sahsen her ne kadar marcus miller'ı tek gecsem de, üstadımızın sevenlerinin yeni jenerasyona gitaristliğin sadece santana ve armik gibi yıllarca kendini tekrar etmiş, kendine bahşedilen dehayı bi türlü geliştirmeyi aklına getirememiş gitarcılardan ibaret olmadıgını anlatmalarını muzik kültürü acısından pek bi ehemmiyetli buldugum, john coltrane'e ithaf ettiği 'song to john' uyla sempatimi kazanmıs olan caz gitaristi.
Bir insan bu kadar mı temiz çalar. alışageldik gamlar da çalmıyor bu insan. Azzura'yı dinlerseniz eğer notaların nasılda birer birer geldiğini duyabilirsiniz.
alternate picking'de çok iyi olan, lakin sweep, legato pek kullanmayan zat. guitar trio'da (McLaughlin dahil) beni en çok etkileyen soloları atan isimdir.
bu arada dikkat ettim de; konserlerde emprovizasyon yaparken üstad sık sık kendini kaybedip saniyede 180 nota basıyor. bazı lick'leri altıncı telde bitiyor ve o son notayı sert bir şekilde vuruyor. (meditereanen sundance: friday night in san fransisco) o son vurduğu sert notanın ardından mutlaka seyirciler arasından bir elema "auğh" diye bir nara atıyor.
belki de lüzumsuz bir ayrıntı bu..
bu aksam new york state the egg de konserini izledigim dunyanin en iyi gitaristlerinden biri. yillardan beri dinledigim adamla konser sonrasinda tanistim, cd'sini imzalattim, fotograf cektirdim... artik olsemde gam yemem heralde !!!