anlamı "sevgilinin ya da eşin başkasıyla cinsel ya da ruhsal beraber olması" gibi algılansa da, geniş kapsamlıdır. aileyi kandırmak, patrona ya da öğretmene yalan söylemek, hatta o gün kankanla buluşmak istemediğin için ona hastayım numarası yapmak bile aldatmaktır. kısaca aldatmak=yalan söylemektir.
"aldatan kendi aldanır " bıdı bıdısının kimseye fayda etmediği insanın içini çizik çizik eden durumdur. En güzel anlatanlardan biri üstad yılmaz erdoğandır ki kendisi
--spoiler--
Bir adamın yüzünde ya da yalana çok benzeyen bir doğru sözünde belki Biz olsa olsa bir müddet aşklaştık aşkım aşık olmadık
Bir elim sana uzanır öteki berikinin zaten elinde
--spoiler--
demiştir. Aldatan kişinin sevilme oranı her ne olursa olsun insanın içini çok sevme, hazmedemememe, kendisini eksik hissetme, yine de beni sevsin isteme gi,bi sebeplerden çizip de geçecektir miyadı dolunca acısı geçse bile.
hem bedenseldir,hem zihinsel. verilen, söylenen her türlü sözün boşa çıkması,kişinin yalanlarıyla her anlamda sizden çalıyor olması,affolunmasının mevzu bahisi olmaması gereken *bencillik olarak tanımlanamayan daha ilerisi aşşağılık bir düşünce, yapılmışsa da eylem vs. vs.
Aldatan kişinin en başta anneciğine daha sonra ebeciğine ve kendisine küfretmeye başlanılır. Aldatılan kişi emin olun aldatan kişi hakkında çok enteresan küfürler bulabilir o anda (mesela ananın cinsel organına 45 numara kundurayla basayım, iğrençtir) güçlü görünmeye çalışır herkese o kaybetti ben iyiyim gibi klasik sözler sarfeder evet bu sözler doğrudur fakat aldatılan kişi kendi de bilir kısa bir (genelde kısa olmaz neyse) depresyon onu beklemektedir hatta belki de girmiştir.
tüm duygularınız ve duyularınız o anda sıfırlanır.. o an zaman durur ve bundan sonra hiçbir şey geriye dönemez..
inanamazsınız, inanmak istemezsiniz ama yapmıştır işte.. günler geçer ama o acı hiç geçmez..
bedenen de olsa ruhen de olsa insanın kendisini sıfırın altında hissetmesine neden olan durumdur. ama hayatta herşey gibi gelip geçicidir. şöyle düşünülmelidir, her işte bir hayır vardır. belki de gerçekten sizi hakeden kişiyi bulmak için bu size bir kapı açmıştır. bu duyguyu yaşamış biri başka birine bunu yapamaz olduğundan en saf aşkın yaşanabileceği kişi olmuştur artık. ruhu parıldar. ne mutlu ona aşık olacak kişiye. ne mutlu onu hakeden kişiye.
delicesine severken hemde. acı. belkide cehennemden daha çok acı veriyor insana. belki de cehennemi tasvir etmek için kullanılabilecek kelime.
kendi masalının kahramanıyken. kendi aşk masalını yazmışken hemde. bundan yaklaşık 30 dakika öncesine kadar dünyanın en mutlu adamıyken. çok acı.
sormuyorum ama neden niye. cevabını bilmek istemiyorum.
acıyorum ama. yanlış anlamayın ona değil kendime. dünyanın en acınası insanı oldum 30 dakika önce.
Öğrendiğin an vücudundaki tüm tüylerin diken kesilmesi varya. kimse yaşamaz umarım.
komik olan ne biliyor musun. bu acı. 30 dakika geçmesine rağmen hala deli gibi sevdiğimden bu acı. seviyorum hala. bu yüzden dünyanın en acınası insanı ben oluyorum.
ona sevdiği telefonu alabilmek için kuruş kuruş para biriktirirken üstelik.
inanılan değerlerin bir anda yok olması. akabinde de insan ve hayvan sevgisi yer değiştiriyor.
aldatılan tarafın eksikleri olduğunu söyleyip, aldatmanın haklı sebepleri olduğunu ima etmeye çalışıyor bazı insanlar ve mantıklı bir açıklama yüklemeye çalışıyorlar.
insan gibi söyleyin "ben açgözlüyüm, bir kişiyle yetinemiyorum" diyin. yoksa hangi sebep, ayrılıp bir başka kişiyle birlikte olmak varken, aynı anda birden fazla kişiyle görüşmeyi haklı kılabilir?
şerefsizlik abidesi diye meydanlarda halka ücretsiz gösterilmeli. evet ağır bir tepki olabilir ama aldatılmak nasıl bir duygu olabilir? yaşar dan aldanırım şarkısı da uyabilir.
illaki bir başkasıyla bedenen yada ruhen bir ilişki içerisinde girilmesi gerektirmeyen hadise. yani şöylede olabilir. senelerce vaatler verilir, hayaller kurulur, herşey beraber yaşanacaktır, beraber yaşlanılacaktır... ama az göt sıkıya gelince ben seni haketmiyorum olur. oldu dersin ama anlayamadın ya o içinde kaya gibi oturur artık. sonra başlarsın altını deşelemeye. çok geçmezki gerçeklerle yüzleşmen... megerse sen hep aldatılmışsın.
bir varmış bir yokmuş evvel zaman içinde kalbur saman içinde pireler berber develer telal iken koca eşşek kadar bi kız varmış. bu kız saf mı saf, salak mı salakmış... bi garip turuncuymuş. biraz güneş, biraz ateş içinde; karman çorman olmuş... iğnelerle dürtülüp; nefes aldırılıp delik deşik olmuş. portakalın hem canı sıkılmış, hem içi...
canı sıkılmış... çünkü... çünküsünü geçip ne söyliyeceğine bakalım hı. bi kere köşeliymiş, bi garipmiş, takılırmış kapılardan her geçişinde, böyle sivri fikirleri varmış, kimseye anlatamamış, yada eksikmiş her seferinde söyledikleri. hayatta yarımmış hep. hayallerinin bi kaç adım gerisindeymiş, yapacakları varken tökezlemiş bazen. zaman zaman gaza gelmiş. kaptırıp koyvermiş.
suyu sıkılmış yine yaranamamış. geride kalanlarda kalmış gözleri. neymiş efenim en vitaminli yeri kabuğuymuş, oda olması gereken yerde değilmiş. peh... asitli haliyle yaralı dudakları yakmış mış, süzülürken boğazlardan o hızla mideye inerken bi oh dedirtmiş miş... en kısa anın en zevkli tadıymış... kabuğuna son bi bakış atmış. birbirine geçmiş içi, ne hallere girmiş. bi yarısı orada öylece çöpe atılmış. sonracıma günün birinde piçin tekine aşık olmuş. bu piç kızı kendine aşık ettikten kısa süre sonra kıçına tekmeyi basmıştır. kızda kaderine küsmüştür. derkene bu salak kız insanlara karşı güvenini kaybetmiş herkesi aynı kefeye koymuştur. yaptığının yanlış olduğunu biliyor ama elinden gelen bir şey yoktur. bir gün güvenebileceği biriyle karşılaşacağı umudu ile hayata sıkı sıkı sarılmış mış.
aldanmak, aldatmak, aldatılmak, aldırmak... al birini vur öbürüne, üç harf değiştirip say diğerinin yerine.
insanoğlu yalana ne zaman başlar? en ücra yalanlar bile çocukluk dönemine aittir. dört yaşındaki bir çocuğun bir saat boyunca nasıl geceleri dışarı çıkıp bütün kötüleri siyah kuşaklı karete bilgisiyle hakladığını dinlediğimi hatırlıyorum. yalanlar ister karanlık sulara boğsunlar bizi, ister sevimli hayaletleri bol düş bulutlarının üzerinde uçursunlar, erken yaşta girer bu yaşama. yalanlar hep olumsuzu işaret etmiyor. ama yalan türü ne olursa olsun; pembe yalan, beyaz yalan, gri yalan hiç mühim olmuyor. karşı tarafı aldattığın gerçeği değişmiyor.
aldatılmak her şeyden önce karşı tarafın kendisini aldatmasıdır, bunda süphe yok. aldatılmak aldatmaya sarmalanıyor, aldatmak aldanmak oluyor. karşı tarafı 'aldatmamak' dediğindeyse içine o kadar cok değisken giriyor ki bir insanı asla aldatmamak mümkün mü diye sorar oluyorsun kendine, kendi kendini bolca aldattığın hayatında.
velhasıl üzücü bir durumdur.
"aldatabiliyorsan, sevmiyorsundur
seviyorsan da aldatmak elinden gelmez"
(bkz: aldatan aldanır) insanın midesine yumruk yemiş gibi hissetmesine neden olan hadisedir. insan uzun süre yemek yiyemez, nefes alamaz, bakar ama görmez, duyar ama işitmez. ama her şey gibi bu da gelir bu da geçer. özgüven sıfırlamasına gerek olmayan bir durumdur aslında. aldatan karşı tarafın yetersiliziğinden dolayı aldatmamıştır. kendi yetersizliğinden dolayı aldatmıştır. herkes ahlaklı, namuslu yaşayamaz. böyle bir insanı hiç tanımamış farzedersiniz hayata devam edersiniz. ve bu çok şey öğretmiştir. bir sonraki seçimde insan çok daha titiz davranır. aslında yaşanan her acının insana faydasının olduğunun kanıtıdır bu da.