bilinenin aksine döneminde olan psikanalitikle yola çıkmıştır. psikanalizde yer alan rüya yorumlamalarını çalışırken, insanların kendi rüyalarında gördüğü şeylere karşı olan tutumunu, aslında olan olayın değil, ortaya çıkan duyguların ve durumların o olaya insanların nasıl baktığı ile alakalı olduğunu anlayarak bilişsel davranışçı terapi yoluna gitmiştir.
nitekim de öyledir. analitik genel olarak geçmişle ve bilinçdışı ile ilgilenirken bilişsel davranışçı terapistler insanın bugündeki işlevselliğine önem verir ve o işlevselliği artırmak için çabalar.
aslında bizi etkileyen asıl şey, olan olaylar değildir. o olaya karşı ne düşündüğümüz, ne hissettiğimiz bizi asıl etkileyendir. o yüzden ellis, öncelikli olarak insanın bugündeki düşünceleri üzerinde çalışır. o andaki duygularını, akılcı düşünerek zaman içerisinde düzenlemeye çalışır
basit bir anlatımla, düşünme şeklimizi daha işlevsel bir boyuta getirdiğimizde olayların da etkileri değişir. bu sayede duygularımız da öyle.
ellis, depresyon tedavisinde çalışmaya başlamış olsa bile bugünlerde bilişsel davranışçı terapinin en güzel kaygı bozukluklarında çalıştığını görüyoruz. ben sadece psikiyatri hastalarının değil herkesin ellis'in çalışmalarını bilmesinin hayatındaki işlevselliği büyük oranda artıracağını düşünüyorum. bir hastalığımız olmasa da her zaman çok işlevsel bir şekilde düşünemiyoruz. düşüncelerimiz de duygularımızı etkiliyor. bunlar da yaşadıklarımızın anlamını değiştiriyor bizim için.
üzerinde çalışmalar yaptığım, hayat boyu da kendimi onun yolunda seve seve eğiteceğime inandığım ellis'e çok şey borçluyum. (bkz: aaron beck) ile de pekçok ortak yanı olmakla beraber, farklılıkları da vardır.
bilinçdışına (bkz: bilinçaltı) uzun vakitler harcamak yerine bizi bugüne akılcı düşünceleri öğretmek ile hazırlayan, diğer ekollere göre daha hızlı bir sürede toparlayabilecek alanın baştacı.