Arkadaşlar dostlar kardeşler abıler baylar beyler ve Beşiktaşlılar...
Bakın,
Son zamanlarda hatta sık aralıklarla benım ve Çarşının uzerıne turlu dümenler kırılmakta.Ve içimizden bazılarıda bu işlere bılmeden alet olmakta.
Tanımadığınız bır adamın eleştırılerıne hangı samımıyetle cevap verebılırsınız?
Çaktırmadan ıstenılen hatta buyuk girdaba bılerek çekılen ığrenc duzene bile bile koşarmısınız?
içinizden herhangı biri birşey söyluyor yada soruyorsa her defasında ona nasıl cevap vermemı beklersınız?
Kağıt helva hafiftir ama içindekı yağı ağırdır!!!
Bu siteden güç alan bazı aklıevellerde sağda solda şov yapıyor.
Beyler,
4 Ankara 1 Bursa 1 f.b 1 g.s 1 Kasımpaşa hatta Konya Trabzon tam karşı cephede duruyorken Camıanın içindekı bazı ınsanlar ve klişelenmışler ısrarla benle ve Çarşıyla uğraşmaları size bıraz garıp gelmıyor mu?!
Artık ortamcı olma zamanı bitmiştir haberınız olsun.
Taraf olmak zorundasınız.
Kuvvetle muhtemel "Yıkılmayan son cepheyı" bizlerı birbirne duşurerekten ellerıne almaya çalışıyorlar.
Maksat Runje Ruştu Ertuğrul Bakı değil.Senı birbirine kırdırmak.
Bunları göremıyormusunuz?
Bakın,
Benım her dakıka burada yazılan herşeye cevap vermem mumkun değil.Çunku dostmu soruyor duşman mı bılemem.
Ayrıca tuzaklara hiç gelemem.
Ama gelın bır yerde oturalım,ne ıstıyorsanız sorun.Küçük büyük farketmez.
içtenlıkle ve bilgimce cevaplamazsam namerdım.
Hiç düşündünüz mü?
Sıkı durun.
Neden "Yonetım istifa" çığlıkları Alenden ve Çarşıdan beklenıyor.Neden o kadar dernek ve başkanları varken,o kadar Yıldırım Demiroren duşmanı varken,bir o kadarda bu yönetımı istemeyen varken,niye hiçkimse çıkıpta usturupluca ıkı kelam etmıyor.
Maksat ıhalenın tamamını uzerımıze bırakmak.Ama hayvan terli yemıyor.
içinizde bazıları bu tuzağı koklayarak atlıyor onlarıda bılıyorum ama onlarada yegane tavsıyem şudur.
Çarşıya herkez sahıp çıkacak.
Neden her yazımda ve her programımda benden yonetımı eleştırmem istenıyor.
Ben ve biz bu işlerın start düğmesımıyız.
Mıllet yellendımı mangalda kul bırakmıyor.Gaye ve amaçları ulaşacak bütün olumsuzluklarda Çarşıyı ve benı gunah keçısı göstermek.
Çarşıyı yok etme operasyonları,kuvvetle fiziki mucadele ıle olmaz.Ancak anlattığım gibi radyasyon gibi yavaş yavaş ay,ay sabırla,kurdanla eşeleyerek bilincaltını ımha ederek olur.
"Bunlara hazırlıklı olun"
tümer denen el bombası galatasarayın son f.b maçında başına gelenlerı sana uyarlamak için inonuye bırakılmıştı aslında.
Ama biz antremanlı ve onlardan akıllı olduğumuz için kendı ellerınde patladı.
işte bizim bu aklımız bazılarını şiddetle rahatsız etmekte.
Arkadaşlar,
Ataturk Kurtuluş Savaşının tam ortasında Buyuk Mıllet Meclısınde çıkan çatlak seslere ve buyumeye başlayan homurtulara ıstınaden Meclıs oturumunda kursuye çıkar ve sözu alır.
"Sizden 3 ay istiyorum.Bu sure içerısınde Turk Ordusunun kayıtsız şartsız tek komutanı ben olacağım.Her turlu desteğı koşulsuzca sağlamanızı istıyorum."Tam metnı değildir ama aşağı yukarı fikren ve aklımda kaldığınca böyleydı)
Yani Atatürk her kafadan sesın çıktığı bir toplumun başarılı olacağına ınanmıyor.
Çıkıyor restını çekıyor.
Ya bana ınanacaksınız peşımden geleceksınız,
Ya da ?!!!!
Meclıstekı butun Milletvekıllerı Atatürkün bu isteğını onaylarcasına gayrisiz el kaldırıyor.
Ve hala Atatürk dunya tarihinin onemli komutanları ve stratejisyenleri arasında gösterılmektedir.
Kıssada hisse!!
Ve son olarak,
Çarşı Beşiktaş ruhuyla kavrulmuş son savunma mekanızmasıdır.Çarşının Beşiktaşa zarar vermesı mumkun değildir.
Onları buyuk limana bağlayan büyük halatlat vardır.
Alenı seversınız sevmezsınız saygı duyarım.Lakin ,bokumuza cıla suruyor gibi olacak ama,devamlı iyi şeyler yapmaya çalışan ve yapan bir gruba ve kişiye bu kadar yuklenmek tek birşeyle açıklanabılır.
-Yukselışı önlemek-
Hepımızın kafasına sinsice sokulan "bilincaltına hakımıyet turları" ve lokomotifini devirirsem avucumun içine alırım tilkilikleri sizin play-stationınız olsun .
Ve her seferınde kafasına verin!
Bir kere daha söyluyorum bundan böyle taraf olmak zorundasınız.Bizim için değil Büyük Beşiktaş için.
* saygı duyduğum, ünü eskişehirspor amigosu amigo orhan'la beraber ülke sınırlarını aşmış, beşiktaş taraftarı tarafından adına besteler yapılmış amigo.
herşeyden önce (bkz: abi)dir. maça gitme sebebidir. ermeni olmasından dolayı ona bagıran rakip taraftarlara, çekilen fakslara tepkisi koymak isteyen gereken cezayı vermek isteyen kardeşlerinin önüne geçecek kadar insan. iyiki türkiye'de doğmuşsun abi iyiki beşiktaşlı olmuşsun iyiki seninle aynı takımı tutuyorum.
istanbul takımları arasındaki liderlerin yazarlık vasfı na sahip tek amigosudur. güzel de yazar. bir trabzonspor lu olarak takip ederim yazılarını. diğerleri mi? *
inönü sytadında bütün taraftara (35,000 kişi) goz kulak olma ve hepsini bir den susturma gibi özelliği olan, sayaha inip önce ooooo çektirir hepsine sonra bir sus işaretiyle hepsini susturan bjk amigosudur. ayrıcana çarşı grubunun lideridir.
Tahrik ve sataşma olmazsa, sorunsuz bir G.Birliği maçı geçireceğimizi konuşuyorduk arabada; yeni yapılan Bolu tüneline girerken... Tünele girildiğinde "kararan" ortamın etkisiyle, A.Gücü-Beşiktaş maçından dolayı Disiplin Kurulu'nun Beşiktaş'a verdiği cezaya, Bursa Başkanı'nın tepki vermesi aklıma düştü. "Gereken cevabı onlara biz, Bursa'da vereceğiz..." Federasyon, herhalde seçimleri düşünerek "gak" dedi. Kamuoyu, törpülenmiş duygularıyla "guk" dedi. Bütün bu olanlara, PFDK bir şeyler der diye düşündük... "Gık" bile demedi! Bir F.Bahçe yöneticisinin "Son 4 haftada 9 puan önde girmemiz gerek" söyleminde hamaset ve gözdağı vardı. Bu bir satranç hamlesiydi... Fil ile atın yer değiştirmesine, futboldaki bütün unsurlar yine sessiz kaldı. Oysa Beşiktaş Başkanı, "Bu tarihi bir kenara yazın, şampiyon olacağız" dediğinde yer yerinden oynamıştı. Gazetelerdeki haber karelerinin yeri değişti. Özel röportajlar yapıldı, bir yerlerde buzağı aradılar. Felsefi analizler had safhaya ulaştı. Hatta Aristo'ya bile gittiler...
Piyonlar yer değiştirir...
Türlü entrikalara ses çıkarmayanlar, takımına olan özgüvenini haykıran bir başkana, kaşlarını çatıp "ne oluyor!" dediler. Allah'tan 2 bin 900 metrelik "karanlık" çabuk bitti. Yapanların eline sağlık... Düşüncelerimden sıyrılıp stada geldiğimde, ne tahrik vardı ne de sataşma. Herkes takımına kilitlenmişti. Futbolcular tribüne çağırıldığında, koşuşlarından maç tahminimde zorlanmadım. Maç boyunca tek küfür edilmedi, herkese teşekkürler... Dönüşte bu sefer gecenin karanlığı vardı. O da bitecekti... Ama futboldaki bu karanlık; file, ata, kaleye para yatırıp onların üzerine oynayanlar oldukça kirlenerek devam edecektir. Lakin bize, hayat felsefesinde tek bir şeyi öğrettiler: Piyonlar yer değiştirir, ama maçı "şah"lar kazanır!
Gündüzü hoyrat yaşamıştık nicedir, geceler hep azap olmuştu. 11 puan öndeyken bile sevindirtmemişlerdi bizi, kursağımızda düğüm düğümdü lokmalar. Hep yarım kalmıştı sevinçlerimiz, en iyi üç golcüsü bizdeyken Türkiye'nin (Nouma, Ahmet Dursun, ilhan Mansız) 6. hafta Kocaeli'de forvetsiz kalmıştık. Nasıl olduysa olmuştu... istanbulspor maçıydı ve oyuna 66. dakikada santrfor posası, golcü eskisi Adrian ilie girmişti. Anlayın gayri... Bir davul tokmağına sahalar kapatıldı. Kimbilir kimin emrine boyun eğdiler. 100. yıl şampiyonluğumuzu bile bize yaşatmadılar doyasıya. Hani der ya şair "çaldılar çocukluğumuzu", işte o hesap... Böldüler, parçaladılar, yönetmeye çalıştılar. Ne antrenör bıraktılar ne topçu. Yöneticilere bile musallat oldular. Zayıflattılar. Ve kopmasını beklediler. Bitmedi... Usul usul sokulup, en "cesur" yerimize etiket yapıştırdılar. Satılık... Bunları bile gördük. Can bizim, düş bizimdi ellere ne oluyordu ya öyle? Taş bastık bağrımıza. Ve son pazar bir kuşu tüyü hafifliğinde kalktım yataktan. Beşiktaş yenmiş, Fener yenilmişti. Böyle bir "pazarı" açık arttırmaya koysalar kesin ben basardım parayı. Ne bir günaydın ne de bir kahvaltı geldi içimden. Direkt bakkala gittim. Ne kadar çeşit gazete varsa sipariş ettim. Sanki maç sonuçlarını bilmiyordum da yeni öğrenecektim. Anlayın öyle heyecanlıydım. Bu kadar cefayı, bu kadar ezayı fitil fitil burnumdan gelmeleri düşündüm de. Güneş hiç böyle doğmamıştı evin içine.
Kongrenin kangrene dönmemesi, ölüm borozancılarını hayali sükuta uğratmıştı. Beklenenden çok, bekleyen afişeyde ama dedik ya hepimiz Beşiktaşlıydık. Sağda solda yazılanlara kulak asmayın, gerçekler gördüklerinizdir diyoruz ama beyin yıkama tacirleri çok başarılılar. Cuma günü Volkan'ın yediği golü Runje yeseydi, Aurelio gibi Delgado da kenarda dursaydı ne olurdu? Tık yok... Duyuyor musunuz tek bir haber? Tık yok... Şimdi sen Beşiktaşlı basın olarak ne yapmalısın. Runje'yi nasıl yerden yere vurduysa FB lobisi, nasıl metabolizmasını bozduysa GS hobisi, sen de aynısını onlara yapacaksın. Ama bizimkiler hâlâ Tigana'nın kürdanı ile uğraşıyor. Karıştır babam karıştır... Beyin yıkama dedim de, aklıma yaşlı amca geliverdi... Pazar sabahı kongredeydim. Aynı zamanda divan seçimi var. insanlar sağa sola koşturuyor ellerinde kağıtlarla... Biz de yarı makara seyrediyoruz hengameyi. Amaç divana yatmak, pardon girmek... Telaşları bundan mütevellit koşuşturanların. Yaşlı amca sokuluverdi ve fısıldadı: "Bu Nobre'yi bize kakaladılar!" Nerden çıkardın bunu bey amca? "Herkes öyle yazıyor oğlum, baksana bir gol atabildi daha." Her denilene inanma. Bardak yarısına kadar dolu, sen boş tarafından bakıyorsun; boşver diye geçiştirdim. Bu olanlar, yanlı basının dayatmaları diye de hayıflandım... Akşam maça geçtik... Bütün stat Nobre diye inlerken, amcaya şöyle bir bakınıverdim ama nafile sevdalar! Göremedim.. Sezon başından beri Tigana'yı yerden yere vuranlara baktım ertesi gün gazetelerde! Maske değiştirmişlerdi, onları da göremedim...
amigoluğun ötesine yürümüş, düşünen, araştıran, kalemini iyi kullanan bir yazar olma aşamasına geçmiştir. Sağduyulu davranışları ve açıklamalarıyla kendisini izleyen gençlere abilik yapmakta, taşkınlıkları önlemeye çalışmaktadır. etnik kökeni yüzünden bazı kendini bilmezler tarafından aşağılanmaya çalışılmaktadır ama unutulmamalıdır ki alen abi bu topraklar üzerinde askerliğini yapmıştır ve her fırsatta bu ülkeye bağlılığını dile getirmiştir. reis diye hitap edilen bazı trübün lideleri gibi asker kaçağı değildir.
Türkiye'nin en buyuk en bilgili ve duyarlı tribun lideri.
Ermeni asıllı olmasına ragmen, fransızlar sözde ermeni sözkırım yasa tasarısını kabul ettiği zaman , stadda buna da en güzel tepkiyi vermiş ,verdirtmiştir.
fotomac gazetesinde yazar olan, turkceyi cok guzel kullanan, yazilarinda nazim dan, ahmed ariften alintilar yapan, carsi grubunun son yillarda iyice siyrilarak on plana cikmasinda büyük pay sahibi üclü cektirme ustadi.
beşiktaşlıların tek tribün şefi, kıskananların ancak arkasından konuştuğu, yaratıcı beşiktaş taraftarının göz bebeği, delikanlı, beşiktaş aşığı ermeni asıllı efsane.*
01.11.2006'da fotomaç gazetesinde ki yazısında yine döktüren amigo.
DiRAYET
Yokoluş ya da varoluş kavramlarının insanoğlu üzerindeki baskısı, kişinin yerküredeki duruşuyla alakalıdır. Her koşulda dimdik durabilme yetisine sahip olanlar, yokoluşlarda bile tekrardan doğma şansına sahiptirler. Oysa varoluşların yamuk temsilcileri, başarılı olma hallerinde bile etraflarına düzgün bir çizgi çizemezler. Dirayet, kararlı olma halinin tavana vurmasıdır. Yönetimin de, Tigana'nın da yapması gereken en anlamlı, en mantıklı iş hali budur. Zira sabır etmek, dirayetli olmayı tetikler. Elbet, taşın da bir sabrı vardır. Çatlayabilir! Lakin bir türlü atılamayan golün azabı ve buna dayalı istifa gazabına kimsenin tek bir sesi olamaz. Çünkü taraftar haklıdır... Çünkü onun gönül hükmü, yüreğinde saklıdır. Ancaaaak! Kişi ya da kişilerin, kurum ya da kuruluşların kah günlük gazete, kah elektronik posta, kah da oy tacirliği yaparak taraftarların bilinç altlarına negatif virüs şırınga etmesi hiç hoş değildir. Delgado'nun kaçırdığı kafa golüyle, Tigana'nın istifasının ne alakası vardır? Vatandaş golü atsa, bütün stat ve cümbür cemaat, Cumhuriyet Bayramı yürüyüş töreninde olacaktı. Bu varoluştu! Bir dakika sonra hakem bitiş düdüğünü çaldı. Bu da yokoluştu! işte size istifa polemiğinin bir dakikalık bilançosu... işte size menfaat tüccarlarının yarattığı tablo... Elbet yönetimler geçip geçicidir; hatta insanlar bile. Herkes süresi bittiğinde köşeye çekilir. Lakin dirayetli davranmak, seneler sonra saygıyla anılmanın faturasıdır. Yönetim Tigana'dan, Tigana sisteminden, taraftar da desteğinden vazgeçmemelidir. Yokolurken varolmanın muhasebesi, bu denklemde yatmaktadır. Geçen sezon şampiyon olan GS'nin her maç öncesi istifaya çağırılan yönetimini göstererekten; inegöl maçında yuhalanan futbolcuların Türkiye Kupası'nı kaldırdığını hatırlataraktan.