toplam 20 albatros türü bulunur. kuşgillerin en uzun ve en uzağa uçabilen üyesidir. uydu sistemlerinden elde edilen bilgilere göre kimi albatros türleri, dünyanın çevresini iki aydan kısa bir sürede kat'edebilir ve kanatlarını çırpmadan altı gün boyunca aralıksız süzülebilir. albatroslar, sıcak hava akımlarının üzerinde süzülen avcı kuşlardan farklı olarak, dalgalardan kaynaklanan rüzgarın kaldırma kuvvetini kullanarak denizin yüzeyine yakın uçarlar. albatrosun uçarken en büyük enerji harcadığı zaman havalanma anıdır. hayvanın kanatlarını kuvvetlice çırpmasını gerektiren tek an budur. genç bir gezgin albatros, havalandığı ilk andan itibaren çiftleşme zamanı gelinceye kadar yere inmeyecektir. öyle ki bu süre on yılı bulabilir. kimi zaman dibe dalarak kimi zaman suyun yüzeyinden yakaladığı balık, kalamar ve karidesleri yiyerek beslenir. uyurken bile hareket halindedir, beyin yarımküreleri bu uykuya sırayla eşlik eder.
albatroslar tüp burunlu anlamına gelen tubinares, yani procellarüformes cinsine mensuptur. hayvanın geniş ve çengel şeklindeki gagasına açılan bu tüpler, çok iyi gelişmiş koku organlarına açılırlar. böylece yiyecekleri ve barınakları kilometrelerce öteden tespit etmeleri mümkün olur. bazı türlerde tüpler çifte işleve sahiptir, bir yandan solunumu sağlarken diğer yandan deniz tuzunu dışarı püskürtür.
genç albatroslar, karmaşık gaga takırdatmalı çiftleşme dansını öğrenmek için yıllarca yetişkinleri izler. bir eş bulduklarında onu hayat boyu bırakmaz uzun ayrılıklarda onu selamlamak için kullandıkları benzersiz bir vücut dili geliştirir. iki yılda bir, tek bir defa yumurtlar, yavru yumurtadan çıkıncaya kadar kuluçkaya yatma ve yemek arama işini dönüşümlü olarak yaparlar. albatroslar yavrularına götürecekleri tek bir lokma için düzenli olarak 1500 km yol gidebilir. katı besinleri kusarak dışarı çıkarırlar; daha uzun bir yolculuk söz konusu olduğundaysa yiyeceği protein bakımından zengin, yağ oranı yüksek parçalara ayırarak midelerinde depolarlar. bunlarla hem susuzluklarını giderebilirler hemde besleyici ve yumuşacık balıklar halinde kustukları lokmalarla yavrularını besleyebilirler.
albatroslar 60 yıla kadar yaşayabilir ama üremeleri o denli yavaştır ki gelecek yüzyılda yok olma tehlikesi ile karşı karşıyalar. asıl tehdit açık deniz balıkçılığıdır. her yıl orkinos yakalamak için kullanılan milyonlarca yemli çengel yüzünden yaklaşık 100.000'i hayatını kaybediyor! :(
samuel taylor coleridge'nin şiiri "ihtiyar denizcinin ezgisi" (1789) sayesinde, albatros öldürmenin kötü şans getirdiği efsanesi ortaya çıkmıştır. nitekim, ingiliz denizciler tarafından sürekli öldürülen bu hayvanın kemiklerinden pipo, ayaklarından kese yapılmaktaydı. daha yaygın bir inanca göre albatros, boğulmuş bir gemicinin dünyaya tekrar gelen ruhudur. bugün bile iskoçyalı balıkçılar swan westa marka kibrit kullanmaktan hoşlanmazlar çünkü kutudaki kuşu albatrosa benzetirler.
portekizli kaşifler bu hayvanları ilk gördüklerinde bütün büyük deniz kuşlarına verdikleri ismi onlara da verdiler: alcatraz. bu sözcük, pelikan gagasına benzeyen ve mancınık üzerindeki deri kese anlamına gelen arapça al-gattas kelimesinden gelmektedir.
kutuplar atlasında izlemiştim bunları 1 hafta kadar önce yamulmuyorsam bunların hayatlarında sadece 1 tane eşleri oluyor ve ölene dek onunla beraber yaşıyorlar.
Sık sık, eğlenmek için, acımasız tayfalar
Yakalar kanadından bu deniz kuşlarını,
Ürkütücü sularda gemileri izleyen
Yolcuların yıllardır dost arkadaşlarını.
Gökten inen tasasız, bu utangaç krallar
Güvertelerin üstüne kondukları zaman
Geniş kanatlarını sofuca bırakırlar,
Yorgun kürekler gibi, sular üstünde kayan.
Sen ey kanatlı yolcu, bir zaman ne güzeldin !
Bak gaganı dürtüyor hoyrat tayfanın biri,
Ya öteki, bilir mi bu hale nasıl geldin,
Topallayıp öykünüyor uçtuğun günleri.
Ozan, ey bulutlardan toprağa sürgün ece,
Oklara göğüs geren, dostu fırtınaların,
Yuhlarlar yeryüzünde, seni de, gündüz gece
Uçmana engel olur, ağır dev kanatların.
souvent, pour s'amuser, les hommes d'équipage
prennent des albatros, vastes oiseaux des mers,
qui suivent, indolents compagnons de voyage,
le navire glissant sur les gouffres amers .
a peine les ont-ils déposés sur les planches,
que ces rois de l'azur, maladroits et honteux,
laissent piteusement leurs grandes ailes blanches
comme des avirons traîner à côté d'eux.
ce voyageur ailé, comme il est gauche et veule !
lui, naguère si beau, qu'il est comique et laid !
l'un agace son bec avec un brûle-gueule,
l autre mime, en boitant, l'infirme qui volait !
le poète est semblable au prince des nuées
qui hante la tempête et se rit de l'archer ;
exilé sur le sol au milieu des huées,
ses ailes de géant l'empêchent de marcher.