bir de bu teyzelerin sabahları spora çıkanları vardır. mütemadiyen sabah kocalarının kahvaltısını verip onları işe gönderdikten sonra park veya yürüyüş yolu gibi yerlere atmaktadırlar kendilerini. televizyonların yıllardır pompaladığı sağlıklı yaşam, bakımlılık vs gibi konuların son zamanlarda ortaya çıkan en görünür etkilerinden biridir.
bunun yanında her sabah belediyenin parklara yaptırdığı spor aletlerine gidenler vardır bir de. eğer bu park e5'e giren caddenin hemen yanındaysa hiç hoş bir görüntü oluşturmamaktadır. böyle yaşını başını almış boy boy teyzelerin komik hareketleri filan bütün gelen geçen insanların ister istemez dikkatini çekip trafiği yavaşlatmalarına sebep olmaktadır. o spor aletlerini caddenin hemen yanına koyan belediyeyi de burdan tebrik ediyorum ayrıca..
yılların zamanla bünyelerine yerleştirdiği o fazla yağlardan kurtulmak gibi bir derdi olan teyzelerdir. aslında yaptıkları gayet güzeldir, hoştur. lakin sürekli es geçilen bir nokta mevcuttur. bu teyzelerimiz yarım saat yürüyorlarsa ona göre de tüketiyorlardır. yani "az yemek çok iş" mantığı bunlarda pek hayat bulmaz. laf olsun diye yürünür de yürünür. zaten yürüyüş sırasında sohbeti edilen konularda bellidir;
- şş ayten, köşede bir börekçi açılmış. tıpkı ev böreği gibi valla bak.
- nurten, senin geçen yaptığın kek çok güzeldi. tarifini ver de akşama yapayım.
gibi. evet, ne dediğinizi biliyor ve aynen katılıyorum;
(bkz: bu ne perhiz bu ne lahana turşusu)
kocasının kahvede oldugu saatleri tercih ederek yürüyüşe çıkan insanlar toplulugudur. ancak anlayamadıgım olay, bu insanlar neden yürümek eylemini, koşmak eylemiyle değiştirip kullanırlar. nefes nefese kalan sportif teyzeleri gördükçe şaşırmamak elde degil.
sizin oralarda var mıdır bilmem ama, bizim oralarda ne zaman kışın kıçı kristalize eden soğukları kendini kıç yakan bahar sıcaklarına bırakmaya başlasa bu kışın kendini eve hapseden, basen bölgesine yağ eklemesi, göbeğe de asma kat çıkan yurdum teyzeleri kendini spora adar.
akşam yemeği pişti miydi balkonlardan birbirlerine bağırır, anlaşır ve mahallecek şöyle bir yürüyelim diyerekten, ( şöyle bi yürüyelim kız, açılırız) ellerinde çekirdek üstlerinde eşofman saga sola bakına bakına spor yaparlar.
kaldı ki şehrinizin takımı ligde olmadığından, şehir stadı da baharda halka açıldığından koşu parkurunda siz ciddi anlamda efor sarfederken bu kadınlar ilk kulvarı kapatır. yanlarından koşararak geçerken "hanımlar yürüyecekseniz dış kulvara çıkın koşuyoruz burda" dediğinizde "biz napıyoruz? koşuyormuş tee allam ya" diye cevap verirler. sonra ellerindeki çekirdeklere bakarsınız!!
yaşanmış hikaye...
- nuko koş koş açılsın o ciğerler hadi...
- off kuzi bittim ya!
- hadiii bir ki bir ki açılsın erisin katran karası ciğerler hadiii..
derken bu kadın grubunun yanından geçerken şu diyologu duyarsınız;
- 5 tur attım kız iyi geldi vala zayıfladım sanki
- sorma şekerim sorma. benim basenler eridi gibi bişi!
iç ses: ohaaa eriyen sadece dün akşam yediğin kebap bence. eriyen kalça bu mu lan?
- ayyyyyyy kan şekerim düştü valla çıkışta pastaneye gidelim poff.
- he valla ya canım sütlü nuriye çekti!
aha işte budur. severim ben bunları. yalnız siz son olarak kaslar yumuşasın diye çimde son tura koşarken bu kadınların evcilik setiyle yine o çimde evcilik oynayan bebelerinden bahsetmek istemiyorum. yakın zamanda ben de bunlardan olup 5 çayına elimde pasta katılabilirim o ayrı.
kendileriyle ve hayatla barışık olan mükemmel insanlardır. öyle kös kös evde oturup biryerlerini büyüteceklerine kendileri için bişeler yapmaktadırlar. saygı duyarım.