o vatandaşlardan biride benim arkadaş. teyze-amca-hala ya da yabancı evlerde banyoların buğulu, sex temalı dekorasyonu ya da benim fantastik düşüncelerimin "ayıptır,girme" seslenişi sonrası alaturka tuvalete gidilmek zorunda oluş, pek zordur, pek dertlidir efendim.
çömelince rahatlayan kalça tuvalet ihtiyacını daha rahat yapıyor orada sorun yok. fakat bölgenin yıkanacağı gerçeği gelip çattığında, önce hortuma sonra kovaya sonra elime bakmak pek hoşuma gitmiyor. dolduruyorsun kovaya, hafifçe yaklaştırıyorsun kalçalara.. tam eline su döküyorsun, su akıp gidiyor. ben o ufacık damlalar ile de kıçımı silemem kusura bakmayın.
e hal böyle olunca ara sıra hortuma bakıp;
+ alıp seni götüme mi sokayım yani ? nasıl olacak şimdi
diye sesli düşünmek daha fazla psikoloji bozuyor.
hem ben kova, el ve kalça üçlemesinde o kadar hızlı değilim. yani hem elime su döküp, hem o su dökülmeden önce malum bölgeye su sıçratıp avuşturamam. su dökülüyor, su dökülünce damlalarla temizlemek zorunda kalmak, birazcık miğdemi bulandırıyor.
alafrangada arkamdan fışkıran şelalenin rahatlığı bir başka bu boktan alaturka maceralarından. daha güzel, daha temiz.
bu insanlar genelde çömelip sıçmayı beceremediginden degil, klozetteki taharet musluguna alışkanlıgından alafranga tercih ederler. o insanlardan biri de benim. ıslak tuvalet kagıdıyla g.tümden bok temizledigimi görmeden geldim bu günlere kadar çok şükür.
"göte bok geldimi sıçmalı tez elden ,gönlüm geçer aniden aşk-ı memnudan ezelden"
-aa banu bak alaturka tualet sıçalımmı ne dersin ?
+ay yok şevket ben o pis yere sıçmam hem sifonda yok.
-maşrafaynan su dökeriz apla sen merak etme.
-ben sıçızladım banu affet aşkım .
alaturka tuvalete sıçmak bir sanattır. bir bilimdir, ilimdir. insana mutluluk verir. alaturka tuvalete sıçamayan sehir insanları ise bu zevkten marum kalmışlardır. onların kaderi budur. ama sıça sıça doğruyu bulacaklardır. eminim. tanrı onları bu zevkten mahrum bıracak kadar cani olmamalı.
askere gitmeden önce antrenman yapması gereken insandır. Askerde asteğmen adayı bölüğünde belliki alaturka kültürü görmemiş eli sıcak sudan soğuk suya değmemiş fransız sosyetesi evladı birisi vardırki bokunu mermerin üstüne bırakıp temizlemeden çıkmaktadır, bir gün eleman yakalanır( kendisi herkes gibi mühendis).
+lan bu ne hayvanlık
- ben öyle her yeri elleyemem
nasıl bir insan olduğunu kestiremediğim yaratık. 20 sene şehirde yaşadım fakat klozete sıçamıyorum. sonradan falan değil, doğduğum sene ve sonrasında gelen 20 sene.
kırılan ayak bileğini tedavi etmek için çabalayan ve zorlamak istemeyen şehir insanıdır, ayrıca sıçarken gazete sigara keyfinin de bozulmasını istememektedir.
alafranga tuvalete sağlıklı diyenler için masa üzerine külahımı bıraktım, ona anlatabilirler.
afedersiniz ama zamanında sıçıp sıçıp pencereden aşağı bok atan, caddelerde pislikten yürünemeyen, şimdi ise götünün bokuyla gezen bir milletin icat ettiği tuvalet ne kadar sağlıklı olabilir size soruyorum.
alaturka tuvalet tam anlamıyla türk temizlik anlayışına uygun olarak gelişmiştir. gayet sıhhidir.
sağlık açısından da düşünceli olduğundan hayatında hiç alaturka tuvalete sıçmamış yurdum insan modelidir. Nitekim alaturka sağlık açısından da pekte parlak değildir. hele bir de sıçmasını bilmiyorsan etrafa ve pantolon paçalarına sıçratma olayı olur.
ufacık, bacaksız bir bebeyken benim de dahil olduğum güruh. fakat, benim alaturka helaya sıçamama sebebim biraz farklıydı. sıçıyordum fakat, anadan üryan olmak şartıyla. yoksa sobalı evde büyüyen, alaturka helaya giren adamdık canım.
6-7 yaşlarındaykene annemle misafirliğe gittik. evin küçük çocuğuyla odada domino oynarken (bu arada evin küçüğü derken, deve gibi herifti, abisi vardı ondan küçük diyorum), inanılmaz b.kum geldi. kendimi sıkmaktan perişan olmuş vaziyette arada fıss fıss salarken dayanamayıp helaya attım kendimi. evde anadan üryan girdiğim alaturka tuvalet, karşımda kıyafetlerimle sıçmak üzere duruyordu. ürkerekten pantulumu indirdim ve patır patır dökülmeye başladım. anam, bir baktım, bütün malzemeyi pantolonun paçasına bırakıvermişiz. o telaşla g.tümü yıkamadan pantolonu yukarı çekince, dona da bulaştı bok. kapıyı araladım, kimse gelmesin diye sessizce: "anne. anne." deyu seslendim. baktım gelen giden yok böğürdüm:" hanneeeee! haaaannneeee!". anam geldi, durumu izah ettim fakat; "aferin aptal oğluma!" deyu azarı da işittim. "dur zarife teyzenden bişeyler isteyim de giy." dedi, pantolonu donu aldı koydu bi poşete.
bir vakit sonra zarife teyze'nin verdiği şeyi getirdi tutuşturdu elime. o ne lan? sadece don getirmiş. don dediğim de evin küçük oğlunun. ama battal tabir edilen cinsten. çuval diye taşırsın o kadar büyük. lan neyse giydim donu ama, sıfatı gör. bacaklar zaten çalı çırpı gibi, g.t desen heidi'nin sepeti kadar. bildiğin bebek bezi gibi duruyor g.tümde.
tuttular beni salona götürdüler. beni gören basıyor kahkahayı. hele evin küçük oğlu nasıl gülüyor. sağ elini karnına koymuş, kafa 60 derecelik açıyla yukarı bakıyor, ağzını ayırmış, gözler kapalı. herif resmen, gözlerini açtığında bu sahneyi tekrar görecek olmanın verdiği keyifle daha bir gevrek gülüyor. pis herif. son çarem, son kalem, tutunacak dalım anama dönüp: "annee hadi eve gidek. ühü" demek üzere kafamı çevirdim ki ne görem? annem gülmekten kıpkırmızı olmuş, gözünden yaş gelmiş: "oyh. çok güldük zarifaanım." diyor. oy fakır anam. beni gurda guşa yem eden anam.
arada bir zarife teyze gelir bizim eve: "ay çok şirindi ahaha." deyu hatırlatır o anı bana. hee çok şirindi de, ondan gülmekten daşşakları halıya serdiniz di mi? vay seni hain seni hain. yaktın beni zarifaanım.
özellikle şehir çocuklarının korkulu rüyasıdır bu tür tuvaletler. "anne beni otlara götür" demenin tek sebebidir. Bazılarıysa diz kapaklıarının arkasından kaldırılıp bu eziyete katlanabilme özelliği gösterebilmektedir.