konusmalarin mala da davara da bir faydasi olmadiği, sussam gönül razi değil söylesem tesiri yok kelime diziminde, gönül razi değil kelimelerini lugatten cikartmaktir alabildiğine susmak istemek.
istediklerini söyleyemediğin ve benimsediğin kelimeleri telaffuz ederek kendini, karakterini elbette ruhunu asindirmamak için suskunluklara gömülmektir.
için için ölmektir birnevi, bir ağac gibi olan bitenleri izleyen mutevazi izleyici olmaktir alabildiğine susmak istemek. gövdeni kurtlar icten kemirir distan ise kısın sogugu yipratir yazin sicaği catlatir. fakat ah etmemektir.
sessizliğin için huzurla mutlak sukunet içinde hürriyete kosabilmeyi istemektir.
ama istemekle olmuyor herşey ne yazik ki...
istemediğimiz seyleri yapmak zorunda kaldiğimiz için ve burnumuz hergun daha boka battiği için mavi kubbeli bir liman utopyasina dönüşüyor. bir zaman sonra amiral nelson bile gelse şairin dediği gibi 'cok yorgunum, beni bekleme kaptan' dersiniz.
dönenin gelmediği ve gelenin ise sadece lazarus olan alemin kokusu ile kendinizi avutursunuz.
avutmalar size yeterli gelir tepenizden topraklar yiğilir ve kirkiniz cikmadan naciz bedenizden kalan mal mulkler sizin susmanizi isteyenler tarafindan harac merac uc kurus için yangin yeri pazarinda satilir.
siz ki sırcalardan köskler imar eylemisinizdir ama bir cakil taşi her seyi bombok etmiştir.
hadi entryimizi sair esref'ten bir dörtlük ile bitirelim:
Kabrimi kimse ziyaret etmesin Allah için
Gelmesin, reddeylerim billahi öz kardeşimi,
Gözlerim ebnâ-yı âdemden o kadar yıldı ki,
Istemem ben fatiha, tek çalmasınlar taşımı...
bazen en buyuk tepkiyi vermek istemekten kaynaklanabilir. karsindaki kisi hayata dair alabildigine sacmalarken aklin gider baska yerlere ve bu gereksizlikte alabildigine susmak istersin.
ağızdan çok ruhun yorulmasıdır. söylenecek ne varsa söylenmiş, tükenmez denen kelimeler tükenmiştir. tuhaftır ama, huzurludur insan. sadece sükûnet arar. öylesine yormuştur ki insanlar onu. ruhu tatildedir sanki. yorgun bir beden dinlenirken alınan haz gibidir. bitmiştir ve dinlenmeye çekilirsiniz.
susuyorsun, alabildiğine susmak istiyorsun.. söyleyecek tek kelimen yok. her şey söylenmiş, tüm sözcükler tüketilmiş ama hala aynı yerdesin. ya da söyleyecek milyonlarca kelimen, haykırmak istediğin ünlemlerin var ama, anlatmaya çalışmaktan o kadar yorgun, anlaşılmayacağından o kadar eminsin ki ağzını açmaya hevesin kalmamış.. yanlış yerdesin, yanlış zamandasın.. tek güvenli yer derinliğin, sessizliğin..
susmak güzeldir bazen. o kadar boş gelir ki konuşulanlar kaçmak istersin, yalnız kalmak. susan insanlar genelde etrafındakilerin de susmasını ister. fakat inadına inadına devam eder bu insanlar. işte bu nokta da ortamdan kurtulmak farzdır.
konuşmak istemiyorum.
söylediğim kelimelerin sana ulaşmadığını, ulaşamayacağını biliyorum. yüreğimden geçenleri söylesem dahi duymayacağını, duymak istemeyeceğini biliyorum. o yüzden sessiz kalma hakkımı kullanıyorum.
hiçliğin içinde kaybolmak, düşüncelere çoktan boğulmuş olan ruhumu ferahlatmak istemiyorum konuşarak. çünkü biliyorum ki kelimeler kaybolacak karanlığın içinde... ferahlamanın tam aksine daha da gömüleceğim düşüncelerin en derinine.
konuşmak istemiyorum.
konuştuğum zaman yarattığım hüznün farkındayım. susmak en iyisi o yüzden. senin için de. benim için de. ben zaten alışkınım böyle sessiz kalmalara.
susma hakkımı kullanıyorum, yalnızca sana...