assassin's creed adlı oyunla bağlantısı olduğunu öğrenip aldığım kitaptır. almaz olaydım dedirtmiştir. zira kitap sizi başka başka alemlere götürür getirir. bu güne kadar inandığınız herşeyi sorgulama cesareti verir. bir insanın kendi amaçları için neler yapabileceğini, ne kadar ileri gidebileceğini gösterir. ayrıca kitabı okumaya başladığımda çok etkilendiğim için saatlerce, abartmadan söylüyorum hasan sabbah (nam-ı diğer seyduna) hakkında araştırma yapmama ve bulabildiğim herşeyi okumama sebeb olmuştur. okudukça etkilenmemek, etkilendikçe adamın zekasına hayran kalmamak elde değildir. kısacası böyle tarihi kişiliklere biraz olsun merakınız varsa alın okuyun derim.
semerkant adli romanin ardindan tamamlayici nitelikte okunmasi gereken romandir.
Ilk bolumlerde agir ve zoraki ilerleyen kitap, ana karakterin ders aldigi kisimlarda birden hizlanmakta ve okuyucuyu soke edici diyaloglari siralamaktadir.
Okuyucuya farkli bir bakis tarzi saglamakla beraber hasan sabbahin ogretisine de yeni bir boyut kazandirmaktadir. gercek olup olmadigi yahut tamamen kurmaca fikrini okuyanlara birakalim.
Hassan Sabbah, okul arkadaşları Nizam-ül Mülk ve Ömer Hayyam ile birlikte parlak bilinen öğrencilerden biridir. Bu üçlü öğrencilik yıllarını hep birlikte geçirir ve şayet aralarından biri üst düzey bir göreve gelirse diğer ikisine de yardım edeceğine dair söz verir. Bir nevi, birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için mantığı. Aradan yıllar geçer, o devirde iran'a sahip olan Selçuklu devletinin veziri olur Nizam-ül Mülk. Bunun üzerine, Hasan Sabbah'a saray kapıları açılır. Artık Hasan'da sarayda önemli bir görevdedir. Birgün selçuklu sultanı Melikşah, devletin tüm gelir ve giderlerinin beyan edildiği bir rapor hazırlanmasını ister ve Nizam-ül Mülk'e bunu ne kadar sürede yapabileceğini sorar. Nizam-ül Mülk de iki yılda yapabileceğini söyler. Hasan Sabbah ise, bu işi sadece 40 gün içinde halledebileceğini söyler. Sultan bu tekliften etkilenir ve Hasan Sabbah'ı bu iş için görevlendirir. Hasan Sabbah gerçekten de 40 gün içinde dediği işi halleder sultana raporunu okurken raporun tahrip edildiğini ffarkeder. saraydan apar topar atılır. Raporları bozanın vezir olduğuna emin bir şekilde ordan ayrılır ve kalbinde intikam ateşi yanmaktadır artık. Alamut kalesini akıllıca bir yolla ele geçirir, oradaki bahçeleri cennet bahçeleri gibi yeniden tanzim eder, kendisine de Allah tarafından cennet anahtarlarının verildiğini söyler. Artık herkes ona insanüstü bir gözle bakmaya başlamıştır. Hasan Sabbah gerçekten de halkı kandırmayı başarmıştır.
Wladimir Bartol'un aynı adlı eserinde Süleyman, Yusuf ve ibni Tahir adlı kahramanların haşhaş etkisiyle cennet bahçelerinde uyandıklarını sandıkları sayfalar gerçekten de bir solukta okunacak kadar ilginçtir. Hasan Sabbah, fedaileri üzerinde acayip bir otorite de kurmuştur. Fedaileri düz duvardaki bir çentikten yukarı tırmanacak kadar zorlu bir eğitimden geçer, 3 öğün dışında asla yemek yemez, kadınlarla da ilişkiye giremezlerdi. Hasan, onları istediği zaman cennete sokabileceğini kanıtlamak için onlara haşhaş içirir ve onların cennet bahçelerine benzettiği yerlerde, iran'ın köle pazarlarından toplanmış en güzel kızları arasında uyanmalarını sağlar. Bu kızlar da artık bir süre sonra gerçekten huri olduklarına inanacak şekilde eğitildiklerinden, fedailer uyandıklarında artık mutsuzdurlar, çünkü cennete tekrar gitmek ve sonsuz ve mutlu hayata bir an evvel kavuşmak istemektedirler. Hasan Sabbah'ın tek bir parmak şaklatmasıyla uçurumdan aşağı yuvarlananan haşhaşilerin motivasyon kaynağı işte budur.
Dinin kullanılmasının en eski örneği olan bu efsane kılık değiştirerek, farklı farklı versiyonlarla günümüzde de yaşanmaktadır.
wlamidir bartol' un yazdığı kitap. öncesinde semerkant' ı okumanız tavsiyem (amin maalouf) fethedilmez bir kale içerisindeki fedailerin ilginç yaşantıları, cennet yaratan insan beyni ilginç bir konu kitap içerisinde...
wladimir bartolun adına kitap yazdığı * ulaşılması ve fethedilmesi o günün şartlarına göre imkansız gibi görünen kale. namı diğer fedailerin kalesi, kartal yuvası.
kimine göre sadece savunma amaçlı kullanılmış, kimine göre ise ulaşılması zor olduğu için her türlü suikast burada planlanmıştır. bu sebeple de mürdilerin eğitimi daha kolay ve kapsamlı olmuştur. ve devamında müridlerin cennete daha rahat gitmişlerdir :)
bernard lewis'in de bu kaleyle ilgili bir kitabı mevcuttur.
kitabın ismi "alamut kalesi ve hasan el sabah". bernard lewis bu kitapta alamut kalesinin iç yüzünü ve tüm gizlerini yaptığı tarihi araştırmalarla günyüzüne çıkarmaya çalışmıştır.haşhaşilerin çıkışını, faaliyetlerini ve yok oluşunu anlatmıştır. birçok ülkede satış rekorları kıran kitap amerika'da defalarca basılmıştır. arapça, ingilizce farsça japonca ve ispanyolca çevirileri de yapılmıştır.
kitapta tarikatın dini amaçtan çok politik amaçlarla hareket ettikleri gözler önüne serilmiştir.
