kendisin hastasıyız da demirkubuzu etkilediğini pek bilmiyordum. ben o arkadaşı hep uzaklara bakmalı sanat filmi yönetmeni zannettim, ah şu önyargılar. neyse yazgı'yı izleyip demirkubuz sinemasına da giriş yapmak şart oldu böylece.
futbolu çok seven ve kalecilik yapmış büyük yazar. futbol ile ilgili şöyle demiştir:
'' şunu öğrendim ki, top birine hiçbir zaman beklediği yönden gelmiyor. bu bana hayatta çok yardımcı oldu, özellikle de büyük şehirlerde insanlar göründükleri gibi olmuyorlar.''
Düşüş kitabından: Bir caniye işlediggii suçun kendi tabiatından değilde koşulların kötülüğünden meydana geldiğini söylerseniz size pek şiddetli minnet duyar. Oysa doğuştan namuslu olmak bir meziyet değil ki asıl sorun suçsuz görülmeleri anadan doğma olmaları hatırına erdemlerinden kuşku duyulmaması
Nobel ödüllü Fransız yazar, gazeteci ve filozoftur. 7 Kasım 1913 Cezayir doğumludur. Cezayir Üniversitesi’nde felsefe öğrenimi gördüğü sırada verem rahatsızlığı sebebiyle eğitimini yarım bırakmak zorunda kalmış, üniversite eğitimini ancak 1936 yılında tamamlayabilmiştir.
Yaşadığı dönemde etkili olan ikinci Dünya Savaşı’nın ilk yıllarında pasifist olmasıyla birlikte zaman içerisinde farklı yönlerde düşünceleri şekillenen Camus, 1941 yılında yazdığı Yabancı adlı romanı ve Sisifos Söyleni adlı denemesiyle üne kavuştu. 1942’de yayımlanan ve birbirlerinin tamamlayıcısı niteliğindeki bu eserleri ile Varoluşcu felsefesinin izlerini taşıyan saçma felsefesinin oluşumunda etkili olan Camus, 1949 yılında “Başkaldıran insan”ı yayımladı. Başta yakın arakadaşı Sartre ile ilişkisinin kopmasına neden olan ve fazlaca eleştirilen bu eser sonrası Camus, 1956 yılında yayımladığı Düşüş adlı romanı ile Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazandı.
bir insan ömrü boyu bir kere de olsa kitaplarını okumasını şiddetle tavsiye ettiğim düşünür. insanlık boyunca okunmaya değer yazar çok çıkmıştır ama her insanın mutlaka bir kere okuması gereken yazar sayılıdır.
"Köle adalet istemekle başlar, krallık istemekle bitirir işi. Şimdi de kendisi egemen olmalıdır."
"Doğaya başkaldırmak kendi kendimize başkaldırmakla birdir. Başını duvarlara vurmaktır. O zaman tutarlı olan biricik başkaldırı intihardır."
--spoiler--
Birinin kendini suya attığını varsayın. iki şeyden biri, ya onu kurtarmak için suya atlayacaksınız ve soğuk mevsimde sağlığınızı tehlikeye atacaksınız ya da bırakacaksınız gitsin, o zaman da suya dalmaktan kaçınmanız bazen tuhaf kırıklıklar bırakacak sizde.
--spoiler--
kitaplarinin arasinda anca kelimeleri alinir bu yazarin. hadi dunya cok sevdi diyelim, bizdeki cevirmenler ruhunu aktaramadi diyelim.
ulan omer hayyam bu ? nesini ceviremiyorsunuz ?
ben keyif almam bu adamdan...
--spoiler--
Demek ki ben-ben-ben'in günü gününe sürekliliği dışında başka bir süreklilik olmadan yaşıyordum. Günü gününe kadınlar, günü gününe erdem ya da erdemsizlik, günü gününe, köpekler gibi, ama her gün sağlamca duran kendim. Böylece yaşamın yüzeyinde ilerliyordum, sözcükler içinde, hiçbir zaman gerçek içinde değil. Tam okunmamış o kitaplar, tam sevilmemiş o dostlar, tam gezilmemiş o kentler, tam sarılmamış o kadınlar
--spoiler--
her şeyin tamam olması ve kendimi daha az yalnız hissedebilmem için, idam günümde çok seyirci bulunmasından ve bunların beni hınç dolu haykırışlarla karşılamalarından başka isteyecek bir şeyim kalmamıştı.