kiraz mevsimiydi..
kulağına çifter küpeler yapıyordun en kırmızısından..
dudağının ucundaki hınzır gülüş, kedilere bile çapkınlık bulaştırıyordu..
güneş kovalıyorduk arka bahçede...
sonra kerevetin altında buluştu dudaklarımız..
kediler kıskanıp tırmaladı aşkımızı..
aradan onüç yıl geçmiş..
hala duruyor o tırmık izleri yüreğimde..
hınzır gülüşün...aklımda..
küpelerin.. sandıklarda..
yağmurların içime yağdığı günlerdi..
şemsiyeler kırık dökük..
göletlerde yüzünün aksi..
tokalarının yeşilinde baharlar..
huysuz ve şımarıktın evet..
yakışıyordu kocaman gülüşün..
evet arsızdı hayallerin..
ve yalnızdın o hayallerde..
al senin olsun aşkın dediğinde..
ben çoktan başka bir filme dalmıştım..
adı yalnızlık..
önce sadece bir siluettin..
adın belirsizdi..
bir gülüşe dönüşürken siluetin..
duvardaki gölgem düştü gözüne..
sevdik ikimizde hayaletlerimizi..
ve sonra..
avlandık ayrılığın şatosunda..
bayrama kaç gün vardı emin değilim şimdi..
ablanla camları siliyordunuz..
seni ilk gördüğümde..
sakızını eşarbına yapıştırmış, teybe bir sezen kaseti koymuştun..
neden bilmem ellerimi çıkardım cebimden..
ayna taşımadığıma kızdım..
ve nezle olmuş validemin istediği tek limonu..
sıkıp saçıma sürdüm..
sense oralı bile olmadın..
sezen sustu..
.........
............
.............
yaşadığım afilli yalnızlık şarkı olmuştu..
evinizin balkonundan bütün sokağa ve,
içimdeki her şeye dokunuyordu..
sene doksanüçtü yanılmazsam..
içimde doksanüç harbinin aşk acıları..
daha onsekizime yeni basmıştım...
sevmeyi gazoz ısmarlamakla bir tutuyorduk..
deli naimin çay bahçesinde..
sevdiğimiz kızsa;
naimin çırağına kaçıvermişti..
bütün gazoz kasalarını da alarak..
kıza yanmaz bunca aşktan sonra yüreğim..
amma velakin.. uludağ gazoz' u doksanüçten beri bilmez damağım..
küçüktün..
sevdim seni..
ki yüzün bir hayaldi henüz..
sesinse bir rüya..
sadece elinden düşen sözcükler vardı içime..
seni mi sevmiştim harflerini mi..
çözmeye çalışırken bilinmezliğin düğümlerini..
kaybolduk ikimizde sözcükleri de alarak..
....
sonra bir kaç harf daha düştü içimdeki çizgili deftere..
ve ben;
anladım ki;
alfabe teninde saklıymış..
dilbilgisi kurallarını bozup,
sesindeki şarkıyı çaldım akordu bozuk kalbimle..
ürkekti sesin..
korkuyordun aşktan..
karlı bir tepenin yamacında,
kemirirken elmanı..
gülmüştün bana sana aşığım dediğimde..
.......................................
o gülüş elmadaki kurdu alıp ruhuma saplamıştı..
sense bütün hunzırlığınla..
kaydırağına binip yuvarlanmıştın yamaçtan...
içime düşürdüğün çığlardan habersiz..
gözkapaklarımı jiletle kessem yine sen vardın,
ve kazısam da düşünceleri, içimde sen,
yutkunsam bütün düşleri, kaçsam tanyerine doğru,
ufuk çizgisi kirpiklerindeydi yine de,
.......
bir de ben vardım;
sen beni terketmeden önce....
bütün randevularımız rıhtımdaydı..
ve gözyaşlarımız denize doğruydu...
gülüşümüzü sektirirdik dalgalarda..
yarışırdı bakışlarımız gözbebeklerimizde..
deniz minarelerinde ezanlar bizi çağırırdı..
ve yaralarımızı yosunlarla sarardık..
bir balık oynaşırdı ayaklarımızın arasında...
ve tenin yakamozları andırırdı..
hırçındın..
deniz kadar engin..
ve tuzluydu terin..
fenerin balkonuna teyzenden çaldığın saksılardan..
bahçeler yapmıştık..
ve ayrılıkta boğulmadan önce..
denizin durgunluğuna aldanmıştık..
.................................
aradan yedi kış geçmiş...
ben şimdi aynı sahilde üşüyorum..
çiçeklerimiz kurumuş, ezanlarımız susmuş..
fenerimiz karanlık...
denize baktıkça içimde birşeyler kabarıyor..
sanki bir dalga vuruyor sensizliğin kıyısına..
ve bir çocuk..
kumdan bir kale yapıyor..
çıplak ayaklarını öptüğüm sahile..
...................................
ben ki denize sevdalıyım..
senden ötürü..
sen ki yoksun şimdi..
deniz
huysuz..
ben
mutsuz..
ufukta ne kara var..
ne de yakamoz....
sana geleceğim..
ve gideceğiz..
herkesin adını andığı ama..
hiç gidemediği o sahil kasabasına..
....................................
dediğimde..
inanmadın bana..
oysa ben seni ....
öyle delice öpmeyi..
öyle güçlü sevmeyi..
ve karanlıkta öyle dansetmeyi..
o kasabanın rıhtımında öğrenmiştim...
renkliydi rüyalarımız..
ve içtendi tutunuşlarımız..
inançlıydık kızımız olacağına dair..
ve sabırsızdı ellerimiz..
hiç bitmeyecek bir şarkı gibiydik..
bir nakarata teslim oldu umudumuz..
ve şimdi şarkıcı haykırıyor hayalkırıklığımın minaresinden; kızımsız yollardayım ..
ne yalan söyleyim..
yüzünü çoktan unuttum..
adını bazen anımsıyorum, bazen de karıştırıyorum başka adlarla..
aradan ne kadar zaman geçti bilmiyorum..
ne kadar zaman benimdin..
ve neleri yaşamış, neleri tüketmiştik..
hatırlamıyorum..
ama garip bir şey aşk işte..
şimdi kiminle sevişirsem sevişeyim..
kimi sararsam sarayım..
ve kim sokulursa sokulsun küçük ayaklarıyla sıcaklığıma..
nerem eksik, ne yarım,
anlayabiliyorum...
seni hatırlamıyorum belki ama...
ve lütfen kızma bana..
hala çok seviyorum.....
artık aramıyacağım seni gecenin bilmem kaçında.
hergece düşünle uyumayacağım.
bende kalan geceliğine sarılmayacağım.
bütün anıları çıkarmak için beynimden,
tek kurşunla patlatacağım işte..
o çok tatlısın dediğin suratımı parçalayacağım.
hiç kimse artık sevemesin beni, sevemiyeyim artık kimseyi.
hangimizin fikriydi bilmem..
ilk tatilimizi o kasabada geçirmek..
köy yumurtası mı çekmişti canımız...
yoksa kaçacağımız şehirsel acılar mı vardı gizlediğimiz..
o köy de hiç tavuk yoktu ama..
biz çözmüştük yine de aşk mı sevgiden çıkar sevgi mi aşktan..
meselesini..