işsizliğin gerilediği,
ekonominin 200 yıldır en iyi seviyeye geldiğide olduğu
hazinenin dolduğu,
kürt kardeşlerine okuma, yazma, basın, yayın hakkı verilen,
kiraların artmadığı, sebze meyve fiyatlarının artmadığı,
içki ve sigara gibi israflara bol vergi gelen,
askeri vesayetin yıkıldığı,
atatürk fenomeninin yerle bir edildiği
bir ortamda elbette mutlu olacak ne olacaktı başka?
yüksek bir ihtimaldir. zaten ne hikmetse akp li olan insanlar kolaylıkla anlaşılabiliyor. yolda görüyorum falan adamlar bıyık altından sürekli sırıtıyor, kadınlar desen öyle. düşünmeden edemiyorum, farklı ülkelerde mi yaşıyoruz lan biz? genel olarak bakarsak bu ülke şartlarında mutlu olabilmek için akp ye oy vermekten çok daha büyük şeylere ihtiyaç var. ya ben çok karamsarım yada onlar fazla umursamaz.
diğer yüzde 50 ile aynı seviyedeki ihtimaldir. sorun aslında akp ye ya da diğer partilere oy verip huzurlu, mutlu olmak değildir. bizi en iyi temsil edebilecek olanı seçmede ki kararlılıktır. ancak bunun için partizanlık da gerekli değildir. sadece seçmeye yetecek bir fikrimizin olması yeterlidir. akp ye, chp ye veya diğer partilere oy veren yüzdelerin mutluluk ihtimalleri yerine oy kullanan herkesin hatta ülkenin refahı önemlidir.
muhafazakarlaşmak kelimesi ağzımıza dolandıkça peşimizden sürüklenecek hatta bizleri peşinden sürükleyecektir. ancak bizler bazı şeyleri derhal kabullenmek, en üste çıkarmak durumundan kurtulursak ya da kurtulsaydık eğer o zaman kalıplaşmış yapılar içine değil de kendi değerlerimizle yaşayabilirdik.
tutucu olmak * : mevcut toplumsal düzeni, düşünceleri ve kurumları değiştirmeden olduğu gibi korumak istemektir. lakin ülkemizde oluşmuş muhafazakarlık düşüncelere hiç değinmeden, giyinme biçimiyle bir tutulmaktadır. sözlük anlamındaki muhafazakarlıkta şuanda içinde yaşıyor olduğumuz düzene aykırı olduğu çok net göze çarpar. günümüzde 'düşünce ve kurumları değiştirmeden' derken * hiçbir yere varılamayacağını artık anlamak lazımdır. sürekli değişmek ve değişerek gelişmek iyileşmenin en gerekli şeyidir. ancak bunu kimsenin fikirlerine karışmadan, fikirleri henüz oluşmamış birine de bastıra bastıra bir şeyler öğretmeye kalkmadan yapmak gerektir kanımca. zorla öğretmekten vazgeçip fark etmeyi öğretseydik eğer kiminle olursa olsun mutlu olabilirdik. çünkü o halde 'oy verecek kim var ki' kafasıyla değil, millet için kişisel düşüncelerimizle oy verebilirdik.yani seçebilirdik. şu durumda bizler muhafazakar değil, muhafazakarlaştırılmış durumda oluyoruz. mutlu olabilme ihtimalimizi sorarsanız, düşünebildiğimiz kadardır.
öncelikle belirtmek isterim ki; kimin kime oy vereceğine kimse karar veremez, herkesin oyuna kimse karışamaz, isteyen ona verir, isteyen buna verir, şu şekil verir, bu şekil verir, herkesin oyu biidir.
söz konusu ihtimale gelince, subjektif yorumum; akp'ye oy veren insanlar gayet de mutlular, kömürleri, makarnaları, beyaz eşyaları var, daha ne olsun amk.