normalde takasında hamsi avlamasi gereken adam bir sekilde basiniza direktor olabiliyor.
yine onun basindaki adam tarlada patos vurmasi gerekirken cfo olarak gorev almis.
maksimum mynet okey sayfasinda kalmasi gereken bir kisi, sosyal medyaya uye olup sana kufurlu mesaj atabiliyor.
her şeyin sinirlarini bozdular, herkes sonsuz hakka sahip.
gotu kalkti milletin.
normalde devletin okulda/askerde duzelttigi adamlar yontulmamaya basladi.
her cesit insan her yerde karsiniza cikip, her yeri isgal edip hayatinizi sikiyorlar.
millet eskiden istanbul'u kazanir ama yazmaya korkardi, gelemezdi.
goc etmek korkutucu bir seydi, sehirlerin bir dengesi vardi. kopruyu bile 50 sene yapmamislar bogaza.
simdi git ege'nin en ucra koyunde ev al, 2 gun sonra en istemedigin tipler sana komsu olur.
simdi herkes hirstan geberiyor, sonsuz kazanalim sonsuz harcalayim devamli gezelim. aman got ustu oturmayalim depresyona gireriz.
AKP halkın yansıması. Siz aslında akçomarlar yüzünden ülkeden soğuyorsunuz. Aptallıkları yüzünden herkesin hayatını mahvettiler. Bu da normal bir tepki.
Akp yüzünden değil Akp ne yapsa doğrudur AKP'ye oy vermeyen cehennemliktir küffardır, AKP'ye atılan her oy sevaptır tarzı uçuk kaçık şeyler söyleyen ya da söylemese bile böyle düşünen beyinsizler yüzünden.. Yani Frank Lucas gibi tipitipler nedeniyle kesinlikle şüphesiz..
ülkeden soğuma değil de bazı insanlardan nefret etme ile yalnızlaşma, toplumdan ayrışma, farklılığı ortaya koyma desek daha doğru tanım olur.
örn: bir davet, etkinliğe katıldığınızda sevmediğiniz insanların grubuna girmemek veya onların bulunduğu masaya oturmamak - ayrı bir yerde durmak gibi...
ya da sevdiğiniz bir arkadaşınız sizi de davet ettiğinde diğer davetliler - birileri yüzünden davete bir neden gösterip katılmamak gibi.
tepkiniz o davet yapan - yapılan yer için değil de orada ki insanlar için ve o insanlarla aynı ortamda bulunmamak istemeniz durumu.
sorun ülke değil, sorun ülkede ki insanlar.
insanlık tarihi boyunca her devirde, her yönetimde ülkelerde liyakatsizlik, iş bilmezlik, yetersiz ve eğitimsiz, sorumsuz insanların neden olduğu yönetim sorunları olmuştur.
tüm rejim ve sistemlerde başarısız iktidarlar yönetimler olacaktır ama insanlık tarihi boyunca hele ki demokrasilerde - seçme seçilme hakkı tanınmış (siyasi imtiyaz hakkı olan) toplumda; din, dil, ırk, kimlik, kültür, kabile, ideoloji vb ne temelli bir politika - birliktelik içinde olursa olsun o toplumlarda asla başarısızlık, iş bilmezlik, liyakatsizlik kutsallaştırılmamıştır.
toplumlar asla şu an içinde yaşadığımız durum gibi sorumsuz davranmamıştır.
insanlar - toplumlar ve toplumun içinden çıkan idareciler için en büyük tehlike eğitimsizlik ve cehalet değildir.
en büyük tehlike sorumsuzluktur.
ben tercihimin sorumluluğunun farkındayım ve bunun hesabını vermek zorumdayım bilincinde olmayan bireylerin çoğunlukta olduğu toplum içinden çıkan yönetici nasıl davranır?
bu toplum seçtiği yöneticiye nasıl bir kontrol mekanizması kurabilir denetim sistemini talep edebilir de sistemde bir otokontrol oluşabilir?
siyasi imtiyaz hakkı olan toplumlarda, özellikle demokrasilerde sorumsuzluk halk ve idarecilerde tercih, halkın isteğine saygı olarak yaşanırsa sistem - idarede tüm kontrol mekanizmaları devre dışı kalır.
demokrasi bir "halk beni seçti, istediğimi yaparım" anlayışına döner ki bu durum tam bir totaliter rejim demektir ve sonucu toplum için ağır olur.
bakınız: almanya nazi iktidarı, ukrayna zelensky denen soytarı iktidarı vs. vs.
halkın iradesi, seçme seçilme hakkı diyenlere kapak olacak durum.
ülkemize gelirsek...
daha önce de yazdığım gibi "bir ülke nasıl idare edilmemeli" konusunda canlı olarak uygulamalı ders niteliğinde akademik konu olacak seviyede yaşanan son 25 yıla bakarak ülke olarak başarısızlığı, iş bilmezliği, liyakatsizliği istikrar diye savunuyoruz.
düşünsenize...
4 yıl başarısız olduk, bir 4 yıl daha başarısız olalım. başarısızlık ve gerileme ile çöküşte istikrar yakaladık diyen ve bunu istikrar diye savunan 22 yıldır aynı iktidarı destekleyen halk.
9 ay önce çiftçi limonun kilosu 50 kuruşa bile satamadı. şu an depolarda olan limon piyasaya sürüldü ve kilo fiyatı ortalama 60-80 lira. daha önce de yine bu rezillikler yaşanıyordu.
hatırlayın, belediyeler devlet sanki açlıktan kırılan afrika ülkesindeyiz gibi insanlara domates biber soğan patates dağıtıyordu.
yeni hasat ile depolara kaldırılan limonun bu kış kaç liradan alacaksınız?
böyle manyak kar kazanç sağlayan kimler?
bu işten para kazanan üretici değil, bu sistemden karlı çıkan tüketici değil. çayına çorbana sıkacağın limonu, melemen yapacağın domatesi sofrana getiremeyen ve herkesi mağdur eden bir sistem 22 yıl sonra tarım ülkesini gobi çölü ortasında, himalaya dağı tepesinde bir ülke haline getirmesi ve insanları açlığa yokluğa kalitesizliğe mahkum etmesini istikrar diye savunup 22 yıldır iktidar diye övünmesini anlayamıyorum.
yasalara uymak yerine yasaları kendine uyduran ve istediği sistemi istediği gibi uygulayan insanlar sorumsuzluk denetimsizlik içinde.
en komik olan da tüm bunlardan biz sorumlu değilmişiz gibi ya iktidarda suç buluyoruz ya da suçu başkalarına atıp dıj minnak diyoruz. halkın istediğini veremeyen bir iktidar halka siyasi imtiyaz hakkı tanınmış bir ülkede 22 yıldır iktidarda olamaz.
aslında vatandaşı olmasak eğlenceli ülkede yaşıyoruz.