insan telefon defterini temize çekerken bazi isimleri eski defterinde birakir.
onlar artık bir daha asla aranmayacaktır. garip bir hüznü barındıran bu silik isimlere bakılır bakılır. kimi okuldan sınıf arkadaşınızdır, kimi çok çabuk unutuverdiğiniz bir sevgili, kimi bir cafede aylarca her şeyi ama her şeyi paylaştığınız birisi; ya da istifa ettiğiniz bir yerden bir arkadaşınız! soyadları sorulmamış bir sürü hatırlanmayan isim de vardır defterde ve şüphesiz üstünde isim olmayan telefon numaraları korkunç bir operasyonla onlarca hayat, onlarca güzellik bir çırpıda ortadan kaldırılır.
insan telefon defterini temize çekerken bazi isimler üzerinde durur.
onca zaman sonra bir kez arasanız, sesini duysanız... ona edilebilecek bir çift sözünüz yoktur! birlikte gittiğiniz filmler, meyhaneler, evler birbirinizi yıllar sonra özlemenizi sağlayacak sevgiyi aşılamamıştır size. yalnızca bir isimdir şimdi o. temize çekerken atlarsınız hemen. derhal çevirirsiniz sayfayı telaşla, alelacele. oh, isim geçmişte kalmıştır.
insan telefon defterini temize çekerken hayatini da sorgular!
hangisi ihanet etmiştir, hangisi yalvarmıştır kendisini bırakmamanız için; hangisinin bir süre sonra arkanızdan konuştuğunu duymuşsunuzdur; hangisi sizi en güzel öpmüştür; hangisi rüyalarınıza girmiştir, hangisinin ayak parmakları ilginizi çekmiştir, hangisine hediye alırken zorlanmışsınızdır, hangisiyle en hararetli tartışmalara girip kavga etmişsinizdir, hangisi için sabahlara kadar içip içip ağlamışsınızdır?!...
doğrular, yanlışlar, hatalar, tutkular! birlikte edip cansever okuduğunuz o insanlar, solmuşlardır.
insan telefon defterini temize çekerken yalnizliğini da kanitlar.
bütün bu insanlar şimdi nerede, ne yapmaktadırlar? saat elbette dört'tür! paradoks, labirent, koni, tüm bilimsel ifadeler ve mentalite tersine dönmüştür. ters dönmüşüzdür. bu tek başınalık ve bu isim katliamı aslında size ters gelir... çalan telefona bakarsınız. acaba? acaba telefon defterini temize çeken bir arkadaşınızın son anda kurtarma çabası mıdır? bir iki kırık sözcük, yarım yamalak bir buluşma, belki...
unuttum sana yazdığım mektubun altına adımı yazmayı. belki hatırlarsın beni, senin çok eski bir dudağınım öptüğün..!
...
kaçan bir elektriğim; haylaz, inatçı bir âşık. belki hatırlarsın beni, hani saklıyorsan hâlâ resimleri; cismim yetiyorsa kanıtlamaya kusuru, aklım şaşırtıyorsa bedeninin azametini, teklifim geçerliyse ve romantizm lök gibi oturmuşsa gündemine, hangi varlığımı yok sayabilirsin ki?
...
unuttum sana yazdığım mektubun altına adımı yazmayı. belki hatırlarsın beni, senin çok eski bir çocukluk hastalığınım kırk derece ateşte yattığın..
YALNIZLIĞIN, KIRMIZI UÇLU PARMAKLARI VAR YALNIZLIĞIN..ben şimdi nerdeyim biliyor musun? icra memurundan yürüttüğüm kalemle, bir erik ağacının arkasına gizlendim ...liste tutuyorum....eve girenlerin ,gireceklerin ,gelmiş olanların ayak numaralarının çarpım tablosunu çıkardım,en küçük numarayı bulmak için yırtıyorum...evet sevgilim ayakları çatlak zamanın...
(selsuyuna
Seviyordun, sevdiğini söylüyordun
Unutamamıştın o gülüşleri....
Karanlık lacivert bir geceden çalmıştım seni...
Çoraplarınla dalga geçmiştin tüm gece....
Beni göremediğin kaldırımlar aldım bugün sana
Beni duymadığn şiirler, kelimeler........
Varlığı yokluğu pek belli olmayan uyanık hayat!
sen nasıl şairsin ki
Şiirleri tersten yazdın........
(selsuyuna, 23.03.2007 14:54 ~ 14:55)
en güzel rüyamdın diyorsun..
hayra yoramadım ben..
farklı düşlere uyandığımız sabahları..
penceremden sızıyorsa şimdi rüzgar..
ve üşüyorsa ruhum..
ve koynum arıyorsa çenenin küçüklüğünü..
benim rüyam yeni başlıyor demek ki..
hayra yoran da bulunur..
tabir eden de..
ben de bulurum seni başka bir rüyada..
sen de üşürsün yalnızlığında..
bir akşamüstüydü..
eteğin uçuşuyordu..
uçuk maviydi hala hatırlarım..
pervazlardan begonyalar sarkıyordu..
kolunun altında eskimiş deri bir çanta..
bir de topuklu terlikler..
yürüyor muydun.. uçuyor muydun..
düşünüp kaldım yolun ortasında..
anladığımda ben, ben değildim artık..
yürümüyor, uçmuyor;
terkediyordun beni..
yaprak yapraktı bakışların..
nasıl deme..
öyleydi diyorum işte..
yaprak yapraktı.....
ve tazeydi gülüşün...
tan yeri kadar kızıl..
ve ürkekti tenin..
ben esmerim deme sakın...
kızıldı işte tenin.....
yangınım boşa değil benim..
kızıllığın bendeki ateşten sadece..
hangimizin fikriydi bilmem..
ilk tatilimizi o kasabada geçirmek..
köy yumurtası mı çekmişti canımız...
yoksa kaçacağımız şehirsel acılar mı vardı gizlediğimiz..
o köy de hiç tavuk yoktu ama..
biz çözmüştük yine de aşk mı sevgiden çıkar sevgi mi aşktan..
meselesini..
artık aramıyacağım seni gecenin bilmem kaçında.
hergece düşünle uyumayacağım.
bende kalan geceliğine sarılmayacağım.
bütün anıları çıkarmak için beynimden,
tek kurşunla patlatacağım işte..
o çok tatlısın dediğin suratımı parçalayacağım.
hiç kimse artık sevemesin beni, sevemiyeyim artık kimseyi.