sayemde değerlerini tekrar hatırlayan ve seven yazarlardır. doğu ruhumla reyhani, mardin kapısı, delilo, şemmame, trakyalı ruhumla çiftetelli, bonzai, sebastian, kaynana, damat halayı kendilerine hatırlatılmıştır. hasta halimle kara üzüm habbesi çaldım kasap havasına girdim sözlük, milleti coşturayım derken antebin hamamları ankaranın yolları derken, iyice halsiz düştüm. içimdeki bu insan sevgisi ve karşı konulamaz fedakarlık dürtüsüne dur demem lazım. hastayım ben ya. hohf.
not: söylemesi ayıp dün de iş teklifi aldım da, djlik, onun alıştırması olsun diye başlamıştım. ama kim çiftetelli çalarken battaniyesiyle sessiz sakin bi yaşam sürdürebilir ki?
bunların türkiye'ye arabalarıyla hava atmaya geldikleri zamanlarda trafikte kırmızı ışık falan sallamayıp "ama bak almanya'da kırmızıda geçersen bittin, öldün demektir. Işınğın içindeki kamera ile çekerler resmini cezanı adresine postalarlar." diyen türleri vardı bir zamanlar. hala var mı bilmiyorum ama şunu diyorum sadece:
ulan bu kadar biliyorsun da burada ne takmıyorsun kırmızı ışığı bulaşık?
almanya'ya ilk gidenler için kullanılan, bugünkü gurbetçi kavramının karşılığı olan tabir. bugünkü gibi zenginlik ve refah seviyesine tam olarak ulaşmış değillerdi. tahta bavulla yola çıkmış, elleri çekiç tutan, çöpçü süpürgesi sallayan, avro dolaşımda yokken mark kazanmak için üçüncü, dördüncü sınıf işlere sebilullah eden vatandaşlardı.
niye memleketi bırakıp almanyaya gittikleri merak konusudur. halbuki o dönem akp olmadığı için uçuyorduk, akp fabrikalarımızı da satmamıştı yüzlerce fabrikamız vardı niye gittiler ki (!)