"...Çünkü akşamsessizdir. Öğle vakti gibi hoppa bir neşeyle pencereden içeri dalmaz, karanlık bir su gibi duvarlardan yayılır, tavanı hiçlikle kavuşacak şekilde yükseltir, nesneleri usulca aşağıya, kendi ıssız selinin içine çekerdi..."
Ne gecedir, koybolamazsınız karanlığının içinde, ne de gündüz olduğu kadar aşikârsınızdır. Güneşin, ilk önce kalpte açıp, kalpte battığını öğretir çoğu zaman. Kalbin arkasındaki şehri, tepemizdeki güneş aydınlatmaz.
Akşam, sihirli tablo; gözlerim kamaşıyor
Düşünürken akşamsız aleme varanları
Akşam, periler gibi ufuklarda yaşıyor
Saçından süzülüyor yıldız çağlayanları
Biraz sonra evlerin ışıkları yanacak
Karanlık bir köşede durup dikileceğim
Pencereden bakanlar beni heykel sanacak
''Acaba heykel miyim! '' diye irkileceğim
bugün manşet atma gereği duymamış gazete, hakikaten ilginç lan. editörler oturup saatlerce beyin fırtınası yaptıktan sonra, "ya koy götüne bir gün de manşet atmayız" demişler galiba.
Akşam demek “Evcil" bir ruh taşıyanlar için "ev” demektir. Akşam vakti evde olmalıdır onlar. Aile bireyleri ile birlikte, bütün günün kulağını çınlatmalıdırlar. herkesin birbirine anlatacakları o kadar çok şey vardır ki. herkes birbiriyle Su gibi konuşur, fırtına gibi anlatır başından geçenleri; tâ ki yorulana kadar.
bu amınakoduğumun akşamları oldum olası moralimi bozmuştur. hani hava kararmasından gece 11 e kadar olan süre var ya. heh o sürenin olmadığı bir dünya çok güzel olurdu. ulan nasıl depresif oluyorum anlatamam. alkol olduğunda durum farklı ama. tek çare alkol olduğundan içiyorum, bu sefer de alkolik oluyorum. bilemiyorum altan bilemiyorum.