Einstein konferanslarına hep özel şoförü ile
gidermiş. Yine bir konferansa
gitmek üzere yola çıktıkları bir gün şoförü
Einstein'a;
...
"Efendim, uzun zamandır siz konuşmanızı yaparken
ben de arka sıralarda oturup sizi dinliyorum ve neredeyse söyleyeceğiniz her şeyi kelimesi kelimesine biliyorum" demiş. Einstein gülümseyerek ona bir teklifte bulunmuş:
"Peki, şimdi gideceğimiz yerde beni hiç
tanımıyorlar. O halde bugün palto ve şapkalarımızı değiştirelim, benim yerime sen konuş,ben de arka sırada seni dinlerim."
Şoför, gerçekten çok şahane ve başarılı bir
konuşma yapmış ve sorulan bütün soruları doğru
cevaplamış. Tam yerine oturacağı sırada bir kişi, o güne kadar konferansta sorulmamış ağır bir fizik sorusu sormuş.
Şoför, hiç duraksamadan soruyu soran kişiye dönüp:
"Böylesine basit bir soruyu sormanız gerçekten çok
garip" demiş.Sonra da salonun arkasında oturan Einstein'ı
işaret ederek şöyle devam etmiş:
"Şimdi size arka sırada oturan şoförümü
çağıracağım ve sorduğunuz soruyu,
göreceksiniz, o bile cevaplayacak."
Netice:
"Akıllı insanlar, akıllı insanlarla çalışır ve insanın zekiliğinin yanında uyanıklığıda insana çok şeyler kazandırır.."
--spoiler--
Oldukça önemli bir sorunla karşı karşıya bu ülkenin aydınları. Gerici politikacılar bir dış tehike sözünü ileri sürerek her türlü aydınca davranışa karşı kamu oyunda bir kuşku havası yaratmışlardır. Bu kadarını başardıktan sonra şimdi de öğretim özgürlüğünü sınırlayıp boyun eğmiyen aydınları işlerinden etmeğe, onları aç bırakmaya yelteniyorlar.
Böyle bir tehlikeye karşı aydınlar azınlığı ne yapabilir? Bence tek yol Gandhi'ninki gibi devrimci bir davranışla karşımızdaki bu gibi insanlarla işbirliği yapmama yoludur. Soruşturma kurullarına çağrılan her aydın, kimseyi ele vermemek için direnmeli, yani, yurdunun düşünce özgürlüğü uğrunda hapse girmeği, paraca yıkımı, kısaca kişisel güvenliğinin yok olmasını göze almalıdır.
Yeter sayıda insan bu önemli adımı atmayı göze alırsa başarıya ulaşılabilir. Yoksa, bu ülkenin aydınları kendileri için uygun görülen kölelikten fazlasını hak etmiyorlar demektir.
--spoiler--
ruhu özgür ve özgün, deli dolu, hülyalı bilim adamı. dünyanın en sevimli agnostiğidir kendisi. bbc'nin hazırladığı einstein and eddington filminde harika bir şekilde anlatılmış ve sempati kazanmıştır.
insanoğlu;
ağzından çıkan cümlelerin,
beyninden çıkan düşüncelerin,
bütün evreni dolaşıp tekrar onlara geri döndüğünü bilse,
eminim çok daha dikkatli olurdu..
kendi dini görüşünü "dindar bir inançsızım" sözüyle açıklamış insan.
nedir azizim bu kendini daha iyi göstermek adına bir x kişisi için "o da bizdendi" demek, yetmeyip bir de o kişinin söylemediği sözleri, yaşamadığı olayları ona atfetmek? bir yaratıcının varlığını kabul eden; ancak dini reddeden bir kişi ki bu koşullarda kendisi tastamam bir agnostik oluyor. einstein bu dünyada dinle en uzak insanlardan biri idi ve aksini söylemek bu kişinin anısına hakarettir.
--spoiler--
tanrı kelimesi bana insan zayıflığının bir ürünü ve kanıtı olmaktan başka bir şey ifade etmiyor. incil, eşref; ancak yine de ilkel ve çocukça efsaneler bütünüdür. hiçbir yorum ya da hemen göze çarpmayan herhangi bir ince anlam benim bu fikrimi değiştiremez. tüm bu yorumlar aslında orijinal metinle hiçbir alakası olmayan, öznel yorumlardır.
--spoiler--
ismi türkiye'de bir nevi alay konusu olan kişi.
kendisiyle alay edilmese de adı kullanılıyor yani biliyorsunuz.
''ahaha aynştayn ya'' diye gülen tek toplumuz sanırım. eğlenceli mi? eğlenceli.
Einstein kendisine "Zaman nasıl herkes için farklı olabilir?" diye soran bir gazeteciye şu cevabı verir:
"Güzel bir kadının yanında iken bir saat size bir saniye gibi gelir, ama eliniz sıcak bir tavaya değdiğinde bir saniye bir saat gibi gelir."
kıyafetleri hep aynı olduğu söylenir. bugün ne giysem diye düşünerek zaman kaybedeceğinden hepsini aynı alırmış. normal bir insan beyin hücre sayısından daha fazla beyin hücresine sahip olduğu ortaya çıkmıştır. cesedi yakılmıştır sadece beyni korunmuştur.
almanyadan amerikaya geçip araştırmalarına orada devam etmiş, bikaç yıl sonra da amerika vatandaşlığına tamamen geçmiştir. evet, bir beyin göçü örneği.
--spoiler--
hala anlayamadınız değil mi? önemli olan haklı ya da haksız olmak değil! kavganın kazananı yoktur. ya kaybedersiniz ya da daha çok kaybedersiniz. önemli olan kalp kırmamak. önemli olan yargılamadan, karşılıksız sevebilmek ve iyilik yapabilmek. haklı bile olunsa özür dileyecek kadar asil olmak, bilge olmaktir. egonuzu kontrol edemediğiniz sürece, o sizi kontrol etmeye devam edecek. böyle olduğu sürece tüm dünya sizin bile olsa asla mutlu olamazsınız.
--spoiler--