osmanlı çağın gerisinde kalmış, ancak onu yıkılmaktan kurtarmaya çalışan batı eğitimi almış asker-sivil bürokrasinin çabalarına rağmen canlı bir cenaze haline gelmeden çok önceleri, çağın devletleriyle baş edebiliyordu.
ancak, aydınlanma devrimi ile yükselme devrinde osmanlı ile aynı durumda olduğu söylenebilecek devletler tavşan, osmanlı kaplumbağa olduğunda, osmanlı gerilemeye ve çökmeye mahkumdu.
bu durumdaki bir devleti bugün atatürk devrimleri sayesinde ulaştığımız belli bir gelişmişlik seviyesinden bakarak geriliği geri getirmeyi hayal etmek hiper ahmaklıktır ve olmayacak duaya amin demek demektir.
elbetteki akp'nin osmanlı'yı ön plana getirmesi tamamen siyasi hedefleri ile örtüşmektedir. zira, osmanlı monarşik bir devletti ve rte'nin de tek adam sultası kurmak gibi emelleri var. buna en uygun düşen dönem osmanlı'nın tanzimata kadar olan "mutlak monarşi dönemidir". daha sonra padişahın yetkileri gitgide azalmıştı. o bu dönemi örnek göstermiyor. gerçekten de, kendisi de geçenlerde 200 yıllık esaretten falan söz ederken, tanzimata kadar padişahın mutlak yetkisine olan imrenini ikrar ediyordu. vaziyet kötü !
Nüfus 13 milyon civarıydı, 11 milyon kişi köyde yaşıyordu. 40 bin köy vardı, 38 bininde okul yoktu. Traktör sıfırdı, karasabandı. Beş bin köyde sığır vebası vardı. Hayvanlar kırılıyor, insanlar kırılıyordu. iki milyon kişi sıtma, bir milyon kişi frengiydi, verem, tifüs, tifo salgını vardı, üç milyon kişi trahomluydu, bebek ölüm oranı binde 480di, her doğan iki bebekten biri ölüyordu. Memlekette sadece 337 doktor vardı. Sadece 60 eczacı vardı, sadece 8i Türktü. Diş hekimi, sıfırdı. Dört hemşire vardı. 40 bin köy, sadece 136 ebe vardı. Ortalama ömür 40tı.
*
Yanmış bina sayısı 115 bin, hasarlı bina sayısı 12 bindi. Ülkeyi yeniden inşa etmek gerekiyordu, kiremit bile ithaldi. Limanlar, madenler, demiryolları yabancıya aitti. Toplam sermayenin sadece yüzde 15i Türktü. Osmanlıdan Cumhuriyete miras kalan sadece dört fabrika vardı, Hereke ipek, Feshane yün, Bakırköy bez, Beykoz deri Elektrik sadece istanbul, izmir ve Tarsusta vardı. Otomobil sayısı bin 490dı. Sadece dört şehirde özel otomobil vardı.
*
Kadın, insan değildi.
*
(Veremle boğuşan halk, ahırda yatarken Bademlerin yere göğe sığdıramadığı Abdülhamidin 16 tane eşi vardı. Nazikeda, Safinaz, Dilpesent, Peyveste, Nazlıyar, Bidar, Mezide, Emsalinur hanım filan, 16 tane Yaş itibariyle, tamamı çocuktu. Tayyip Erdoğanın dedemiz dediği Abdülmecidin 22 eşi vardı. Ahali ineğine verecek saman bulamazken, herif sarayında iki futbol takımı kadar kadınla yatıyordu.)
*
Tiyatro yok, müzik yok, resim yok, heykel yok, spor yoktu. Arkeolojik eserler, öyle gizli saklı değil, padişahların hediyesi olarak, trenlerle çalınmıştı.
*
Kimisi alaturka saati kullanıyor, güneşin battığı anı 12.00 kabul ediyordu, kimisi zevali saati kullanıyor, güneşin en tepede olduğu anı 12.00 kabul ediyordu. Kimisi güneş batarken grubi saati esas alıyordu, kimisi güneşin tamamen battığı ezani saati esas alıyordu. Saat kaç birader? diye sorduğunda, her kafadan bi ses çıkıyordu.
*
Kimisi hicri takvim kullanıyordu, kimisi rumi takvim kullanıyordu. Kimisinin şubatı kimisinin aralıkına denk geliyordu. Herkes aynı zaman dilimindeydi ama, farklı aylarda yaşıyordu!
*
Dirhem, okka, çeki vardı. Arşın, kulaç, fersah vardı. Ne ağırlığımız dünyaya ayak uydurabiliyordu, ne uzunluğumuz Ölçülerimiz ortaçağdı.
*
Erkeklerin sadece yüzde yedisi, kadınların sadece binde dördü okuma yazma biliyordu. Okur-yazar erkeklerin çoğunluğu, subay veya gayrimüslimdi. Okul yaşı gelen her dört çocuktan üçü okula gitmiyordu. Toplam, 4894 ilkokul, sadece 72 ortaokul, sadece 23 lise vardı. Türkiyenin tüm liselerinde sadece 230 kız öğrenci kayıtlıydı. Öğretmenlerin üçte birinin, öğretmenlik eğitimi yoktu. Tek üniversite vardı, darülfünun, medreseden halliceydi. Ülke bilimden çoook uzaktı.
*
600 sene boyunca Türkçenin ırzına geçilmiş, Osmanlıca denilmişti. Arapça, Farsça, Fransızca, italyanca kelimeler, Levanten terimler dilimizi istila etmişti. Karşılıklı sesli-sessiz harfleri olmayan Arapçayla Türkçe yazmaya çalışıyorlardı.
*
Harf devrimi yapıldı, bir gecede cahilleştirildik, köpekleştirildik falan deniyor ya ibrahim Müteferrikadan itibaren 150 sene boyunca basılan kitap sayısı kaçtı biliyor musunuz? Sadece 417ydi. Bunların da çoğu gayrimüslimlerin matbaasından çıkmıştı. Ki zaten, Müteteferrika da devşirmeydi, Macardı.
*
Bu topraklara kitap gelene kadar, Avrupada 2.5 milyon farklı kitap basılmış, beş milyar adet satılmıştı. Voltaire, bir kitabında şu ağır tespiti yapmıştı: istanbulda bir yılda yazılanlar, Pariste bir günde yazılanlardan azdır!
*
Ve neymiş efendim, mezar taşı okuyacakmış
Sen önce iki tane kitap oku da, dünyadan haberin olsun biraz!