ressam ve heykeltraştır. "yürüyen adam I" adlı eseri geçen yıllarda londra'da düzenlenen bi müzayedede 104.32 milyon dolara satılmıştır. sanat tarihinde rekor sayılan bir rakamdır. bu rakamla picasso'nun rekorunu geçmiştir.
heykeltıraş 'tır. giacometti yağmurlu bir günde cafe de otururken, kuyruğunu arka bacakları arkasına kıstırmış, boynunu bükmüş, yolda yürüyen bir köpek görür ve koşarak atölyesine gider ve meşhur köpek heykelini yapar. http://ledorfineart.com/b...ploads/Giacometti-Dog.jpg
sonrasında bu olaydan neden bu kadar etkilendiğini sorduklarında, o yolda yürüyen, boynu bükük köpekte, kendi çaresizliğini gördüğünü söyleyecektir usta...
"yalnızlık benim anladığım anlamıyla, acınacak bir durum değil, daha çok gizli bir krallık, derin bir iletişimsizlik, fakat el uzatılamaz eşsizlikte, az çok belirsiz bir anlama biçimidir"
der giacometti.
sartre'da kendisinin eserlerinde korku ve yalnızğın apaçık bir şekilde varolduğunu belirtmiştir. giacometti'de insanın dünyaya atılmışlığı kavramından beslenir ve eserlerine bu yalnızlığın biraz da olsa hüzünlü tarafını aktarır ancak kendisnin de belirttiği gibi bu yalnızlık biçimi bir gurur kaynağıdır ve özgürlüğün yegane yoldaşı durumundadır. o eserlerinde birbaşına ve özgür insanı tasvir etmeye çalışır.
"Su gizli alan, varlıkların, -aynı zamanda seylerinde sığındığı- su
yalnızlık hepsi çıplak. Kaydediyorum: Çok uzun boylu, çok zayıf, beli
bükülmüs, göğsü içeri göçmüs bir adam ağır hantal hüzünlü yürüyen
sisman bir ev kadını yalnız bir ağaç, yanında yalnız bir ağaç daha,
yanında bir tane daha. Çizerken her insan, bütün varlığının hücum ettiği,
fakat kendisinin tam olarak idrak etmediği yarası eliyle yerlestirildiği
yalnızlık sayesinde, varlığının en yeni, en benzersiz, -ama hep bir yara
olarak kalan- yanıyla görünüyor gözüme"
sözü de giacometti'nin şu eserini işaret etmektedir:
giacometti burada insanı toplumdan çekip almış ve onu birey olarak, yalnız ve dünyaya atılmış birisi olarak tasvir etmiştir. eserlerinde kadını da erkeği de teker teker ele almıştır bir araya koyduğu kadınları ve erkekleri dahi yalnızlaştırmıştır. onları bir biçimde yüceltmiştir. giacometti var olan bir bütünü oymayı değil parçalardan bütüne varmayı tercih etmiştir bu nedenle de sınırsız kaynak kullanmıştır kil, çamur, metal kaşıklar vesaire... giacometti eserlerinde olduğu gibi yöntemlerinde de sınırlandırmamıştır kendisini.
bu amca da her türlüsü (kübizm-sürrealizm-ekspresyonizm) olmasına rağmen sartre ile olan kankişliğinden olsa gerek egzistansiyalizm kurgulu pek çok eseri vardır ve varoluşçular pek bi sahiplenmektedirler. sartre'ın varlık ve hiçlik kitabının türkiye basımının kapağında da zat-ı alilerinin "homme qui marche" (yürüyen adam) ve "femme debout" (ayakta figür) isimli çalışmalarıı kullanılmıştır.
isveç değil, isviçreli ressam ve heykeltıraştır. kendisi de ressam olan babası sayesinde, zaten çocukluğundan biri sanata meyilliydi, cenevre güzel sanatlar okulunu bitirdikten sonra paris'e yerleşti, ikinci dünya savaşına kadar da burada kaldı. en önemli eserleri sürrealizm akımı dahilinde değerlendirilse de kübizm, ekspresyonizm, egzistanyelizm akımları dahilinde de önemli eserler verdi.
en bilinen eseri l'homme qui marche(yürüyen adam) olmasına rağmen, femme cuillère, table surréaliste falan görülmeli, resimleri de es geçilmemeli.
burada not var: sartre'ın bir dönem yakın arkadaşıdır da.
1901-1966 yılları arasında yaşamış isveçli bir ressamdır.insan yüzü üzerine çalismalar yapmıştır, insan yüzünün zorluğundan dolayı heykelciliklede uğraşmıştır.