çok doğru bir önermedir. en büyük örneği için (bkz: #2816414)
şimdi bu insanlar hükümet partisine doğru oldukları için mi oy vermişlerdir? buna da cevabımız net bir şekilde hayır. oy verme sebepleri çaresizlik, minnet altında kalmama isteği, istikrar yalanları vs. vs.
insanlar çaresizdi çünkü doğru dürüst bir muhalefet göremiyorlardı. en büyük muhalefetin kendilerinin olduğunu farkedemiyorlardı. "istikrar falan diyorlar, yine onlara verelim" mantığından yola çıktılar. ben 21 temmuz akşamına kadar kararsız insanlar biliyorum. ve kesinlikle 3-5 ile sınırlı değil.
minnet altında kalmama olayı ise, insanlar verilen kömürlere, etlere, yardımlara kanıyor. ve bu yardımların altında kalmak istemiyor.
insanları önce yoksulluk ve açlık sınırı altına iten sonra da yardım götüren bir hükümet doğru yapıyor denebilir mi? Yardımların bir kısmı da trajikomik bir biçimde. Verilen bakliyat yardımlarının kurtlu çıkması mı dersiniz, sadece odun sobası kullanan dağ köylerinde kömür dağıtmak mı dersiniz daha neler duyduk sevgili kamuoyu.
istikrar istikrar diye geldiler. gözünü seveyim. çocuk pornosu, kapkaç, kıtır kıtır adam kesme gibi konulardan yukarıda diğer yazarlar sözetmiş.
ben de şuna değineyim. istikrar istikrar dediler, seçimlerden sonra patlayan bombalara, şehit cenazelerine, şehit cenazelerinde yoldan çıkan, amacından çıkan toplamlara (bkz: bursa), araba yakmalara ne dersiniz. bunlar terör meselesi diyebilirsiniz. kürt sorununu abd'nin ellerine bırakan hükümet terörden daha suçludur. dahası var. patlayan enerji zamlarına ne dersiniz. ben derim ki abd ye, nato ya, imf ye göbekten bağlı olmanın sonucudur. hiç de anormal değildir.
bir sürü yanlışın döndüğünü, insanların gözleri kapalı sadece bazı nedenlerden dolayı oyunu kullandığını, farklı düşünceleri dinlemeyen-yorumlamayan sadece karşı çıkan çoğunluğun olduğu bir ülkede yaşadığımızı düşünürsek doğruluğu su götürmeyecek önerme.
dünyada çocuk pornosu kelimesinin google'da en çok arandığı ülkenin, dünyada en çok kapkaçın yaşandığı ülkenin, tecavüzlerin, adi suçların, gaspın her köşe başında kol gezdiği ülkenin, riyakâr ve iğrenç muhafazakârlığına lanet eden cumhuriyetçilerin onlarca farklı ele alış ve yorumlayış ile ispat edebilecekleri iddialarıdır.
temyiz kudreti yeterli olmayan bir topluluk düşünüldüğünde, ağalarının *, şeyhlerinin *, hatta eşlerinin, ebeveynlerinin * baskısıyla oy atan bir toplum düşünüldüğünde kesinlikle gerçekçi önermedir. üç beş nursuzun hönkürmesiyle değişecek türden bir gerçek de değildir üstelik bu tablo. hükümetin ekonomik politikaları fiyaskodur. istihdam, cari açık, dış ödemeler dengesi, üretim gibi ekonomide gedik oluşturan yapısal sorunlara yüksek derecede reel faiz vererek sıcak para politikası ile ve haraç mezat özelleştirme ile karşı koyulmaya çalışılmış ve başarısız olunmuştur. iç ve borç dış stokları kriz yaşayan 2001 ekonomisine oranla kat be kat artmış, hane halkının bankalara borçluluğu yaklaşık olarak 10 kat artmıştır. ihracat artıyor diyerek sevinen ve kafalarını kuma gömen einsteinlarımız, ihracatımızın ithalatımızı karşılayamamıyor olmasını ve gediğin sürekli büyüdüğünü görmezden gelerek devranlarını döndürmeye çalışmaktadırlar.
akp'den nemalananlar vardır. kimler mi? say say bitmez. hemcinsi ile cinsel ilişki kurduğunu ikrar eden cemil ipekçi bile akp borazanlığı yaparak çeşitli kamu kurumlarının ihalelerini almıştır. kendi yandaşlarını ihaleye boğan, sözleşmeli ya da kadrolu olarak devlet kurumlarına ya da belediyelere sokan kokuşmuş zihniyet tabi ki başarısızdır. Göbeğini kaşıyıp, karnı doyduktan sonra geyirdiğinde hamd edip, ilkesizce yabancılara peşkeş çekilen hazine arazilerine, misyoner vakıflarına satılan arsalara, yabancı şirketlere satılan bankacılık sektörüne, telekomünikasyon sektörüne boş gözlerle bakan insanlarımız nezdinde başarılı olabilir, kaldı ki bu sıradan insanımızın neması da seçimden birkaç ay önce başlayan 1-2 senelik baklagil stoğudur.
evet din-iman karın tokluğu olmuşsa, din-iman amerika'nın emirleri ve çıkarları doğrultusunda hareket etmemenin akıllıca olmadığını ikrar etmiş sufli yapılı bir cemaatin şeyhinin ve mezkur cemaatin tekeline girmişse vay halimize.
sadece başarısızlık değildir yaşanan... atatürk'ün ağzından çıkmış şu satırlarda saklı olan gerçekliktir. inkılap ve inkilâp arasında inkilâbı tercih etmektir.
esas, türk milletinin haysiyetli ve şerefli bir millet olarak yaşamasıdır. bu esas ancak istiklal-i tamme malikiyetle temin olunabilir. ne kadar zengin ve müreffeh olursa olsun istiklalden mahrum bir millet, beşeriyet-i mütemeddine muvacehesinde uşak olmak mevkiinden yüksek bir muameleye kesb-i liyakat edemez.
ecnebi bir devletin himaye ve sahabetini kabul etmek insanlık evsafindan mahrumiyeti, acz-ü meskeneti itiraftan başka bir şey değildir. filhakika bu dereceye düşmemiş olanların isteyerek başlarına bir ecnebi efendi getirmelerine asla ihtimal verilemez. halbuki türk'ün haysiyeti ve izzet-i nefis ve kabiliyeti çok yüksek ve büyüktür. böyle bir millet esir yaşamaktansa mahvolsun evladır!
Bu ülkede yaşayan, oy kullanma ehliyetine haiz her iki kişiden biri bu iktidara oy vermişse, kesinlikle doğru yolda olduklarını, halkın çıkar ve menfaatlerine göre icraat yaptıklarını, ülkeyi ve üzerinde yaşayanları layık oldukları seviyelere getirdiğini gösteren durumdur.
Unutmayınız ki, herkes hak ettiği karşılığı alır.
Demokrasi ve halk iradesine karşı çıkıp, Cumhurbaşkanlığı seçimlerini protesto eden ANAP ve DYP'yi sandığa gömer, CHP'yi sürüm sürüm süründürür, başarı ve icaraatlarını desteklediği AKP'yi ise hak ettiği seviyeye çıkarır.
Bunun aksini iddia eden üç peş çapulcunun söyledikleri, ideolojik yaklaşımdan başkası değildir.