1389'de doğmuş, 1459'da ölmüştür. 15. yüzyılın en büyük bilim adamlarından ve sufilerinden biridir. aynı zamanda fatih sultan mehmet'in hocasıdır. istanbul'un fethi sürecinde 2. mehmet'in akıl hocası ve en önemli destekçilerinden biri olmuştur. medresede aldığı dini eğitimin yanında iyi bir tıp eğitimi de görmüştür. tıp bilimi ile ilgili maddet-ül hayat, hall-i müşkilat, risalet-ün nurriye adlı kitapları en bilinen eserleridir.
Yavuz sultan selim'in akıl hocasıdır. Lise zamanımda orotoryosunda oynadığım karakterdir.
Ancak orotoryo din ve devlet adamları hakkında yapılırken, Istanbul'un fethinin orotoryosunu yapmamız başlı başına yanlıştı.
Akşemseddin, Fatih Sultan Mehmet'in hocası, mutasavvıf, alim, tabip ve şairdir. Asıl adı Mehmet Şemseddin'dir. Antonie van Leeuwenhoek'in yaklaşık iki asır sonra deneyle keşfettiği mikrobu, Maddetü'l-Hayat adlı eserinde yıllar öncesinde dile getirdi. istanbul'un fethinin manevi mimarlarındandır.
''peygamber övgüsüne mazhar olmuş bir fatih nasıl yetişir?'' diye sorarsanız, arkasında akşemseddin hazretleri gibi bir allah dostu, molla hüsrev gibi bir yüksek alim, molla gürânî gibi bir üstad varken nasıl ortaya fatih sultan mehmet gibi bir insan yetişmesin diye cevap veririm ben de size... akşemseddin ki, istanbul'un manevî fatihidir. istanbul'u maddeten fetheden fatih ve aslanları, manen fetheden de akşemseddinlerin, molla hüsrevlerin fethe dair sarsılmaz inançlarıdır.
XV. yüzyılda yaşamış en büyük Türk sofistinin adı. Şamda doğmuştur. Doğum tarihi belli değildir. Genç yaşında babası ile beraber Anadoluya geldi. Öğrenimini bitirdikten sonra Osmancıkta Müderrislik (buna bak) yap¬tı. Öğretmenlik, onu sarmadı, bu yüzden müderrisliği bıraktı. Zamanın en büyük şeyhi olan ve Ankarada oturan Hacı Bayramm yanma geldi, dervişi oldu.
Uzun yıllar şeyhine hizmet et¬tikten sonra Bayramiye tarikatını yaymak üzere Ankaradan ayrıldı. Bir süre Beypazarı ve iskilip yörelerinde dolaştı. Daha sonra izmitin Göynük kasabasına yerleşti. Burada bir tekke (buna bak) yaptırarak Bayramiye tarikatı taraftarlarını çoğaltmaya çalıştı.
yüksek bir tepe üzerine de etrafı surlarla çevrili kral veya tiran için saray, şehri koruyan Bu sırada Fatih Sultan Mehmet istanbulu kuşatmaya karar vermişti. Adını duyduğu bu büyük şeyhi de savaşa davet etti. Akşemsettin bir kısım dervişleriyle istanbul surları önüne geldi. Genel saldırılarda askerlerin moralini yükseltmek için birçok çarelere baş vurduğu görüldüğü gibi, kuşatmanın kaldırılma ması konusunda Fatihi desteklemek suretiyle de istanbulun fethine büyük ölçüde yardımı dokunmuştur.
istanbulun fethinden sonra Göynüke döndü ve burada öldü (1459). Tıbba dair Maddetuı Hayat adlı Türkçe bir eseri olduğu gibi, tasavvufla ilgili yazılmış Arapça kitapları ve broşurleri vardır .
FATiH devri mutasavvıf ve âlimlerindendir. 1390 yılında Şamda doğdu. Küçük yaşta babası Şeyh Hamsa ile birlikle Anadoluya geçerek Göynüke yerleşti. Burada medrese tahsili gördü, müderris oldu. Özellikle hekimlik alanında derin bir vukuf sahibi idi. Daha sonra tasavvuf yoluna girerek Hacı Bayram Velıye intisap etti. Sonra Edirneye geçti, orada Fatihin büyük saygısını kazandı. 145U yılında Göynükte vefat etti Orada yatar.
köse olmasına rağmen fetih 1453'te göbeğine kadar sakallı birisi olarak gösterilmiştir. türk insanının sinemada sıçış konusunda nerelere kadar çıkabileceğini göstermiştir.
fetih 1453 filminde raif hikmet çam tarafından canlandırılan tarihi karakter. o kadar ilginç bir seçim olmuş ki 15. yüzyılda akşemseddin'in komple takma damak dişi nereden bulduğunu ateistler bile açıklayamamıştır. isviçre'li bilim adamlarından yardım istemişlerdir.
tarihin arka odası 'nda erhan afyoncu 'nun verdiği bilgiye göre kendisi köse imiş. tabii bu alimliğinden, saygınlığından zerre kaybettirmez, o ayrı konu.
fatih sultan mehmet, hocası akşemseddin huzura geldiğinde ayağa kalkarmış saygısından. kendisi akşemseddin'in yanına gittiğinde hocası yerinden kıpırdamazmış.
sebebi sorulduğunda fatih : o yanıma geldiğinde gayrı ihtiyari bir heyecan kaplar ve farkında olmadan kendimi ayakta bulurum. o ise ilmin izzetini korumak için bana ayağa kalkmaz, demiş.
işte bu yüzden ikinci mehmet, fatih sultan mehmet. akşemseddin'i tarife zaten gerek yok.
trt ye göre mikrobu keşfeden bilim insanı. eserinde mikroplarla ilgili "hastalıklar kendi kendine değil, insandan insana geçen tohumlar vasıtasıyla ortaya çıkmaktadır." demektedir.
bu da gösteriyor ki pastör den yüzyıllar önce mikrobu keşfetmiş bizimkiler. gel de batılı piçlere anlat.
ismi Muhammed, Lakabi Akşemsettin olan genç, akli ve nakli ilimlerde yetişip, Osmancıkta müderris olmuştu. Tıb ilmi üzerinde oldukça bilgisi vardı. Talebelerinin dersini verdikten sonra, diğer vakitlerinde nefsini terbiye etmek için çalışırdı. Ayrıca bu konuda kendisini yetiştirecek büyük Veliyi de araştırıyordu. Hacı Bayram Veli nin medhini duyarak medreseyi bırakıp Ankara ya geldi. Hacı Bayram Veliyi kendi ölçülerine göre yaptığı incelemelerde yeterli bulmadı. Haleb te ismi Zeynüddin olan bir kimsenin evliyalıkta yüksek derceler sahibi olduğunu işitince Halebe gitti. Zeynüddin Hazretleri ile görüşmeden önce bir gece rüyasında, boynuna bir zincir takılmış ve zorla Ankara da Hacı Bayram Veli nin eşiğine bırakılmıştı. Zincirin ucu ise Hacı Bayram ın elinde idi. Bu rüya üzerine yaptığı hatayı (evvelce kendisine intisab etmekten geri durması) anlayan Akşemseddin, Ankara ya geri geldiğinde, Hacı Bayram Veli nin talebeleriyle birlikte tarlaya ekin biçmeye gittiğini öğrendi. Tarlaya gitti. Talebeler aralarına yeni bir kimsenin geldiğini görünce hocalarının mübarek yüzüne baktılar. Onun, o gence hiç iltifat etmediğini, dönüp bakmadığını görünce, onlarda iltifat etmediler. Akşemseddin, onlarla birlikte ekin biçmeye başladı. Yemek vakti geldiğinde, insanların ve orada bulunan köpeklerin yiyecekleri ayrıldı. Hacı Bayram ı Veli, talebeleriyle yemek yemeye başladı. Yine Akşemseddin e hiç iltifat etmeyip, yemeğe çağırmadı. Akşemseddin yaptığı hatayı bildiği için, kendi kendine Ey nefsim! Sen Allahüteâlânın büyük bir Veli kulunu beğenmezsen, işte böyle yüzüne bile bakmazlar. Senin lâyık olduğun yer burasıdır. diyerek, köpeklerin yanına yaklaşıp, onlarla beraber yemeye başladı. Hacı Bayram ı Veli, Akşemseddin in bu tevâzuuna dayanamayarak; "Ey Köse! Kalbimize çabuk girdin, gel yanıma" buyurdu ve ona iltifat etti. Kendi sofrasına oturttu. Sonra ona; "zincirle zorla gelen misafiri, işte böyle ağırlarlar" diyerek, onun gördüğü rüyayı, kerâmet göstererek anladığını bildirdi.