ışık almayan, nefes alış-verişlerimde bana rutubetin de kendine has güzel bir kokusu olduğunu anlatan bu yer... benden önce bu evde oturan bir fahişeden kalma demir topuzlu karyola ve kendinden geçmiş boktan bir komodin. kaldırıp atamıyorumda lanet olası şeyi. kaldırsam arkasından çıkacak farklı zamanlarda, farklı ruh hallerinde boyanmış duvar ve dökülmüş boyasını nasıl kapatırım. bu komodinin bir fahişeden kaldığını nereden çıkardığımı da pek bilmiyorum aslında. çekmeceden çıkan prezervatiflerde açılmamıştı oysa, fahişe olsa kullanırdı. aman prezervatif ya işte, fahişe be işte... hem yatak hizasında olan çekmecenin kulpu kırıktı, oraya tutunmuştu belli ki sertliğin zevk verdiğine inanan biri. nice insanlar ilk pişmanlığını yaşamıştı, nice erkek kendini kirlenmiş hissetmişti bu yatakta. kadınlar pek bilmez ama erkeklerde pişmanlık duyar ilk seferde. onlar bilmez ama erkeklerde suçluluk duyar, kendini sorgular.
insanlar başı ağrıyınca evine gider dinlenir, ben ise dışarı kaçardım. baş ağrımın nedeni rutubet olduğundan ağrı geçene kadar savrulurdum oradan oraya... ağrı kesici bana göre değildi, hem ben ilaca karşıydım. insan kendi kendisini iyileştirebilire inananlardandım. aslında o bahaneydi, ilaç içince alkole uzaktan bakmak zorundalığı düşman etmişti beni bütün ilaç şirketlerine.
gittim ve oturdum her zaman oturduğum tabureye. yine herkes orada. ofis insanları sosyalleşmek için yine aynı yeri seçmiş. erkeklerin cebinde kartvizitleri, kadınlar çakmaksız... bir kadının sigarasını yakmak onunla muhabbet edebilmek için inanılmaz bir fırsat, bu nedenle çakmak taşımaz davetkâr kadınlar. ben onları hemen tanırım. bütün ofis çocukları ellerinde çakmakla sigarasını dudağına doğru götüren kız avına çıkarlar cuma geceleri. gecede 2-3 tane düşer böylesi. kimi eve gider, kimi evine... prensiplere uymadığından yaklaşmam böylelerine. tabi prensipler acil durumlarda çiğnenebilir. bütün inandıklarını, bütün hedeflerini uçkurunun keyfi için atabilirsin bir kenara.
bana doğru bakıyor, biraz uzakta. yani alkolün etkisinden dolayı 2 metre sonrası uzak geliyor ya insana... gözleri güzel, dudakları ve dişleride güzel ama öpüşmem yeni tanıştığım kadınla. fizikte var hatunda, göğüslerde ufak; büyük olsalar midem bulanırdı. yahu zaten 2 saat sevişeceğim fazlasına ne lüzum var...
durduk yere yaklaşmaya başladı, dünyanın en yüzsüz insanı olduğum halde gerildim. pek alışkın değildim özgüvenli kadına. sanki aklımdan geçirdiklerimi okumuş gibi kulağıma eğilip:
"-olabilir" dedi.
"-sana beni etkilemen için süre veriyorum" dedim.
"-zaten etkiledim ya" dedi.
alkolün etkisiyle saçma şeyler söylüyordum ama o demek istediğimi anlıyordu ya da ben öyle olmasını ümit ediyordum.
"-çok geç oldu seni eve bırakayım" diyerek koluma girdi, attık kendimizi sokağa...
halaskargazi'den, taksim yönüne doğru yürümeye başladık. önceden o da bu civarda oturuyormuş. sonra daha büyük bir eve çıkmış beşiktaş'ta. yolda çocuk sevgisinden, cern'deki deneye kadar yeni tanışmış insanların konuşmayacağı ne kadar aptalca mevzu varsa tartıştık. benim evin sokağına girdiğimizde duraksadı, neye şaşırdığını anlayamadım. çekindiğini düşündüm çünkü koluma daha sıkı sarılmıştı. güvensizdi, muhabbet kuşlarıda sahibinin parmağına tünediği esnada tanımadığı bir ortama girdiğinde parmağa daha sıkı sarılırdı. güvensiz olduğunu bu aptal detay aklıma gelince anladım. kapıyı açmaya çalışırken, evin kapı deliğini tutturmak ile ilgili iğrenç espriler yaptım ona sırf rahatlasın diye. insan karşısındakini aptal zannederse korkmaz ondan. o rahat olsun diye kendimi aptal gibi göstermeye bile razıydım.
eve girdik, üzerimi çıkardım ve komşulara ses gitmemesi için birsen tezer'den birşeyler açtım. zaten o filmlerde gördüğümüz sevgilisiyle eve gelip klasik müzikler çalan ağabeylerde komşulara ses gitmesin diye yapıyordu bunu, yani romantizm falan hak getire. biz onu romantizm zannediyoruz, oysa bu bir olmazsa olmaz, ritüel; mecburiyet...
üzerine benim eşofmanlarımdan verdim rahat etsin diye. yalnız bu da inanılmaz garip bir duygudur. karşında senin eşofmanlarını giyen bir kadın var. bana bu hep bir nevi kendini becermek gibi geliyor. o nedenle bu düşüncemi anlatıp:
"-üzerinde benim eşofmanlarım varken asla sevişmem seninle" dedim. buna uzun süre güldü.
bu eve nasıl taşındığımı sordu. benimde çenemin düşeceği tuttu. o rahatlasın diye ağzıma ne geldiyse söyledim:
"-aslında buraya gelişim uzun hikaye. zaten hikayeleride sevmem içine yalan serpiştirirler hep. her bir arkadaşım farklı bir beni tanır. ailem beni farklı biri olarak biliyor, iş çevrem farklı biri, sevgililerim farklı bir beni sevdi hep... sevmiyorum kendimden bahsetmeyi yanımda oldukça tanırsın, olmazsan lüzum yok zaten boşuna bilgi kirliliği. burayı tesadüfen buldum, benden önce bir fahişe oturuyordu sanırım burada" dedim.
"-bunu da nereden çıkardın?" dedi.
"-bilmiyorum bana öyle geliyor ev çok bakımsız, sanki sadece içerisinde sevişilmek için kullanılmış gibi. karyolanın üzerinde nefes alırken bile gacır, gucur sesler geliyor bu da bana üzerinde çok fazla çalışma yapıldığını düşündürüyor. sonra komodinin yatak hizasındaki çekmecesinin kulpu kırık bu da ateşli bir geceden kalma bir iz gibi ve ilk taşındığım gün komodinin çekmecesinde bir sürü prezervatif buldum."
ben bunları anlatırken yüzü kızardı ve sinirli bir şekilde:
"-ben bir fahişe değilim!" dedi.
"-tamam da bunun konumuzla ne alakası var?" dedim.
kadınlar sarhoş olunca ansızın duygusallaşıp saçmalardı, öyle bir durum zannettim.
"-o beyaz komodin benim, o karyolada. bu evde benim eski evim" dedi.
şaka yapıyor sanmıştım sonra evin görmediği odalarındaki şeyleri anlatınca ikna oldum. banyodaki duş kabininin çatlağı, yatak odasındaki pencere kulpunun kırmızı oluşu vs. vs.
fahişe dediğim kadınla karşı karşıyaydım. ilk defa bir kadına alenen hakaret etmiştim. ne yapacağımı pek bilemiyordum.
"-afedersin" dedim utanarak.
"-sen nesin peki?" dedi bana.
"-henüz 2 saattir tanıştığın bir kadını evine alıyorsun, onunla sevişmeyi düşünüyorsun. sen bunları yaparken sorun yok, ben yapınca fahişeyim öyle mi? ne kadar kolay değil mi sizin için?"
ne kadar kolay değil mi bizim için? biz tanrının bize sunduğu imkanı kullanırken doğal, kadın bunu yapınca fahişe...