dünyanız başınıza yıkılıyor. önce '' YOK CANIM OLAMAZ'' DeYiP, doğruluğundan emin olunca müthiş bir öfke duyuyorsunuz. çıldırıyorsunuz, hakaretler ediyorsunuz..
sonra ''neden '' sorusu geliyor. neden yaptı bunu diye sorguluyorsunuz. sizi aldattığı kişiyle kendinizi karşılaştırma salaklığı, ardından kendinizi suçlamayla süregelen bi türbülansa giriyorsunuz. müthiş bi özgüven kaybı, yoğun bi mutsuzlukla eriyip bitiyorsunuz. kelimeler tüm anlamını yitiriyor. insanlara olan güveniniz bitiyor. afftemeye kalkıp affedemiyorsunuz. tam bir dibe vuruş hali.
toparlanma sürecine kadar cevabını veremediğiniz sorularla boğuşup, hayatla barışmaya çalışıyorsunuz. zamanla o insanı unutuyorsunuz belki ama hissettirdiklerini unutamıyorsunuz.
Birlikte geçen onca vaktin yalan olduğunu bilmek; ne acı verici bir yıkım.
Sinirlensen olmaz, üzülsen olmaz, iğrensen olmaz hiçbir şey tatmin etmez. Gözyaşı akar, yüzünde ruhunda açılmış derin yarıkları doldurur. Zordur altından kalkması, dışardan herkese kolay gelir atıp tutması.
-kime gideyim?(ekonomık özgürlüğü olmayan kadın)
-tek gecelik bir şeyse önemli değil.(kendini kandıran kadın)
-çocuklarım babasızmı kalsın?(çocukların arkasına saklanan kadın)
-bir kere yapan hep yapar, çekemem.(akıllı kadın)
-benim kocam yapmaz(kezban)
--spoiler--
erkeğin kadını aldatmasının işve cilve eksikliğinden kaynaklandığını düşünüyorum. eski heyecanlı sevişmelerin olmamasına bağlıyorum. eğer bunların hepsi iyiyse ve hâlâ aldatılıyorsanız bu tamamen erkeğin nankörlüğüdür.
--spoiler--
Aldatmak tamamen karakter meselesidir. Bu gerçekten doğru olsa cinsel yaşantısı iyi olan hiç kimse aldatılmazdı.
evet benimdir o. iyi ki aldatılmışım acı gerçeklerle yüzleştim, hayatı öğrendim, hayatın güllük gülistanlık olmadığını, erkekleri öğrendim, olgunlaştım, ve değiştim. artık erkekleri de söylediklerini de ilişkilerini de çok ciddiye almıyorum. harika bir insan oldum. tişikkirlir.
Üniversite de hazırlık sınıfındaydım. Sınıfımızda bir kız vardı. Tuba. Hayatımda gördüğüm en güzel şeydi. Yemyeşil gözleri, açık siyah mı desem koyu sarı mı desem saçlarıyla sınıftaki az sayıdaki erkeğin gönlünde taht kurmuştu. Aynı şey kızlar için geçerli değildi sanırım çünkü hala sürüyle dolaşılan üninin ilk yılında dahi hep yalnız gezerdi. Pek almazdı diğer kızlar bunu yanlarına. Bir tane arkadaşı vardı. Kısa boylu kıvırcık saçlı erkeksi bi tip, Hülyaydı adı.
Bi gün geç bi saatte üninin kuytuca bir köşesine çekilip ney üflemeye koyuldum. Çok severdim bunu yapmayı. Terapi gibi gelirdi. Bi süre sonra sigara yakacak oldum ama ibne çakmak nuh dedi peygamber demedi. Ne yaptıysam yanmadı. E kafaya da bi defa koymuşum sigarayı ne yapıp edip yakmam lazım.
Çıktım köşemden, hava kararmış. insanlar silüet olarak görünüyor sadece. Baktım oturan bi çift var karanlıkta ağacın altında. Sokulmuşlar birbirlerine iyice. Isınmak için değil. O sadece bahanesi. Zaten okuduğum şehir hiç bi zaman soğuk olmazdı. Önce rahatsız etmeyeyim dedim. Ama başka birini daha görmek belki dakikalarca yürümem gerekir diye düşünerek gittim yanlarına.
- iyi akşamlar. Ateşiniz var mı?
- Var dostum.
Çakmağı çıkardı ama kız çocuğun elini tuttu.
-Öncesinde bize bizim parçamızı üflersen tabi, dedi.
O an baktım kızın yüzüne çünkü sesi tanıdık geldi. Bu tuba idi.
-Neymiş sizin parçanız?
-Nazende sevdiğim. Biliyor musun?
-Evet biliyorum, deyip üfledim.
Teşekkür ettiler, minnet duydukları belliydi. Ama daha çok belli olan bu esere çok fazla anlam yükledikleriydi. Gözlerinin içine gülüyordu.
Bi süre sonra tuba okula gelmemeye başladı. Merak ediyordum ama sormaya da çekiniyordum. Sonuçta ne konuşurdum ne ederdim kendisiyle.
Bir gün yolda gördüm. Göz ucuyla selam verdi ama ben selamını alıp geçmekle kalmadım hemen hal hatır sordum. Sınavlara az kaldığını bende notların olduğunu ne zaman isterse verebileceğimi söyledim. Tamam sana faceden yazarım diyip arkasını döndü. Seslendim arkasından enişteye selam dedim. Hı hı dedi. Gitti.
Faceden yazmadı. Sınavlara da gelmedi.
O sene bi daha hiç görmedim. Sonra ki sene döndü okula. Hazırlığı kpds ile geçmişti. Daha sık konuşur olmuştuk artık nasıl olduysa.
Bi gün çat diye anlattı herşeyi. Eski sevgilim diye girdi söze. Bir de arada aldattı geçti. Gözleri doluverdi bir anda. O yemyeşil gözlerin içi kıpkırmızı olmuştu. O kontrast nasılda acı doluydu nasılda acıttı içimi. Ne diyeceğimi bilemedim. Sessizce dinledim. Aglamadan bitirdi sözlerini. Bir filmin afişinde görmüştüm. " ağlamayacam, ağlarsam büyüsü bozulur" diyordu kız. Onu hatırladım. Sarılmak istedim yapamadım, üç beş bişey söyledim. "O kaybetti, senin gibisi nerde" dedim daha fazla da boşuna çabalamadım. kalk içeri geçip çay alalım dedim. Peki dedi.
Nedense bir anda kendimi nazende sevdiğimi mırıldanırken buldum. Güzel şarkıdır dedi. Çenemi sikeyim dedim. Çayları da ona ödettim. Kafamı şişirdin dedim. Güldü. Nasıl da güzel diye geçirdim içimden.
kocasından görebileceği en kötü şeyi görmüş kadındır. eşinin onu beğenmediğini düşünür, ve kendini hırpalar. özgüven eksikliği yaşar uzun süre. elinden gelen sadece boşanmaktır. boşanır. çocuklarıyla tamamen yalnız kalır. çalışmak zorundadır ve eşek gibi çalışır. peki ya adama ne olur? hiç-bir-şey. parasını karıyla kızla yemeğe, belkide aldatacağı başka kadınlar aramaya devam eder..