bir hamurişi ölçü birimidir. kulak memesi kıvamına ulaşmaya giden yol alabildiği kadar undan geçer.
hoş, ben ne kadar un koyulduğunu bilsem tarife bakmam zaten, mesele zaten ne kadar un alabildiği?
'biz halktan insanlarız aynı sizler gibi öyle yetişimişiz bizi biz yapan değerler bunlar o yüzden öyle yok grammış kiloymuş bardakmış kaşıkmış falan bilmeyiz' lafını aldığı kadar un lafıyla bir seferde açıklayan genel olarak bütün yemek programlarında duymaya alışıtığımız yeni bir ölçü birimi.öncelikle şunu belirtmek isterim ki 1 su bardağı sıvı yağ tamlamasında bahsi geçen su bardağının standartlarının bir an önce bana bildirilmesini istemekle beraber bundan daha da uyuz olduğum durumdur aldığı kadar un davası.
-anne o kurabiyeye en son ne katıyorduk 3 su bardağı undu demi?
-yok kızım öyle şey yapma sen bi karıştır bakalım cıvıklığına göre aldığı kadar un katarız.
-anne sen nediyosun yavv ben o kadar yumurtasını sütünü tuzunu ölçülü ölçülü katcam diye canım çıkmış sen son dakika golüyle benim tüm emeklerimi yerle bir ettin bütün inandığım mutfak kanunlarına karşı cıktın.nedir bu aldığı kadar un meselesi yavv alacağu unu kendmi karar vercek bu meret hem kime göre neye göre bana kalsa basarım unu basarım unu un benim kol benim.sen nasıl bir kadınsın yavv önce beni inandır 3 bardak diye sonra böyle döneklik yap nerde görülmüş böyle olay hede hödee'diye konuşmaya devam derken annemi kurabiyeye aldığı kadar ununu vermiş fırına sürmüş olay yerinden uzaklaşmaya çalışırken gördüğüm anda alabildiğim kadar un miktarını kendi üzerimde test etmemi sağlayan bir hadise de başıma gelmiştir.
olaya un ve unlu mamuller tarafından değilde şan söhret ve ün penceresinden baktiğimiz vakit, ün basa bela bir şeydir.
ilk basta taninmak ve ilgi görmek fevkalade tatli bir şey olmakla beraber ne yazik ki bir zaman sojnra can sıkıcı olmaktadir.
gerek papariziler olsun gerekse medya olsun ününüz artikca - hele dünya capinda bir ününüz varsa- pesinizden ayrilmaz.
bazen kalabaliklar içinde yalniz kalip kafa dinleme istediğiniz fert oldugu için huzursuz olursunuz. bunun günün 24 saati oldugunu hatta evinizin kapisinda kameralarin oldugunu düsünürseniz cok fena bir durum oldugunu bilmektesiniz.
özel hayatiniz gibi bir kavram kalmaz osursaniz haber olur. üstüne üstlük boy boy sun gazetesi kaleminden gazetelerde sirf tiraj olsun trastan hakkınızda haberler cikar.
bütün olumsuzluklarina söhret için kicini yere cakan ve bunun için her türlü ala vere dala vere yapanlarin aklina sasmaktayim. hele ki victor hugo'nun deyimiyle 'Şöhret, gençlik ve gurur... Mezar hepsini alır.' pozisyonu pas gecmek bence pek akıl kari değil.
herneyse entry'i marlowe'dan bir söz ile bagliyalim:
genelde hamur işi tariflerinin çözülemeyen, öldürücü ölçü ve formulüdür.
-6 yumurtayı kırıyoruz,
--tamam
-yarım paket margarin ile 1 bardak sütü karıştırıyoruz.
--karıştırdık
-bu karışıma alabildiği kadar un ekliyoruz
--nasıl?
-alabildiği kadar un!!!
--o nasıl açıklama öyle, hastamısınız kardeşim?
-yoo gayet açık, alabildiği kadar un
--hoca sen ne kadar alabiliyosun?tövbe tövbe... konuşturma adamı akşam akşam, hanıma şekil yapalım dedik bilinmeye sürüklüyorsun bizi. somut konuş gelimiim oraya...
kullananları şiddetle kınadığım hamur işi ölçüsü.alabildiği kadar un nedir ya ne kadar alabildiğini bilsek tarifi neden soralım yanlış mıyım.birisi lütfen ne kadar alabildiğini açıklasın .
"kulak memesi yumuşaklığını" tutturmaya çalışırken kullanılan tanımdır. al birini vur ötekine, kulak memesi yumuşaklığı nedir arkadaş. bir elimiz kulağımız da iş mi olur...
özellikle katı yağ kullanılarak yapılan hamur işlerinde başarısızlığa uğramanın temel sebebidir. çünkü yağ eridikçe alabileceği un oranı artacağından, kulak memesi kıvamı ortam sıcaklığına göre sürekli değişecektir.
