildiğinde Hz. Ali'nin kılıcı şeklindeki kolyesi dışarı sarkmıştı. Kolyesini aceleyle tekrar tişörtün içine sokmaya çalışırken göz göze geldik. Ve yine aynı şaşkın durgunluk. Bu kez anladım çekindiğini, dikkatimi çekmemiş gibi dönüp arkamdaki masadan temiz kaşık alıp uzattım. Sakladığı bir şey ortaya çıkmış da sonucunun ne olduğunu merak eden gõzlerle bakıyordu. Yemekten sonra kafeteryaya gidip tavla atalım diyerek kafasını dağıtmaya çalışırken elini tişörtün içine sokup kolyesini avuçladı. Kapalı avucunu açıp açmama arasında hafifçe eğilip yaklaşarak "ben aleviyim" dedi. Avcunu açtı. Kolyeyi gösterdi. Gizli bir sırrını paylaşır gibiydi. "Konuyu değiştirme, tavlayı koltuğunun altına vereceğim" dedim. "Görürüz" dedi, gülüştük. Masadan kalkınca içten bir şekilde sarıldı. Kafeteryaya girdiğimizdeyse kolyesi bir el çabukluğu ile yine tişörtün içindeydi.